İstanbul
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

YENİÇERİ OCAĞININ KALDIRILMASI VE BEKTAŞİ DERGAHLARIN KAPATILMASI “VAKAYI HAYRİYE” Mİ?

21 Mart 2024, Perşembe 15:22

Yeniçeri Ocağı Orhan Bey zamanında kurulmuş ve Osmanlı’yı beylikten devlete, devletten de imparatorluğa taşımıştı. Yaklaşık beş yüz yıl hizmet vermişti. Ancak, II. Mahmut döneminde zamanın sözde “din” adamlarının tazyiki ile 1826 yılında kaldırıldı. Yeniçeri kışlaları top ateşine tutulmuş ve içerisindeki dört bin civarındaki yeniçeri askeri katledilmişti. Katliam kışla dışında da devam etmiş, aileleri ile birlikte Belgrad ormanlarına sığınan binlerce yeniçeri, orman ateşe verilerek burada can vermişlerdi. Osmanlı tarihçileri bu olaya “VAKAY-I HAYRİYE” (Hayırlı olay) adını vermişlerdi. Yeniçerilerin kuruluşundan itibaren din eğitiminden sorumlu olan Bektaşi dergahları kapatılmış, çoğu da yıktırılmış ve içinde bulunan belge, kitap ve yazma eserler de yaktırılmıştı. Konumuzu kısaca özetledikten sonra bu makalemizde olayın nedenleri ve sonuçları üzerinde durabiliriz.

Yeniçeri ocağının düzenli bir askeri gücü yanında, şehirlerde bugünün polis, zabıta gibi görevleri de bulunuyordu. Yani sivil halkla da iç içeydi. Dolayısıyla, suistimal, yolsuzluk ve keyfi davranış gösteren bireysel eylemler de oluyordu. Aynen bugün bu görevleri yerine getiren kurumlarda çalışanların yapmış oldukları şahsi davranışlar gibi. Birinci neden buydu. İkincisi, Osmanlı’nın 18. ve 19. yüzyılda kaybettiği toprakların sorumlusu olarak gösteriliyordu. Üçüncüsü, padişahların iktidara gelmesinde tayin edici bir güç odağı olmasıydı. Yeniçerilerin desteğini alan şehzadenin padişah olmasına kesin gözüyle bakılıyordu.

Örneğin; Yavuz Sultan Selim’in babası II. Beyazıt’a ve kardeşlerine karşı yürüttüğü mücadelede başarıya ulaşmasının arkasında Yeniçerilerin desteği bulunuyordu. Yani, Yeniçeriler destek vermeseydi, Yavuz Sultan Selim’in padişah olması çok zordu. Bazen, Sadrazam (başbakan) ve padişahların değişmesinde yeniçeri ocağının isyanları da oluyordu. Ancak, onları bu eylemlere teşvik eden saray ailesine mensup şehzadeler ve onların annelerinin etkileri büyüktü. Her nedense, tarihçiler olayın bu yönünü ya görmüyorlar ya da Osmanlı’nın resmi tarihçilerinin çizmiş olduğu sınırların dışına çıkmak istemiyorlar. Yeniçeri ocağının kaldırılmasını isteyen çevreler bu gerekçeleri ileri sürerek, esas sorumlusunun da Yeniçeri ocağının dini açıdan bağlı bulunduğu Bektaşi dergahlarını hedef gösteriyorlardı.

II. Mahmut’un Sadrazamı tarafından yazılan gerekçede, Bektaşilerin “Tanrı tanımaz (Mülhid)” oldukları, “şarap içtikleri”, “ibadetleri terk ettikleri”, “Cem ayini düzenledikleri” dolayısıyla “Şer’an katli vacip”  (öldürülmeleri gerekir) oldukları ifade ediliyordu.

Topkapı sarayında yapılan toplantıya, Şeyhülislam Kadızade Tahir Efendi, Anadolu ve Rumeli kazaskerleri, Ehli-sünnet mensubu tarikatlar Nakşibendi, Rufai, Halveti temsilcileri de katılmıştı.

Padişah II. Mahmut da kafes arkasında bu toplantıyı izliyordu. Toplantının sonunda, Bektaşi tekkeleri “SAPKIN” olarak görülmüş ve kapatılmalarına karar verildi. Kararda, altmış yıldan önce var olanların dışında kalan dergah ve tekkelerin yıkılması ve mallarına el konulması, kapatılmayan tekke ve zaviyelere de Nakşibendi ve Rufai tarikatına mensup şeyhlerin atanması hükme bağlanıyordu.

Bu karardan sonra, İstanbul ve imparatorluk sınırları dahilindeki çok sayıda Bektaşi dergahı yıktırıldı. İçinde bulunan belge, kitap ve tarihi değeri olan el yazmaları yakıldı. Darphanede tutuklu bulunan Bektaşi ileri gelenlerinden Yedikule tekkesi şeyhi Hüseyin Baba, Kıncı Salih Baba, İstanbul Ağasızade Ahmet Baba 10 Temmuz 1826’da idam edildiler. İstanbul’daki olaylar gerekçe gösterilerek, Hacı Bektaş’daki dergahta postnişin olan Hamdullah Dede de yargılanmış, önce idam cezasına çarptırılmış sonra da Amasya’ya sürgün edilmişti.

Böylece, beş yüz yıllık bir tarihi olan Yeniçeri Ocağı kaldırılmış oldu. II. Mahmut devrinde pek çok reform yapılmasına rağmen, Osmanlı’nın toprak kaybetmesi engellenemedi. Yunanistan bağımsızlığını kazandı. Rus orduları Bayburt’a kadar olan bölgeyi işgal ettiler. Kafkasya ve Kırım Rusya’nın eline geçti. Yani Osmanlı’nın toprak kaybetmesinin nedeni tek başına Yeniçeri ocağı değildi. Esas neden, Avrupa’nın yapmış olduğu yeniliklerin Osmanlı tarafından atlanmış olmasıydı. Ancak, Yeniçeri ocağının olumsuz yönleri abartılarak devlet yönetimine yeniliklere karşı çok daha tutucu olan tarikat temsilcileri getirildi. Oysa, Bektaşi tarikatının felsefesi imparatorluk için daha iyi sonuçlar verebilirdi.

Çünkü Bektaşilik inancında bütün insanlara aynı gözle bakılıyordu. Yeniliklere de açık bir düşünceye sahipti. Farklı inançlara da saygı gösteren bir anlayış hakimdi. Müslüman olmayan toplumları bu düşünceyle bir arada tutmak daha kolay olabilirdi. Aynen İngiltere’nin deniz aşırı ülkelerde uyguladığı gibi, dinlere ve inançlara müdahale etmeden insanlar bir arada tutulabilirdi. Üstelik devletin kurucu unsurlarından bir damarı da kesilmemiş ve Alevi-Bektaşi halk da dışlanmamış olurdu. Bu ülkemiz için de daha yararlı neticeler verirdi. Bize göre Yeniçeri ocağının kaldırılması ve Bektaşi dergahların kapatılması hiç de hayırlı olmamıştır. Ama maalesef bunlar çok geride kaldı. Bari bundan sonra aynı hataları yapmayalım. Farklı inançlara ve fikirlere saygı ve hoş görü ile bakalım. Fikir ve vicdan özgürlüğünü ülkemizde hakim kılalım.

Kaynaklar:

-Serkan Erduğan, Bektaşi Tekkelerinin kapatılması ve Hamdullah Efendi adlı makalesi, Alevilik-Bektaşilik araştırma dergisi 2018/17

-Eray Yılmaz, Yeniçeri Kırımı ve Bektaşi Tekkelerinin Tasfiyesi, Türk kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma dergisi, 2016

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum