TARİKATLAR, ATATÜRK'E VE CUMHURİYETE NEDEN KARŞILAR?
12 Ağustos 2024, Pazartesi 20:21Tarikat ve Cemaatlerin Atatürk’e ve Cumhuriyete karşı oldukları herkesin malumudur. Peki bunun nedeni neydi? Bugünkü makalemizde bu konuyu ele alıp cevaplar vermeye çalışacağız.
Arapça kökenli olan Tarikat, tarik kelimesinden gelmektedir. Türkçedeki karşılığı “gidilen yol” “takip edilen yol” anlamına gelmektedir. Tarikatların tarihi çok eskilere dayanmaktadır. İslamiyet’ten önce Musevilikte ve Hristiyanlıkta da tarikatlar bulunuyordu. Bir kısmı daha sonra genişleyerek Mezhep olarak kabul görmüşlerdir. Tarikat ve mezheplerin ortaya çıkış nedeni tebliğ edilen dinin farklı yorumlarına dayanıyordu. Örneğin Musevilikte SADUKİLER, FERİSİLER VE ESENİLER, İslamiyet de MUTEZİLE, MÜRCİE, CEHMİYE, İSMAİLİ gibi.
Tarikatlar ilk dönemlerinde tebliğ edilen dinin geniş kitlelere yayılmasında önemli roller üstlenmişlerdir. Ancak, dinlerin devletler tarafından resmi din olarak kabul edilmesinden sonra, asıl amaçlarından kopmuşlardır. Yani, peygamberlerin tebliğ ettiği dinin özünü boşaltarak yönetici sınıfın çıkarlarını esas alan bir çizgiye gelmişlerdir. Çok az bir kısmı dinlerin özüne sadık kalmışlardır. Oysa, bütün dinler barış içinde bir arada yaşamaya, hoşgörüye, adalete, iyi ahlaka, fakire, yoksula ve yetime sosyal haklar verilmesine dayanıyordu. Bu ilkeler, semavi dinlerin kitaplarında sık sık belirtilmektedir. Kutsal Kitaplarda yer alan ilgili ayetleri verdiğimizde konumuzu daha iyi anlatmış olacağız.
Önce, Museviliğin kutsal kitabı Tevrat da yer alan ilgili ayetleri verelim:
“İnsanın süsü, onun iyi işidir. Fakir, yalancılardan daha iyidir.” (Meseller, 19/22)
“Fakir azarlanmamalı. Fakiri, fakirliğinden ötürü kendinden ayırma, kapına gelen yoksula hakaret etme.” (Mezmurlar,13/8-22)
“Yoksullara acıyın. Kimsesizlere, çaresizlere yardım edin.” (Mezmurlar,22/4)
“Fakire zulmeden, Yaratan’ı kötülemiş olur. İyilik eden Yaratan’ı övmüş olur.” (Meseller, 14/31)
“Fakire bol bol veren muhtaç olmaz. Fakirden yüz çevirene binlerce lanet olsun.” (Meseller, 28/27)
Fakir ve yoksullarla ilgili Hristiyanlığın kutsal kitabı İncil’de yer alan ayetler ise şöyledir:
“İsa şöyle dedi: “Eğer Kamil insan olmak istiyorsan git ve malını satıp yoksullara dağıt. O zaman gökte senin de bir hazinen olacak. Ondan sonra gel, bana yaklaş” Genç bu sözleri işitince hüzünlenerek oradan ayrıldı. Çünkü çok fazla malı olan biriydi.” (Matta İncili, 19/21-22)
“Veyl (yazıklar) olsun size, ey riyakar yazıcılar, ey Ferisiler! Siz dulların evlerini zimmetinize geçirip, sonra da riya için uzun uzun namaz kılıp dua ediyorsunuz.” (Matta İncili, 23/14, Markos İncili, 12/40, Luka İncili, 20/47)
İslam’ın kutsal kitabı Kur’an’ı Kerim’de yoksul ve yetimlerle ilgili ayetlerde ise, şöyle denilmektedir:
“FECR SURESİ: 17-20 Ayetler: “Hayır, siz ne yetimi doyuruyorsunuz ne de yoksulu beslemek için birbirinizi teşvik ediyorsunuz. Mirası hak gözetmeden, helal haram demeden yiyorsunuz. Serveti de pek çok seviyorsunuz. “
“MAUN SURESİ: “Dini yalanlayanı gördün mü? İşte öksüzü iten kakan odur. Yoksulu doyurmaya önayak olmayan odur. Vay haline o namaz kılanların ki, onlar gafildirler. Onlar riyakarlık yapanlardır. Onlar zekat vermeyi de men ederler. “
ARAF Suresi 44. Ayet: “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun.”
Kutsal kitaplardaki ayetlerden de anlaşılacağı gibi bütün semavi dinler de yoksullar ve yetimlerin korunması önemsenmiş, zalimler lanetlenmiştir.
Burada din adına faaliyet yürüten o sözde tarikat ve cemaatlere şu soruları yöneltmemiz gerekmiyor mu?
--Siz kutsal kitaplarda yer alan ayetler doğrultusunda, iktidarlar tarafından yapılan haksızlıklar ve uygulanan adaletsizlikler karşısında neden susuyorsunuz?
--Siz, neden yetimlerin ve yoksulların haklarını savunmuyorsunuz?
--Dini bir tarikatın ve cemaatin ticaretle uğraşması ve devletten ihaleler alması savunduğunuz dinin değerlerine uyuyor mu?
--Bir tarikat ve cemaatin, iktidarlara her şart altında destek olması ve onu koruma altına alması dini değerlerle bağdaşıyor mu?
Bu gibi soruları daha da çoğaltabiliriz. Ancak, bu tarikat ve cemaatlerin dini değerlerle bağlantıları kopmuştur. Din istismarı üzerinden çıkar ve rantı esas almışlardır. Yani din adına söyledikleri ve yaptıklarının hepsi Maun suresinde de belirtildiği gibi göstermeliktir. Bu nedenle hep iktidarda ya da iktidara ortak olmak istemişlerdir. İşte Mustafa Kemal Atatürk de bu tarikat ve cemaatlerin Osmanlı döneminde ve kurtuluş savaşı yıllarında yaptıklarını hem görmüş hem de bire bir yaşamış bir askerdi. 1909’da 31 Mart gerici ayaklanmasını bunlar çıkarmıştı. Kurtuluş savaşı sırasında, işgalcilere hizmet eden Bozkır, Konya, Anzavur, Düzce, Yozgat, Zile isyanlarının arkasında bu tarikat ve cemaatler vardı. Cumhuriyet’ten sonra 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanın arkasında yine bu tarikat ve cemaatler bulunuyordu.
Atatürk bunları yaşayıp gördüğü için; 1925 yılında tüm tarikat ve cemaatlerin tekke ve zaviyelerini kapatmış, bu gerici ve işbirlikçilere karşı kararlı bir duruş sergilemişti. Atatürk’e ve cumhuriyete düşmanlıkları da buradan gelmektedir. Zira çıkarları bozulmuştu. Atatürk, tarikatlara istismar edecekleri alanları kapatmıştı. Halkın aydınlanması için Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuş, Kur’an’ı Kerim’in Türkçe mealini yayınlatmış, İslam Enstitüleri açmıştı. Dolayısıyla din tüccarı olan tarikat ve cemaatlere istismar edecekleri bir alan bırakmamıştı. İşte tarikat ve cemaatlerin Atatürk’e ve kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyete karşı olmalarının nedeni buydu.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum