KERBELA OLAYININ NEDENİ NEYDİ?
10 Temmuz 2024, Çarşamba 09:35Her yıl muharrem ayında Kerbela’da vahşice katledilen Ehl-i Beyt mensuplarını saygı ve hürmetle anıyoruz.
Ehl-i Beyt’e destek olmak için orada bulunanlarla birlikte, şehit olanların sayısı tarihe yetmiş iki olarak geçmiştir. Katledilenlerin peygamber efendimizin Ehl-i Beytinden olması, İslam tarihine en acıklı olayı olarak geçmiştir.
Aradan bin üç yüz kırk dört yıl geçmesine rağmen, hala güncelliğini korumaktadır. Onlar için matem oruçları tutuluyor, Aşureler dağıtılıyor. Aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen, Hz. Hüseyin’in Kerbela'daki direnişi zalimlere karşı bir sembol olmaya devam ediyor.
Yezid’e ve onun komutanlarına ise, hala lanet ediliyor. Öyle bir nefrete neden olmuştur ki, Yezid ve onun ordu komutanlarının isimleri yeni doğan çocuklara bile verilmiyor. Ama, Hz. Hüseyin’in ismi İslam ülkelerinde milyonlarca yeni doğan çocuklara konulmaya devam ediliyor. Bu da insanların Ehl-i Beyt’e ve mazlumlara olan sevgisini gösteriyor.
Halklar her zaman mazlumun ve haklının yanında olmuştur. Biz de Kerbela’daki bütün şehitleri tekrar saygı ve hürmetle anıyoruz.
İslam tarihindeki bu hüzünlü olayının iç yüzü neydi? Hz. Hüseyin neden Küfe'ye gitmek istemişti? Bu makalemizde bunun nedenleri ve sonuçları üzerinde duracağız.
Halife Osman’ın şehit edilmesinden sonra, (M.656) Medine’liler, Hz. Ali’ye biat etmiş ve onu halife olarak seçmişlerdi. Ancak, Hz. Ali’nin halife olmasına iki cepheden itirazlar gelmişti. Birinci cephede, Hz. Ayşe’nin desteklediği sahabelerden olan Ebu Zübeyr ve Talha, ikinci cephede Ebu Süfyan’ın oğlu Şam valisi Muaviye bulunuyordu. Cemel savaşında, Zübeyr ve Talha savaş meydanında hayatlarını kaybetmiş, Hz. Ayşe ise, Hz. Ali’nin ordusunda yer alan Hz. Ebu Bekir’in oğlu aynı zamanda kardeşi olan Muhammed tarafından güvenliği sağlanarak, Medine’de ikamet etmesi sağlanmıştı. (M.656)
Hz. Ali'nin karşısında Şam valisi Muaviye kalmıştı. Hz. Ali, daha fazla kan dökülmemesi için, Muaviye’ye elçiler göndererek biat etmesini istedi. Ancak, Muaviye bunu kabul etmedi. Sonunda iki ordu M. 657 yılında, Sıffin denilen yerde karşı karşıya geldi. Duraklamalarla birlikte üç ay süren çatışma ve savaşlarda her iki ordu da kesin bir sonuç alamadı. Bu savaşta binlerce insan hayatını kaybetti. Özellikle de Hz. Ali’nin ordusuna liderlik yapan önemli komutanların çoğu bu savaşta şehit oldu. Hz. Ali, bu savaştan sonra Muaviye’ye karşı askeri harekatlara devam etmedi. Suriye ve Mısır eyaletleri Muaviye’nin denetiminde kalmaya devam etti. Bu iki eyalet de Muaviye’nin üstünlüğü vardı. Diğer eyaletler, Hz. Ali’ye bağlı kaldı.
Hz. Ali’nin hariciler tarafından M. 661 yılında şehit edilmesinden sonra, Küfe’liler Hz. Hasan’ı halife ilan etti. Bunu öğrenen Muaviye, Medain’de bulunan Hz. Hasan’ın ordusuna karşı harekete geçti. Muaviye'nin ordusu Hz. Hasan'ın kuvvetlerini iki taraftan kuşatma altına aldı. Ordusu, Hz. Hasan’ın ordusunun neredeyse iki katıydı. Hz. Hasan’ın ordusundaki askerlerin çoğu da savaşma taraftarı değildi. Bunun üzerine, durumu değerlendiren Hz. Hasan, Muaviye ile görüşmeler için aracılar gönderdi. Aracılar, bazı şartların yerine getirilmesi halinde, Hz. Hasan’ın halifelikten feragat edeceğini bildirdi. Muaviye bu şartları kabul etti.
Hz. Hasan’ın şartları şöyleydi:
1-Kimse tutuklanmayacak.
2-Devlet yönetiminde, kavmine bakılmaksızın herkese görev verilecek.
3-Herkes için can güvenliği sağlanacak.
4-Hutbelerde Hz. Ali’ye hakaret edilmeyecek.
5-Ölümünden sonra, halife şura (meclis) ile seçilecek.
6-Devlet gelirlerinden ailesine pay verilecek.
Muaviye’nin bu şartları kabul etmesinden ve anlaşmayı imzalamasından sonra, Hz. Hasan halifelik mücadelesinden vaz geçerek, Medine’de ikamet etmeye başladı. Ancak, kaynaklara göre, Muaviye’nin yönlendirmesi ile eşlerinden birisi tarafında zehirlenerek şehit edildi. (M. 669)
KERBELA'DA DİRENİŞ - KÜFE'LİLERİN İHANETİ
Hz. Hüseyin, ağabeyi Hz. Hasan’ın Muaviye ile savaşmadan halifelikten çekilmesine itiraz etmişti. Muaviye’nin anlaşmaya sadık kalmayacağını söylemişti. Ancak anlaşmadan sonra, Hz. Hasan’ın söylediklerinin dışına da çıkmadı. Muaviye, ölmeden önce oğlu Yezid’i halife ilan etmiş ve biat edilmesini sağlamıştı. Bu Hz. Hasan ile yapılan anlaşmaya aykırıydı. Muaviye’nin M.680 yılında vefat etmesinden sonra, Hz. Hüseyin, Yezid’in halifeliğini tanımadığını ve yeni halifenin anlaşma gereği şura (Seçici heyet) ile belirlenmesi gerektiğini ilan etti. Ancak, Yezid bunu reddetti. Hz. Hüseyin, Yezid’e karşı asker toplama faaliyelerine başladı. ilk destek veren Küfeliler olmuştu. Hz. Hüseyin ve beraberindekiler Medine’den, Küfe’ye doğru yola çıktılar. Bunu haber alan Yezid, bir ordu hazırlatıp, Hz. Hüseyin ve beraberindekileri Kerbela denilen bölgede kuşatma altına aldı. Yezid, Hz. Hüseyin’den kendisine halife olarak biat edilmesini istiyordu.
Ordu komutanı Şimr’e verdiği emirde, Hz. Hüseyin’in bunu kabul etmemesi halinde, başının getirilmesini istemişti. Hz. Hüseyin, direnme kararı aldı. Karşısında, on bin kişilik bir ordu bulunuyordu. Küfe’liler söz verdikleri halde, yardıma gelmemişlerdi. Hz. Hüseyin, yanındaki taraftarları ile birlikte çarpışmalara katıldı ve şehit oldu. Sonrasındaki hüzünlü olayları hepimiz biliyoruz. O vahşeti tekrarlamak istemiyorum.
Hz. Hüseyin’in zalime karşı gösterdiği bu direniş, bugün hala canlılığını korumaktadır. Zulme uğrayanlar, Hz. Hüseyin’in direnişini kendilerine örnek almaya devam ediyorlar. Kerbela şehitlerini bir kez daha rahmetle, şükranla, minnetle anıyoruz. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Hz. Hüseyin, Hz. Hasan’ın, Muaviye ile yapmış olduğu anlaşma konusunda haklı çıkmıştı. Muaviye hem ağabeyini şehit etmiş hem de oğlunu anlaşmaya aykırı olarak halife ilan etmişti. İktidar ve güç Emevi oğullarına geçmişti.
HZ. HASAN HALİFELİKTEN NEDEN VAZGEÇTİ?
Burada şu soruyu sorabiliriz; Hz. Hasan savaş kararı alsaydı kazanabilir miydi? Bizim tahmin ve analizlerimize göre, savaşı kazanma şansı çok zayıftı. Zengin sınıf, iktidar mücadelesinde Muaviye’yi destekliyordu. Muaviye’nin ordusuna finans desteğini onlar sağlıyordu. Muaviye döneminde aşırı derecede zenginleşmişlerdi. Fethedilen bölgelerin ticaretinden çok para kazanıyorlardı. Bu varlıklarını tehlikeye atmak istemiyorlardı. Hz. Hasan da bunu gördüğü için, halifelik mücadelesinden vazgeçmek zorunda kalmıştı. İki ordunun gücü de yarı yarıydı. Üstelik Hz. Hasan, ordusunun ihtiyaç duyacağı araç-gereç ve malzeme desteğinin sağlanması konusunda emin değildi. Bu nedenle, riske girip çok kayıp vermek istemiyordu. Bu anlamda, kendisine haksızlık da yapmayalım. Tarihi şartlar o zaman onu gerektiriyordu. Başka seçeneği yoktu. Barışçı yolu seçti. Ancak, iktidar barışla değil, askeri ve ekonomik güçle elde ediliyordu. Halen de öyle değil mi?
Kaynaklar:
1-Bektaşiliğin iç yüzü, Mehmet Tevfik Oytan, Demos yayınları.
2-İslam Ansiklopedisi, Diyanet Vakfı Yayınları.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum