İstanbul
05 Aralık, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

TEVHİD

27 Kasım 2024, Çarşamba 10:04

Goril Koko Amerikan İşaret dilini öğrendiği bilinen bir dişi  batı ova goriliydi.  Bir yavru kediyi evcil hayvan olarak benimseyip, ona bir isim verdiğine dair bir rapor üzerine halkın ve bilim dünyasının dikkatlerini üzerine çekmişti.  2018 yılında zahiren aramızdan ayrıldı.

Geçtiğimiz günlerde goril Koko’nun  işaret dili ile “Ben Koko. Ben çiçeğim, ben hayvanım, ben doğayım. İnsanlar… Koko insanları seviyor , Koko dünyayı seviyor ancak insanlar anlamıyor anlamıyor . Koko üzgün , Koko ağlıyor. Zaman azalıyor, dünyayı düzeltmeliyiz, ona yardım etmeliyiz. Çok çabuk olmalıyız, doğa sizi görüyor.”  Dediği videoyu paylaştığımda değerli bir dost haklı olarak “Goril tevhidi bizden daha iyi anlamış” dedi.

Tanrı’nın bir olduğunu anlamakta zorlanan toplumlar birin Tanrı olduğunu anlamakta da zorlandılar.  Daha ilk toplumlar doğa olaylarından korktuklarında kabilelerinin totemlerinin altına sığınıp psikolojik destek alırlardı. Tevhid ehlinin, resul ve nebilerin anlattıklarını anlayamayınca obalarının ortasındaki bu totemi göklere çıkarmakla yetindiler ve fakir dahil çoğumuz O’nu bizden gayrı bir yerde aradık senelerce.  Hepimiz, zannımızda kendi var ettiğimiz Tanrı’ya inandık.
 

Furkân Sûresi 43:
“E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh”
“Hevasını Tanrı edineni gördün mü?”

Peki nedir tevhid ?

Gerçek tevhid  tüm ikiliklerin ortadan kalkması ile mümkündür.

Tevhid evrendeki her şeyin bir bütün olduğunu ve bu bütünün kutsal bir öz taşıdığının farkına varma bilincidir. "Tanrı her şeydir ve her şey Tanrı’dandır" anlayışını temel alır.

 

Bakara Suresi 115. Ayet
“Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh innallâhe vâsiun alîm”


Doğu da ve batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz dönün Allah’ın yüzü oradadır. Muhakkak ki bütün her şeyi ilmiyle kuşatan Allah’tır.

 

Bu bilince, Antik Yunan düşünürlerinden Hindu inançlarına ve tasavvufi geleneklere kadar rastlanır. Baruch Spinoza gibi filozoflar bu birlik bilincini panteizm adı altında Batı felsefesinde yeniden canlandırırken, İslam dünyasında İbn Arabi gibi düşünürler bu fikri tasavvufla ilişkilendirmiştir. Ancak bu yaklaşım, tarih boyunca yanlış anlaşılmış, birçok düşünür ya aforoz edilmiş ya da cezalandırılmıştır.

Peki nedir bizim tevhid anlayışımız?

Evrendeki her şey bir döngü içinde var olur. Doğum ve ölüm, bu döngünün birer parçasıdır; bir varlık form kazanır, zamanla o formu kaybeder ve özüne geri döner. Bu süreçte hiçbir şey tamamen yok olmaz, çünkü tüm varlıklar aynı özden gelir ve aynı öze geri döner.

 

Bakara Suresi 156
Ellezîne izâ esâbethum musîbetun kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn”

“Sabredenlere bir sıkıntı isabet ettiğinde; Allah bizimledir ve biz aslımız olan O’na döneceğiz, derler.”
veya

“O sabredenleri ki onlar, bir musibete uğradılar mı biz Allah'ınız, gene de gerisin geriye ona döneceğiz derler.”
 


Dinler, esasen bu döngüyü anlamış seçilmiş insanların tebliğleri olmakla birlikte bu öğretiler zamanla yozlaşmış ve insanları manipüle eden kurumsal sistemlere dönüşmüştür.

Yunus da o yüzden “Dini terk edenin küfürdür işi Ol ne küfür ki imandan içeri” demiştir. Konuyu anlamayanlar için Yunus’un bu sözleri küfür gibi gözükür oysa varlığın özü, hiçbir dinin ya da kutsal kitabın sınırlarına sığdırılamaz.

Bu bilinç tarih boyunca, Skolastik düşünceyle çatışmış ve çeşitli dönemlerde tehdit olarak algılanmıştır. Bu durum, tevhid ehlinin görüşlerini açıkça paylaşmaktan çekinmelerine neden olmuştur ancak her devir ve coğrafyada kınayanın kınamasından çekinmeyen tevhid ehli kimseler de çıkmıştır.

 

Maide 54 :
Yâ eyyuhâllezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe yetîllâhu bi kavmin yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alâl muminîne eizzetin alâl kâfirîn yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete lâim zâlike fadlullâhi yutîhi men yeşâ vallâhu vâsiun alîm”

 

Ey iman edenler! Sizden kim; varoluş yasalarını anlama yolundan, eski bildiklerine geri dönerse, Allah’ın hakikatlerini anlatan, sevgi üzere olan alçakgönüllü kimseler elbette gelir. Onlar inananlara karşı saygılıdırlar. Hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlere karşı da, Allah yolunda hakikatleri anlatmak için, bir saygıyla gayret gösterirler ve onlar kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte Allah’ın lütuflarını anlamak isteyen kimse o hakikatlere ulaşır ve Allah’ın ilmiyle sonsuz olan olduğunu anlar.

- Spinoza: "Deus sive Natura" (Tanrı ya da Doğa) ifadesiyle, Tanrı’nın doğayla özdeş olduğunu savunmuştur.
- Giordano Bruno: Evrensel birliğin savunucusu olarak, kilise tarafından diri diri yakılmıştır.
- İbn Arabi: İslam dünyasında vahdet-i vücut (varlığın birliği) anlayışıyla tanınır.

İmam Ali “Allah var idi, Onunla birlikte hiçbir şey yok idi” hadisi sorulduğunda: “ El’an, şimdi de öyledir” buyururken de bu sırra işaret ediyordu.  

Tevhid ehline göre, zahidin temel sorunu Tanrı’yı yüceltmeye çalışırken sanki o bize şah damarımızdan daha yakın değilmiş gibi insanı ve tüm halk edilenleri küçültmesidir.  

Kaf Suresi 16 Ayet :
Ve lekad halaknel insâne ve nalemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi”

“Gerçek şu ki, insanı kendimizden halkettik. İlmin sahibi biziz. Ondaki vesvese olan şeyler onun kendindendir. Biz ona şahdamarından daha yakınız.”

İmam Ali ‘nin “Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, ama en büyük âlem sende gizlidir.” sözündeki sır işte budur.

Yozlaşmış dinler, insanlara bir ölüm korkusu aşılar ve yaşam döngüsünü anlamsız bir şekilde bölmeye çalışır. Tevhid ise insanı ve evreni bölünemez bir bütün olarak görür.

Zahidin ölümden sonra yaşamla ilgili öğretileri, tevhid ehlinin döngüsel varlık anlayışıyla çelişir. Tevhid ehli, ölümün sadece bir dönüşüm olduğunu, yokluk diye bir şeyin var olamayacağını savunur zira var vardır, yok yoktur.

Tevhid modern bilim ve felsefeyle uyumludur.  Evrendeki element döngüleri, yaşamın sürekli dönüşümü ve doğanın bütünlüğü, tevhidi destekler.
 

Örneğin azot döngüsüne bir bakalım. Azot döngüsü, doğadaki azotun farklı formlar arasında sürekli olarak dönüşümünü içeren ve yaşam için temel olan bir biyokimyasal döngüdür. Bu süreç, atmosfer, toprak, su, bitkiler ve hayvanlar arasında gerçekleşir.

Atmosferin %78’i azot gazı (N₂) içerir, ancak çoğu organizma bu formdaki azotu doğrudan kullanamaz.

Nitratlar, bitkiler tarafından kökleriyle emilir ve protein, DNA gibi organik moleküllerin sentezinde kullanılır. Hayvanlar ise bu bitkileri yiyerek azotu alır ve kullanırlar ve öldüklerinde bunu tekrar toprağa verirler.

Değerli okuyucu şu fakirin zahiren doğum tarihi 3 Temmuz 1976’dır.  Annemin rahmine düşüşüm Kasım 1975 yılı olmalı. Annemin yumurtası , babamın spermi onları oluşturan elementler, vücudumda %3 oranında bulunan azotun yaşı 15-16 milyar yıl öncesinde dayanıyor.

Yeryüzündeki sular buharlaşıp gökyüzüne çıkar sonra yoğuşmaya beraber yağmur ya da kar şeklinde tekrar yeryüzüne iner, kar erir tekrar suya dönüşür, buharlaşıp tekrar gökyüzüne çıkar.

Atom altı parçacıklar dünyasında da bu bütünlük gözlendi. Kuantum dolanıklık, iki ya da daha fazla parçacığın kuantum durumlarının birbirine bağlı olduğu bir durumdur. Bu parçacıklar, aralarındaki mesafe ne kadar büyük olursa olsun, birinin durumu ölçüldüğünde diğerinin durumunun anında etkilenmesini sağlar. Özetle, dolanıklık "uzaktan eşzamanlılık" gibidir ve klasik fizik kurallarıyla açıklanamayan bir olgudur.

Doğa, evren tek bir organizma gibi hareket eder ve gerçekten de tek bir bütünlüktür. Nasıl vücudumuzun organlarından bahsederken vücut bütünlüğümüze zeval getirmiyorsak tevhid ehli için de bu kesret (çokluk) alemi de esas olan bütünlüğü bozmaz.

 

İşte Hicr Suresi 9. Ayet

“ İnnâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu le hâfizûn”

“Şüphesiz Biz her yerden zikrimizi sunarız ve her şeyi onunla koruruz.”

veya

“Hiç kuşkusuz, o zikiri biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.”

 

Şeklinde meal edilen Zikr bu döngü ve doğadaki titreşimdir.  Bir çok mealde musafı şerifte Zikr yazılmasına karşın anlaşılamayarak Kuran diye meal edilmiştir.

Bütün bilinen dinler sonuç olarak zamanın belli bir noktasında ve bir coğrafyada tebliğ edilmiştir fakat bu dini açıklamalardan çok ama çok öncesinde bile bu gezegen hayvanlar bitkiler zaten varlardı ve insan varlığı ortada yokken bile uzay ve yeryüzü zaten bir bütünlük içindeydi .

Kutsal kitaplar elçilerce tebliğ edilmeden de bu döngü mevcuttu bir gün yeryüzündeki tüm kutsal kitaplar bir anda ortadan kalksa ve ortada din diye bir şey kalmasa bile Hakk yaratıcı tarafından korunan bu yaşamsal döngü yine devam edecek zakir zikrini halk edilenler üzerinden gösterecektir.

 

Hadid Suresi  3 . Ayet
“Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın ve huve bi kulli şeyin alîm”

 “Evvel ve sonsuz olan, zâhir ve bâtın O’dur ve O bütün her şeydeki ilmin sahibidir.”

veya

“Evvel'dir O, başlangıcı yoktur; Âhir'dir O, sonu yoktur; Zâhir'dir O, her şeyde belirir; Bâtın'dır O, gözlerden gizlenmiştir. Her şeyi en güzel biçimde bilendir o.”

Bize hep evvel , ahir ve batın olan yaratıcıdan bahsettiler. Peki O nerede zahirdir ?

 

Tanrı tektir , her şey onun içinde
Görünür hep başka , başka biçimde
Nehirde, güneşte, doğan bebekte
Vücudun birliğini bakanlar görür


Var vardır , yok ta yok yasa böyledir
Sonu da yoktur elbet bengüdür
Başı da yoktur yani bayattır
Gönül gözü ile bakanlar görür


Seversen doğayı onu seversin
Görürsen yetimi ona varırsın
Ararsan her yerde onu bulursun
Yüreği tertemiz olanlar görür


Ondan geldik dönüşümüz onadır
Ruhsati torunu sözün eridir
Saflaşıp dönmeye ikrarı vardır
Hayatı bir turna gözünden görür

Doğrusunu Allah bilir. Aşk olsun. 

Yorumlar

  • yorum avatar
    Veli kan
    02-12-2024 20:46

    Medet murvet ya ali, bizi herdaim haksızın karşısında,mazlumun yanında eyle,ve bu yanlışın bir an önce davası görülüp herkes hak ettiği yere gele

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum