TERİMLER ÜZERİNDEN ASİMİLASYON

Terimler denilince, aklıma ifade etmenin özgürlüğü, kendini anlatabilmenin rahatlığı, cümle kurmanın beceriliği, duygularını dizelere dökmeyi, kültürünü ve inancını yaşatabilmenin usulü ve yarına bırakabileceğin mirasın vasiyetini getirir.

Terimler, kelimeler kurduğunuz cümlelerin özüdür.

Amacım, elbette size dil bilgisi dersi vermek değil.

Biz hakikatimize yönelelim.

Efendim,

Bazı terimler vardır, siz o terimleri “modernize” etmeye veyahut yenilemeye çalışsanızda, o terime/kelimeye yüklenmiş misyonu tercüme ederek anlatamazsınız.

Kelime/terim manasını yitirebilir ve dipnotunuzda fazla cümleler kurmak zorunda kalabilirsiniz.

Daha doğrusu terimin kendi tarihinde miras aldığı mana dünyasını bozmuş olursunuz.

Misal, “ocak” terimi üzerinden daha iyi anlaşılması için açıklayalım.

“Ocak” terimi bizde Hz. Muhammed ve İmamlar soyundan gelen aileleri tanımlamak için kullanılmaktadır.

Ocak terimini tercüme etmeye veyahut günümüze uygun olsuna kalkışırsanız, çevirdiğiniz dilde “yemek pişirilen yer” gibi anlamlara geleceği için saçma bir durumla karşılaşırsınız. Ki bu durumda da maalesef vermek istediğiniz bilgi sağlıklı bir şekilde hedefine ulaşmaz.

Aksine daha fazla tahrip etmiş olur ve yazınızı anlamsızlaştırmış olursunuz.

Bunun yerine, kelimeyi olduğu gibi alarak yazınızda dipnotla açıklamada bulunursanız terimin geleceği içinde katkıda bulunmuş olursunuz.

Bazı terimler sizin kimliğinizdir, kültürünüzdür, inancınızdır. Kısacası sizin ait olduğunuz yeri de belirler.

Alevi erkanlarında, nefeslerinde, gülbanklarında/tercümanlarında, dualarında vesairesinde geçen bir çok ifade kimliğimizi ve en önemlisi de tarihimizi yansıtır.

Siz bunu değiştirmeye kalkıştığınız zaman, bu tarihi, kimliği ve ait olduğumuz özü de silmiş olursunuz.

Bunun sonuçları çok vahimdir.

Dikkat ediniz, kendi tarihimizde inancımız içinde kullanılan bir çok terim tartışılmaya açılmış, inkâr/red edilmiş ve yok sayılmıştır.

Bunun kasıtlı yapıldığı malumunuzdur.

Asimilasyon dediğimiz olay da tam bu noktada kendini daha net gösterir.

Her şeyiniz tartışılmaya açılır, önderleriniz, tarihiniz, edebiyatınız, inancınız, ve sonuçta kelimeleriniz/terimleriniz inkâr edilerek algı üzerinden her bir ayrıntınız elekten geçirelerek sorgulatılır.

Toplum mühendisleri bunu “modern” ve “aydın” olabilme bahanesiyle sizi gönüllü olarak yapmaya teşvik eder, siz ise bu algıyla farkında olmadan artık kendi tarihinize, inancınıza ve kendinize has terimlerinize düşman olarak bu asimilasyon oyununu kabul edersiniz.

Falanca erenimizin şu sözleri hoşumuza gitmedi; onların bıraktığı mirasa hainlik edersiniz.

Çünkü, algısal olarak bu hakkı kendinizde bulursunuz.

Zaten “modern” dünyamızda verilen subliminal mesajda o değil mi?

“Herkes istediğini yapmakta özgür, bırakın herkes istediği gibi yaşasın” denilir.

İzlediğimiz filmlerde, dizilerde, programlarda, yol üzerinde ki reklam panolarında…

Mesaj hep aynı.

Bu değişiklikler önerisi ve talebi asimilasyoncu çetenin hilesidir.

Asıl amaç, sizden sonra gelen nesili hedefler.

Sizi kendi değerlerine ve mirası olduğunuz inanca, tarihinize, kültürünüze yabancılaştırmaktır.

Bu sayede kaynaklarınızdan uzak tutmayı hedefler ve üzerinize inşa edecekleri sahte anlatımlarla yavaş yavaş kendilerine benzetmektir.

Bunun bir iki sene içinde olmayacağını kendileri de bilmektedir, zaman içinde yavaş yavaş hedefe sürüklenirsiniz.

Ve bu yapılırken, en temel noktalarıda sizin kendi kendinize bu kötülüğü yapmanızı sağlamalarıdır.

Alevi erenlerinin yazmış olduğu nefeslere dahi düşman olan “Aleviler” var.

Bahaneleri ise “İslami” olmasıymış.

Bu durumu defalarca yaşadı bir çoğumuz.

Erkanlarımızda okuduğumuz dualara, gülbanklara vesaire itiraz edenler oldu/oluyor.

Bu bir toplumun kendi tarihine, inancına ve edebiyatına ne kadar yabancılaştığının ve düşmanlaştığının göstergesidir.

Gönüllü asimilasyonunuz mübarek olsun.