KUR’AN’DA FAİZ NEDEN HARAM EDİLMİŞTİR?
22 Ocak 2024, Pazartesi 13:11Kur’an’da faiz neden haram edilmiştir? Bunun gerekçesi neydi?
Hz. Muhammed’e inen her ayetin bir gerekçesi vardı. O halde, Faizin haram edilmesinin de bir gerekçesi bulunuyordu.
Bizim eğitim sisteminin ezberciliğe dayanması nedeniyle, bütün eğitimde olduğu gibi, din eğitimi de ezbere dayanmaktadır.
Gerek İmam Hatip liselerinde gerekse Kur’an kurslarında sureler hep Arapça olarak ezberletilir. Öğrenciler Arapça bilmedikleri için de Kur’an’da yer alan ayetleri kavrayarak değil, anlamlarını bilmeden okurlar.
Yani ayetlerin gerekçeleri ve hangi olaya istinaden indiği öğretilmez. Oysa, ayetlerin Hz. Muhammed’e inmesinin gerekçeleri anlatılsa insanların dini tam ve doğru olarak kavraması daha yararlı olacaktır. Bu yapıldığı taktirde ne İŞİD ne de FETÖ gibi örgütlerin dini istismar edecekleri bir alan kalmayacaktır.
Bu vesile ile, Diyanet İşleri Başkanlığı’na da buradan öneride bulunmak istiyorum: Kur’an’ı ezberleterek değil, kavratarak öğretin.
Şimdi gelelim konumuza.
Kur’an’ı Kerim’de faizle ilgili olarak on ayet bulunmaktadır.
Ancak biz üç ayeti almakla yetineceğiz:
RUM SURESİ: 39. Ayet: “İnsanların malı artsın diye faize verdiğiniz şeyler Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını dileyerek verdiğiniz sadaka artar. İşte sevapları kat kat artıran onlardır.”
AL-İ İMRAN SURESİ: 130. Ayet: “Ey inananlar! Faizi kat kat artırarak yemeyin. Allah’tan sakının ki, başarıya ulaşasınız.”
Ayetleri daha iyi anlamamız için ünlü hadis yazarı Sahih-i Buhari’nin “Muhtasar-ı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi” adlı eserin altıncı cilt, sayfa 387 ve 388 de yer alan bilgileri vermemiz yararlı olacaktır.
--“Zuhuru İslam'dan evvel Arab rüeasının (toplumunun) yegane tariki maişeti (geçim kaynağı) faizcilikti. Kureyş eşrafının her biri birer bankerdi. ...”
--“… Kureyş tefecilerine yakalanan birisinin bundan kurtulması bir tesadüfe bağlıydı.”
--“.... Ribacılık (tefecilik) yüksek tabakanın yegane kazanç yolu idi.”
Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi, Hicaz bölgesinde faizcilik-tefecilik o kadar yaygınlaşmıştı ki, küçük esnaflar, köylüler, zanaatkarlar mal ve mülklerini kaybetmişlerdi.
Mekke’deki tefeci-bazirganların başını Ebu Süfyan, Medine’deki tefeci-bezirganların başını da bazı Yahudi kabile reisleri, Hahamlar çekiyordu. Bunlar hem nakit para vererek hem de vadeli sattıkları malların fiyatlarını katlayarak haksız kazanç elde ediyorlardı.
Hz. Muhammed’in kendisine inen bu ayetleri halka tebliğ etmesi, en çok da Medine’de taraftar bulmuştu.
Medineliler kurtuluşu İslam’da görüyordu. Tefecilerin zulmünden bıkmışlardı.
Mekke’de de durum farklı değildi. Ebu Süfyan, Ebu Leheb, Ebu Cehil gibilerin baskı ve sömürüsünden bıkan yoksul kitle de İslamiyet’in paylaşımcı, dayanışmacı ve yardımlaşmayı öne alan ilkelerini benimsemişlerdi.
Faiz baskısından bunalan küçük esnaf da destek vermeye başlamıştı. İslamiyeti ilk kabul edenlere bakıldığında bu durum rahatlıkla görülecektir.
Mekke’de Ebu Süfyan ve Medine’de bazı Yahudi hahamların ve kabile reislerinin Hz. Muhammed’e cephe almalarının başında Kur’an’ı ve Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabul etmemelerinin yanında, bu gerekçeler de bulunuyordu.
Çünkü, onlar hiçbir emek sarf etmeden küçük esnafın ve köylünün kazancını gasp etmişlerdi. Bu çıkarlarını ilelebet korumak istiyorlardı.
Yukarıda anlattığımız durumu en güzel açıklayan TÖVBE suresinin 34. Ayeti’dir.
Ayet şöyledir:
“Ey inananlar! O hahamlarla rahiplerin çoğu insanların mallarını haksız yere ( faizle-tefecilikle) yerler ve halkı Allah yolunda alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip, onları Allah yolunda harcamayanlara elemli bir azabı müjdele. Biriktirdikleri altın ve gümüşlerle, cehennem ateşinin kızdırıldığı gün, alınları, sırtları ve böğürleri, onlarla dağlanacak ve “İşte kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler bunlardır. Biriktirdiklerinizin azabını tadın” denilecektir.”
Ayetlerden de görüleceği gibi, faiz emek sarf edilmeden elde edilen bir kazançtır.
Bu nedenle “haksız” sayılmıştır. Amacı küçük üreticiyi ve esnafı korumaktır. Bu yolla adaleti hedeflemiştir.
Yüce Yaradan’ın insanlara öğüt olarak indirdiği Kur’an’da, faizin haram edilmesinin nedeni ve gerekçesi budur.
Ancak, bizim Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Eğitim’in başında bulunanlar ya bunları bilmiyorlar, ya da öğretmek istemiyorlar.
İslam’ın özü yerine şekli öne alıyorlar.
Oysa, İslam’daki ibadetlerin hepsi cahiliye döneminde de vardı.
Yani, Ebu Cehil de, Ebu Leheb de namaz kılıyorlardı, oruç tutuyorlardı ve Kabe’yi tavaf ediyorlardı.
Hz. Muhammed sadece Allah şirk koşanlara karşı değil, aynı zamanda akrabası olan bu egemenlere karşı da adaleti ve iyi ahlakı hakim kılmak için mücadele etmişti.
İslam dininin esas amacı ve özü de buydu.
Ama maalesef, insanlara Kur’an’ı Kerim’in anlamını ve inme gerekçesi öğretilmeden yüzeysel ve şekilci bilgiler verilmektedir.
Buradan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı bir kez daha uyarmış olalım: İslam’ın özünü esas alın.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum