“LA FETA İLLA ALİ, LA SEYFE İLLA ZÜLFİKAR” SIRRIDIR ATATÜRK
10 Kasım 2024, Pazar 01:35Olay Hendek savaşında gerçekleşmiştir. Mekkeli müşrikler ve Beni Kureyze kabilesinin bir kısmı birleşerek büyük bir ordu toplamıştır. Bu büyük orduya karşı bir savunma hattı kurulması amacıyla Güzel Muhammed şehrin etrafına hendek kazılması talimatını verir. Kendisinin de bizzat hendek kazarak çalıştığı söylenir. Böylelikle az sayıdaki Müslümanlar şehri daha kolay savunacaktır.
Müşriklerin arasından ünlü bir silahşor olan AMR bu Hendeği aşar ve Arap töresine göre er diler. Arap töresine göre iki ordu karşı karşıya gelmeden önce toplumun ileri gelenleri bire bir düello yaparlardı. İmam Ali Hariç kimse AMR’ın karşısına çıkmak istemez. Güzel Muhammed bir sebeple İmam Ali’yi tutar ve Ali sen dur der.
Er bulamayan AMR “Ey Muhammed aranızda bir adam yok mu?” “Cehenneminiz ve Cennetiniz ne oldu?” “İmanınız ve sebatınız hakkında daha farklı düşünüyordum akideleriniz bir yalan üzerine kurulmuş belli ki” gibi sözler ile Müslüman toplumu tahrik ve tahkir eder.
Güzel Muhammed “Aranızda bu kafiri susturabilecek bir kimse yok mu?” sorusu derin bir sessizlikle cevaplanmıştır.
İmam Ali üçüncü kez AMR’ın karşısında çıkma talebini iletir. Bunun üzerine güzel Muhammed zırhını, tolgasını İmam Ali’ye giydirir ve alnından öptükten sonra şu sözleri söyler : “La Feta” Yiğit Yok , “İlla Ali” “Ali’den başka” , “La Seyfe” “Kılıç yok” , “İlla Zülfikar” “Zülfikardan başka” . Evet o gün o meydanda Ali’den başka bir yiğit çıkmamış İmam Ali’nin çapaksız imanı ile Müslümanlar moral ve mücadele gücü bulabilmiştir.
Birinci Dünya savaşından sonra ülkemizde de vaziyet bundan farklı değildi. Saray İngiltere’den aydınların bir kısmı da ABD mandasından medet umuyordu. Böyle bir kurtuluş savaşının verilebileceğine ve başarıya ulaştırılabileceğine dair bir umut yoktu. O günün Ali’si Mustafa Kemal Atatürk oldu ve inanmayanları da inandırdı ve kurtuluş savaşını başarıya ulaştırarak Cumhuriyeti kurduk.
Atatürk devrinin gerçek manada kâmil insanı idi.
Onun “Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.” gibi sözleri anlayamadık anlayamayınca tereddütte düştük.
Oysa bu sözler Kuran ile çelişik değildi.
Ali İmran Suresi 191 Ayet “O kimseler; ayakta iken, otururken, her nerede olurlarsa olsunlar Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin halkoluşunu düşünüp anlamaya çalışırlar. Rabbimiz! Sen bunları anlamsız halketmedin, sen noksan sıfatlardan münezzehsin, bizi nurunla aydınlat, sıkıntılardan koru, derler.”
Gaşiye 17-21 “Bakmıyorlar mı o deveye, nasıl yaratıldı! Ve göğe ki, nasıl yükseltildi! Ve dağlara ki, nasıl dikildi! Ve yere, nasıl yayılıp döşendi! Artık uyar/düşündür! Çünkü sen bir uyarıcı/düşündürücüsün.”
Yusuf 105 “Göklerde ve yerde nice âyetler vardır ki yanından gelip geçerler ve onlar onun farkına varmazlar.”
Ankebut 20 “De ki: Yeryüzünü gezin dolaşın, yaratılış nasıl başlıyor bakıp görün, sonra Allah nasıl geliştiriyor, sonunda nasıl vücuda getiriyor anlayın. Muhakkak ki Allah bütün her şeydeki kudrettir.”
Yazılı Kuran yani Mushaf’ı Şerif hep parmağı ile doğayı hayatı gösterdi biz gösterdiği yere değil hep parmağa baktık.
Evet Atatürk kutsal bir görevin görevlisi idi, görevini ifa etti ve 10 Kasım gibi anlamlı bir tarihte geldiği ruha geri döndü.
Hakka yürüyen ruhu mutlu ve sevinçli olsun.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum