ÖZLEDİK O MUHABBETLERİ...
08 Nisan 2024, Pazartesi 19:17Biz severiz o köy odalarında sıcak sobanın etrafında oturmayı ve muhabbet etmeyi çok severiz, hele bir de tandır ekmeği olursa sararsın sabanın gövdesine ekmeği, ekmeğin arasına Erzincan deri tulum peynirini koyup dürüm yapınca, işte orda muhabbete doyum olmaz.
Eskiden kışlar derin olurdu ve köye dede gelirdi 2 ay 3 ay kalırdı.
Dede köye gelince her Perşembe akşamı bir evde toplanılır ve mutlaka lokmalar yapılırdı / pişirilirdi ve çerağ uyandırılarak sohbetler edilirdi, sohbete duvarda asılı olan 3 telli sazın eşliğinde düvazimam ve mersiyeler söylenerek devam edilirdi.
Perşembe akşamı cemler yürütülürdü, cemde sadece nefes alınıp verilirdi, kimseden çıt ses çıkmazdı, o cemleri de özlüyoruz.
Evvel baştan Muhammed’e salavat
Gönül kalk gidelim Hüseyn’e doğru
Ecel gelip ömür gülü solmadan
Gönül kalk gidelim Hüseyn’e doğru (Pir Sultan Abdal)
Diğer günler de ise, Dede toplanan canlara nasihat ederek derin sohbetlere dalardı mangal ateşinde pişirilmiş köpüklü kahvesini yudumlarken, bir başka yaşlı amca da sigarasını yakmak için mangaldan ateş ister, annelerimiz yırtık sökükleri yamamayla zamanlarını değerlendirirdi, genç kızlar çeyizleri için oya işlerlerdi nakış nakış.
Biz severiz o köy odalarında muhabbet etmeği, muhabbeti nakış nakış işlemeyi. Erzincan´da, Malatya, Maraş, Sivas, Ege´de tahtacılarda daha bir başka olur muhabbet. Tahtacılar muhabbeti ağacı işler gibi motif motif işlerken desen desen döktürürler hünerlerini muhabbete.
Aşık Fehmi baba nasıl yorumlamış muhabbeti,
Muhabbet açılsın cemal görünsün
Muhammed Mustafa Ali aşkına
İmam Hasan Hüseyin demi sürülsün
Hatice Fatima gülü aşkına
Özledik O Muhabbetleri ve özlüyoruz
Dedeye mangal ateşinde kahve pişirip dedenin duasını almak için yarışan gençlerimiz olurdu çünkü dededen dua almak onlar için büyük ödüldü.
Mangal ateşinden maşa ile dedenin sigarasını yakıp onlarda dededen dua alırlardı.
Dua için yarışan gençleri gören dedemiz onlara da dua edince, sessizce bir birleri ile fısıldaşanları duyar (sen çekil dedenin kahvesini ben pişireceğim ki dede bana dua okusun) dede çaktırmadan bir başka gence evladım sende bana bir bardak su getir der o gence de dua okuyarak ve gencin gönlünü hoş eder ‚‘işte dede olmak kolay iş değil erenler‘‘ demiştim önceki yazılarımda
Özledik O Muhabbetleri ve özlüyoruz gül yüzlü dedemizin sohbetini dedemizin sohbeti bizlere ışık oluyordu, yol göstericiydi, ertesi günü sabırsızlıkla beklerdik, dedenin dizinin dibinde oturak dedeye daha yakın olmaya çalışırdık. Dedemizin sohbeti muhabbeti bizlere ilham kaynağı olurdu; ah o günler ahh.
Dede kahvesini yudumlarken muhabbete devam etmek için Allah, Muhammed, Şahı merdan Ali diyerek başlar muhabbetine, Allah´ın varlığından bahsederken bütün kainatı yaratanın olduğunu izah etmeye çalışır ``Yaratılanı severiz yaratandan ötürü`` bizim Yunus´un dediği gibi. Yunus Emre için bizim yunus diyordu
Hz.Muhammed´in hayatını muhabbetinde nakış nakış işlemek için dede devam eder, Peygamberlik dönemlerini anlatırdı. Hz.Muhammed´in hayatı ile ilgili bildiklerini tek tek anlatırdı, tatlı dilinden bal akardı dedemizin, özledik böyle dedeleri.
Hz. Ali´den bahsederken dedenin gözlerinin nemlendiğini görüyorduk, dede anlatmaya başlar, önce Hz.Ali adaletinden, Hz.Ali´nin paylaşımcılığından bir kaç örnek verir ve Hz. Muhammed ile omuz omuza mücadele ettiğini anlatır.
Fatıma anamızdan bahsederken yine dedenin gözleri nemlenirdi. Kahve pişiren genç kızlarımıza ve odada bulunan analarımıza dönerek Hak, Muhammed, Ali sizleri Hz. Fatima anamızın şefaatinden mahrum etmesin diyerek dedemiz muhabbetine devam eder.
Özledik O Muhabbetleri
Hz.Hüseyin ve Kerbela´yı anlatmaya sıra geldiğinde kendinden geçerdi dede. Genci yaşlısı gözyaşlarını tutamayanları ve hüzünlenenleri gören dede şöyle der, Kerbela için bir damla yaş dökenlere aşk olsun.
Dede Hz. Hüseyin’in eşi Şehrüban ile aralarında geçen söyleşisinden bahsederdi. İmam Hüseyin şehadet şerbetini içmeden önce çadırında Şehrüban anamız ile aralarında geçen sohbeti aşık Metini’den dinleyelim, bu ağıt uzun ağıt olduğu için kısa aldım, dedemiz de buna benzer ağıtlar anlatırdı.
Gel yanıma helalim Şehrübanım
Elveda da Ehli beyt’im elveda
Helal eyle hakkını mihribanım
Elveda da Şehrübanım elveda
Gözlerimin nuru eşim yoldaşım
Halimiz perişan İmam Hüseyin
Olmaz olsa idi bu garip başım
Halimiz perişan İmam Hüseyin
Zeynel Abidin kalsın ocağımda
Ali Askeri ayırmam kucağımda
Ali Ekber’im yatsın ayak ucumda
Halimiz perişan İmam Hüseyin(Metini)
Bu ayrılış mersiyesi üzerine oda sessiz gözler kızarmış o gözlerden akan yaşlar sel olmuş, hüzün dolu ah ah sesleri yürekleri dağlıyordu.
Köy odasında duvarda asılı olan 3 telli saz tekrar muhabbete katılıyor. Kerbela mersiyesi/ ağıtı okunur.
Dede anlatmaya devam eder canların göz yaşlarının dinmesi için yolumuzun güzelliklerinden bahseder.
Bizim yolumuz güçtür, zor olanın en zorudur, ikrardan anlatır,
Musahipliği-yol kardeşliğini anlatır, ikrar verilirken "gelme gel me dönme dönme. Bu yol bildiğiniz gibi kolay yol değil, ateşten gömlektir, bu gömleği giyenlere aşk olsun", diyerek yolumuzun ne kadar hassas bir yol olduğunu vurgulayarak anlatırdı, gül yüzlü dede.
Erenlerin kıldan ince yolları
İnce yoldan geçen cana aşkolsun
Her seher açılır gonca gülleri
O güllerden deren cana aşkolsun
(Fehmi baba )
Dedemiz tekrar Kerbela'yı anlatır, bu sefer de İmam Hüseyin’in bacısı Zeynep ten bahsederken dedenin gözleri yine nemlenir.
Bacım burdan kurtulupta Medine’ye gidesin
Yavrularım sana teslim muahfaza edesin
Her sene Muharrem Ayı bize matem tutasın
Cümle soran canlılara çölde kaldı diyesin
Mazlum Sakine çok küçük ağlar durmaz burada
Kasımım Fadime’si var eremedi murada
Eğer kardaş anam Fatma derse Zeynep nerede
Yavrulara bekçi koydum ağlar gezer diyesin ( Vakti Dolu)
Dede göz yaşları içinde derin befes alarak derin of çeker Zeynep anamızın hayatı ve Yezidin karşısında duruşunu ve haykırışını anlatırken herkes lanet olsun, diyerek yüksek sesle haykırarak lanet okurlar o Yezide
Kerbela'dan günümüze matemden bahseder, neler yapılmalı neler yapılmamalı, yas nasıl tutulur detaylıca anlatırdı.
Hak, Muhammed, Ali üçlemesini anlatırken burdan bağlantı kurarak geçer Ehl-i Beyt´e, 12 imamlar'dan alır Hallacı Mansur´dan, derisi yüzülen Nesimi´den muhabbetine devam eder.
Tabi ki bu anlatımlar günlerce aylarca sürerdi. Ben sadece başlıklar olarak aktarıyorum. Dedemiz her başlığı günlerce anlatırdı.2-3 ay kalırdı köyümüzde konuları derinlemesine anlatırdı, tane tane anlatırdı anlaşılmayan konulara açıklık getirerek ara sorulara cevaplar verirdi tabi ki sorusu olanlar dededen müsaade almadan araya girerek dedenin sohbetini bölmezlerdi
Dede ayağa kalkınca herkes kalkardı Dede oturmadan da kimse oturmazdı!
GELENEKSEL inancın özünü bilenler yolu ve inancı olduğu gibi yürütüyorlar çünkü onlarda benim gibi köy odalarında ve köy cem evlerinde yaşadıkları, görmüş oldukları inanç aynı inanç olduğu için anlatılanları bilirler.
Dede cemaate sorar uykunuz geldi mi cümle canlar hep birlikte Allah eyvallah muhabbetimiz aşk ola dedem, derlerdi.
Dede Nesimi´den sonra Horasana gider, Şah Hatay-i’ den anlatır. Ahmet Yesevi den Pirimiz Hünkar Bektaşi Veli´ye Tabduk Emre´yi, Abdal Musa´yı anlatmayla bitiremezdi, Yunus Emre´den bahsederken bizim Yunus derdi.
Pir Sultan Abdal´ı, 7 Ulu ozanlarımızı anlatmayı ihmal etmezdi dede.
Ocakları, ocak zadeleri anlatır, Mürşidi, Pir, Rehber,Talip bağlarını anlatırken. Talibi ile, Piri ile, Mürşidi ile herkesin Alevi yolunun talipleri olduklarını önemle vurgulardı.
Dostumuzla beraber yaralanır kanarız
Her nefeste aşk ile yaradanı ararız
Erenler meydanına vahdet ile gir de gör
Kırk budaklı şamdanda kırkımız bir yanarız
H.B.V
Özledik O Muhabbetleri
Dede başlar dini bayramlardan bahsetmeye; önce bayramların özelliklerini güzelliklerini sıralar ve muhabbetine devam eder. Kurban bayramı 1. Günü kapı komşunuzun kederi varsa önce onları ziyaret edin, onların gönüllerini hoş edin ki Hak, Muhammed, Ali´de sizlerin gönüllerinizi hoş eylesin.
Çocuklarını sevindirin Kurban bayramında çocuklarınıza bütçenize göre
yeni giysiler alın, çocukları bayram günü sevindirin; çocukları sevindirmek sevaptır diyerek öğütlerde bulunurdu.
Dede Nevruz bayramına ayrı önem vererek anlatırdı Hz. Ali’nin doğum gününden bahsederdi kabe’de doğan tek insan Hz. Ali’nin olduğunu detaylı olarak anlatırdı.
3.Ler, 5.ler, 7.ler,12. İmamlar,14.Masumu paklar, 17.Kemerbestler, 40.lar kimlerden oluştuğunu tek tek anlatırdı.
Buyruk’tan bahsederdi İmam Cafer-i Sadık buyruğundan anlatırdı ve sözü
Hz. Muhammed’in miras meselesini açardı Fedek Hurmalığını kızı Hz. Fatma’ya vermişti lakin gel gör ki Hz. Muhammed’ten sonra Hurmalığı Hz. Fatma’nın elin den nasıl aldıklarını alanları içini çeke çeke anlatırdı
Gadir Hum bayramından bahsederdi.
Ramazan ayı: 21. Ramazan Hz. Ali’nin Şehadetine bir giriş yapınca çok geniş anlatırdı. Hz. Ali’nin Şahadeti ile başlayıp Kerbela sürecini geniş açıdan ele alarak anlatırdı. Hatta şöyle derdi Dedemiz, Hz. Ali şehit edilmemiş olsaydı; Hz. Hasan şehit edilmeyecekti. Hz Hasan şehit edilmemiş olsaydı; Kerbela yaşanmazdı ve İmam Hüseyin ile 72.Şüheda şehit edilmeyecekti.
Gül yüzlü dedemiz tam bir bilgi hazinesi gibi bildiklerini aktarırdı bizlere bizler her yıl 3. Ay dedemizden aldığımız bilgileri dedemiz tekrar geldiğinde özet olarak dedemize aktarırdık dedemizde bizi imtihan ederdi bize sorular sorarak bilgimizi test ederdi.
O köy odaları aslında bir okul gibiydi hem de yüksel okul düzeyindeydi.
Boş zamanlarda genç dedeleri yetiştirirdi dedemiz, talibe giderken nasıl hitap edeceğinden tutun erkanları yürüteceğine dair her şeyi anlatırdı.
Dedemiz birde soru yöneltirdi İmam Hasan’ın hayatını okumamızı ve öğrenmemizi tavsiye ederdi. Neden İmam Hasan tek başına bırakıldı?.
Tek başına kalınca İslam da kan dökülmemesi için elinden geleni yapmıştır okuyunca gerçekler ortaya çıkar diyordu dede, gençlere nasihati yavrum okuyun okuyun okuyun.
(Naçizane düşüncem; ve düşünüyorum da O zaman dedelerimizden aldığımız eğitimi bugün biz gençlere ne kadarını aktarabildik / aktarabiliyoruz aktarmış olsaydık bu gün çok daha farklı yerde olurduk, bir dahaki yazımda asimile den bahsedeceğim)
HIZIRI, Hıdırellez’i anlatır da anlatır anlatmayla bitiremezdi. Dede´nin muhabbetine doyum olmazdı. Hızır ile Hz. Musa Peygamber arasında geçen kur’an ayeti: Kehf suresi 65 ayetinden bahsederdi yani ledün ilmini anlatırdı
Özledik O Muhabbetleri
İşte biz bu muhabbetleri dinleyerek öğrendik Aleviliği, bizi biz yapan bizlere ışık tutan bu dedelerimize şükranlarımızı iletiyoruz ve dedelerimizin ellerinden öpüyoruz.
Ve diyoruz ki iyi ki dedelerimiz Pirlerimiz / mürşidlerimiz bizleri aydınlatmışlar bizlere ışık olmuşlar ``karanlığa ışık tutanlara ne mutlu.``
Gitmez oldu şu insanın körlüğü
Ahirette bulamazsın dirliği
Sen neylersin agalığı beyleği
Abdal ol hırkayı,şalı gözle dur
Kaptan isen göle ugratma gemiyi
Ayrılma deryadan çekersın gamı
Can cana, kan kana, gönül gönüle
Kırkların sürdüğü yolu gözle dur
(Kul Pervane )
Dedemizin muhabbetine doyum olmuyor dedemiz muhabbeti nakış gibi işliyordu.
Muhabbet muhabbeti açar, muhabbetten kim kaçar diyordu dedemiz. Bir örnek ile anlatırdı muhabbeti muhabbeti ehliyle yaparsan muhabbetin tadına doyum olmaz, bir başka anlatımında ise muhabbet ummanda kulaç atmaya benzer kulaç atmasını bilmeyen boğulur derdi dedemiz.
İşte muhabbet böyle bir şey. Sizde muhabbet ederken ehli ile muhabbet edin diye öğütte bulunurdu.
Özlüyoruz O Muhabbetleri ve muhabbet edecek dedelerimizide gerçekten özlüyoruz.
Şimdi niye o muhabbetleri yapamıyoruz daha doğrusu yaptırmıyorlar mı?
Maddi manevi gücümüz var imkanlarımız var cem evlerimiz de var peki sorun nedir niye muhabbet edemiyoruz?
Toplumlar gelişti insanlar gelişti medeniyetin beşiği Avrupa’yı tanımayan görmeyen var mı…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum