URFALI ALEVİ-BEKTAŞİ ŞAİRİ: BABA CEMÎ
03 Mayıs 2023, Çarşamba 12:11Urfa İbrahim Halil Zaviyesinde muhib-i Ehlibeyt sevgisinin peşinde koşan yurtsever şairlerden biri de gönüllü olarak askere yazılıp, Karadağ Savaşı’na giderek şehit olan Urfalı Baba Cemî’dir.
“Cem'î” mahlasını kullanan şair, Urfalı şairler arasında belki ilk ve son kişi olarak başından geçen tarihi bir macerayı destan halinde manzum olarak yazmış tek şairdir. Edebî değeri zayıf olmakla beraber, tarihi değeri olan bu destan, Urfa’mız için mahalli özellikleri bulunması bakımından da önemlidir.
Cemî’nin Urfalı bir şair olduğu kesindir. Çünkü orduya Urfa’dan katılmış, Urfa taburunun içinde yer almıştır. Asıl adının Cuma olduğu, kullandığı mahlasına dayanılarak, sanılmakta ise de üçüncü bölümdeki bir mısrada: “Mustafa Cem’î tezce gel ulaş” demesi, adının Mustafa olduğunu akla getirmektedir. Cem’i kendisinin mahlasıdır.
Yalnız Urfa Şerî Mahkeme 1 Şaban 1314 hicri (M. 5 Ocak 1877) tarihli kayıtlarında Baba Cuma ismine rastlanmıştır. *
Kimliği hakkında daha fazla bir bilgimiz bulunmamaktadır. Hakkında bildiklerimiz sadece elimizde bulunan destanında yazdıklarıdır. Şimdiye kadar elimizde olan yazılı kaynaklarda da ismine rastlanmamıştır. Yine destanının başlığında kullandığı şekliyle “Baba Cem’î” diye de kendini tanıtmaktadır.
Cem’î kendisi için “Baba” ismini niçin kullanmıştır?
Destanını kendi el yazısı ile yazdığı kuvvetle muhtemeldir. Bir başkası yazmamıştır. Onun için Baba ismini de bizzat kendisi yazmıştır, kanaatindeyiz.
Acaba Cem’î herhangi bir tarikat mensubu mudur? Eğer öyle ise hangi tarikate mensuptur?
Çünkü “Baba” ve “Dede” isimlerini bazı tarikat mensuplarının ileri gelenleri kullanmaktadır. Bedelli askerlik, Osmanlı devletinin son devirlerinde ihdas olunmuştur. 1856 yılında “bedel-i asker” adı altında çıkarılan bu kanun, askerliğe alışmamış olan hırıstiyan tebaadan cizye yerine alınan vergidir. Vergide eşitlik sağlansın diye konulan yeni değişiklikle, askere gitmek istemeyen Hırıstıyan tebaadan askerlik bedeli olarak alınmaya başlanmıştır.
Müslümanlar için de uygulanmış olan bu kanun, 1886 tarihine kadar müslümanlardan askere şahsi bedel alınmak suretiyle uygulanırdı. Yani askere gidecek olan kimse para karşılığında bir başkasını kendi yerine askere gönderirdi. Cem’î bu savaşa asker toplanırken, Urfa taburuna başka birinin yerine bedel olarak katıldığını beyitlerinde belirtmiştir. Savaş emri gelmiş ve bu haber herkesi büyük üzüntüye gark etmişti. Cem’î’ye göre Allah’a (c.c.) sığınmaktan ve Allah’tan dostlarını kendilerine yardıma göndermesini istemekten başka bir çare kalmamıştı:
Hazaret-i Ali binsün Düldül’e
Kırklar, yediler, ecma’in bile
Haber verilsin Surnem û Zal’e
Seyyid-i Kevnen bile yirisin
Bu yüzden şairimiz Cem’î, bütün Müslümanları ve dünyadan göçmüş islam büyüklerini de yardım için savaşa çağırmaktadır.
Bunların içinde Hazreti Ali (r.a.) * Hz. İbrahim (a.s.) * Kırklar, Yediler ve Horasan Erenleri, * Harran’da medfun Hz. Ali evlâtlarından İmam Bakır, Urfa’da seçkin olanlar, Hızır ve İlyas (a.s.), * Bağdad’ta medfun olan din büyükleri, Hısn-i Mansur’da (Adıyaman) medfun olan Abuzer Gaffari * ve hatta Seyyid Battal Gazi * bile bu savaşa, yardıma çağrılmaktadır.
*Dizelerde Hz. Ali, başta olmak üzere Üçler, Kırklar, Zal-oğlu Rüstem ve bütün seyitleri savaşta yardıma çağırır. Hz.Ali: Peygamberimizin (s.a.v) amcası Ebutalib’in oğlu ve peygamberimizin damadı olup, dördüncü halifedir. “Hz. İbrahim (a.s.):Peygamberlerin ceddidir.* Kırklar, Yediler ve Horasan Erleri: Tasavvufi bir terimdir.* Hızır İlyas: Nebi oldukları söylenen ve hayat iksirini abı hayatı içmiş olup, kıyamete kadar yaşadıklarına inanılan kişilerdir.* Ebuzer Gaffari: Sahebe-i Kiramın (Onyedi Kemerbesten biri) büyüklerinden olup, miladi 652'de Medine civarında Rebeze’de vefat etti.* Seyyid Battal Gazi: Malatya’da yaşamış ve Bizans’a devamlı seferler yapmış, Emevi devrinde yaşamış bir kahramanıdır.* Fergana’da Türkler kendi şeyhlerine Bab, yani Baba nâmını veriyorlardı. Bu suretle eski ozanların yerini, ata veya bab ünvanlı birtakım dervişler almıştı.” (Prof. Dr. Fuad Köprülü, “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar”,s.18;* Baba; Alevi-Bektaşi ayin-i cemî’ni yöneten inanç önderi.
1
Bu Savaş 1877 tarihinde yapıldığına göre ve Cem’î de 1877’ de 40 yaşında olduğuna göre, demek oluyor ki, Cem’î 1837’de doğmuştur.
Savaşta şehit düşenler o kadar çok olmuştu ki, arkadaşlarının bir kısmı mezar kazmaya gidiyor, bir kısmı ise cenazeler için su ısıtmaya gidiyorlardı.
Bektaşilerden kîfir sorulmaz
Binbaşımızdır çün Hasan Ağa
Birinci Yüzbaşı Muharrem Ağa
Cendermelike geldik bu Karadağa
İkinci Yüzbaşı taburun gülü
Cinan bağında öte bülbülü
Düldil-i Kamber Zülfikâr Ali
Ya Rab dinine kuvvet yerisün
İrelde rütbe-i nişan yirisün
Tabur kâtibi ehli muhabbet
Didarı Ya Rab eylesen kıymet
Üçüncü Yüzbaşıya ede bir himmet
Dördüncü Yüzbaşı tarikat ehli
İmdad yirisün Hazret-i Âli
Al-î evlada * demişdir belî
Düldülü kanber bile yirisün
Beşinci Yüzbaşı şaire benzer
Yarın meydanda gösterir hüner
İşkodra’ya kadar eyledi sefer
Niyeti oradan geri yirisün
Altıncı Yüzbaşı ahlakı melül
İmdada yiriş Hazret-i Halil
Hazreti şeyhten imdad bir delil
Nüfusu bizlerle bile yirîsün
Yedinci Yüzbaşı Alevi yollu
Bende bu yola demişim beli
Biri üstadım O * Kızıl Deli
Tarikat kardaşların cem’i yirisün
Sekizinci Yüzbaşı Allah emanet
Kazadan sakla kadir-i kuvvet
Tabur imamı eyle kana’at
Hakkına daim niyaz yirisün” (1)
Baba Cem'î yukarıdaki dizelerinde yüzbaşılarını sıralarken, Hacı Bektaş-ı Velî’nin “Eline beline diline sahip ol” düsturunu ilke edinmiş; “Bektaşilerden kîfir sorulmaz” dizesiyle Bektaşilerin “dil” lerine sahip olduklarını, vurgular ve kendisinin de Alevi-Bektaşi olduğunu; “Yedinci Yüzbaşı Alevi yollu - Bende bu yola demişim beli” dizesiyle belirtir.
Dizelerinde inancını açıklayan şair hakkında yapılan araştırmalarda, Onun için hangi tarikatten olduğunu tespit edemedik denilerek, Aleviliğini her nedense günümüzde bile Urfalı araştırmacıların telaffuz etmeye dili varmaz.
2
Urfalı Alevi-Bektaşi Babaları’ndan olan Şair Cem'î iyi ki dizelerinde Alevi olduğunu kendisi dile getirmiş.
Dizelerdeki “Biri” sözcüğü sehven yanlış yazılmıştır. Aslı “Pirî üstadım” dır. Baba Cem'î’nin “pirim ve üstadım” diye vurguladığı Kızıldeli Sultan’ı, Alevi-Bektaşi Yedi Ulu ozanlarından Viranî ise şöyle tasvir eder.
“Ey Viranî idamenin elden koma şahın müdam
Ta olasın gün be gün şahın yolunda müstedam
Nur-u Ahmed Haydar-ı Kerrarımız Kızıldeli
Kande baksak dem be dem didarımız Kızıldeli”
“Kızıldeli; “Seyyid Ali Sultan”, Bektaşî tarikatının en önde gelen mürşitlerinden birisidir.
Dimetoka civarlarında kurmuş olduğu tekkesinin hemen yanından geçen Kızıldeli ırmağı sebebiyle kendisine yakıştırılmış olduğunu tahmin ettiğimiz ‘Kızıldeli’ lakabıyla da anılmaktdır.” (2)
Baba Cem'î dara düştüğünde ayrıca Urfa’da Hekim Dede ve Şeyh Maksut (Dede-i Horasanî)’u şöyle imdada çağırır.
Yüklendi ekipler ileri vardı
Amik ovasında haymayı kurdu
Acemi asker saraldı soldu
Hekim Dede* bize imdad yirisün
Şeyh Maksud* ile Hızır İlyası
Nüfusu bizimle bile yirisün
Enkara sırası çok hadden aşdı
Biçare neferin beli bürüşdü.” (3)
İlginçtir ki, Urfa manevi atmosferinde önemli bir yeri olan Buluntu Hoca Hacda; Arafat’ta Urfa’ya doğru üç adım attı ve “Ya Şeyh Mes’ud bize yardıma gel” dedi. O sırada kendilerine doğru elinde bir bastonla bir ihtiyarın geldiğini gördü. İhtiyar, annesinin nesi olduğunu sordu. Buluntu da birden hastalandığını kalkamadığını söyledi. İhtiyar korkma iyileşir dedi ve gitti. O sırada annesi uyandı ve kalktı, oğlum ben iyileştim dedi. Buluntu Hoca nasıl olduğunu sorduğunda, rüyamda Şeyh Mes’ud gelerek bastonuyla üzerimi meshetti ve hastalığım geçti dedi.” (4)
Şeyh Mes'ud’un asıl adı ve unvanı “Dede-i Horasanî” olup, Urfa’ya 1183 yıllarında gelerek zaviyesini kurmuş bir Horasan Ereni’dir. Baba Cem'î’nin Karadağ Savaşı’nda, Buluntu Hoca’nın ise Hacda onu yardıma çağırmaları manidardır.
* ”Dem be dem”; Urfalı Kuloğlu Mustafa’nın “Kuloğlu dem be dem dolular içer.” Cemî’nin; “Diler bu Cem’îyâ her dem kolay-ı âsıtân eyle” şahlamasındaki “dem” Yunus Emre’deki aşk şarabı ile aynı olması dikkat çeker.
1-Mahmut Karakaş, “Urfalı Baba Cemî”, Şanlıurfa Belediyesi Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları:17 Şanlıurfa, 2006, s.13-14-21-47-28-29-57-81; *Al-î Evlad: “Yarab dür eyleme bizi, Evlad-ı Âlî’den - Biz onların bendesiyiz, “Kal’u Belî’den” mersiyesi Urfa Sıra Gecesi’nin vazgeçilmez bir gazeli olarak, yürekten dillendirilir.
2- Rıza Yıldırım, “Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) ve Velâyetnâmesi”, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2007, s.23-25
3- Mahmut Karakaş, “Urfalı Baba Cemî”, Şanlıurfa Belediyesi Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları:17 Şanlıurfa, 2006, s.50-55; *Cemî’nin, Karadağ Savaşında giderken katılma yeri; Urfa ”Millet Hanı; Türkiye’nin en büyük hanlarından olup, Osmanlı döneminde inşa edilen ilk anıtsal yapı özelliği taşımaktadır. Hanın güney cephe fotoğrafı, 1870’li yıllarda Sultan II. Abdulhamid tarafından çektirilen fotoğrafının altındaki Osmanlıca yazıda: “Urfa’da Redif Asker-i Şahanesinin mahsus derunudur”. Yazılıdır.” (Yrd. Doç. Dr. A. Cihat Kürkçüoğlu- Öğr. Gör. S. Sabri Kürkçüoğlu, “Şanlıurfa Çarşıları-Hanları ve El Sanatları”, Şanlıurfa Belediye Başkanlığı Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Yayınları, Atalay Matbaacılık, Ankara, 2011, s.32; Günümüzde Millet Hanı’nın kapısı üzerindeki, muhtemelen Şah İsmail Safavî’nin Urfa’ya hâkim olduğu devrinden kalma iki tane Aslan kabartması yok olmuş, sadece yabancı Seyyahların fotoğraflarında görüntüsü var.
4- Mahmut Karakaş, “Şanlıurfa Evliya ve Âlimleri”, Şanlıurfa Belediyesi Kültür ve Eğitim Müdürlüğü Yayınları, Şanlıurfa, 1996, s.183
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum