İstanbul
28 Temmuz, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

İMAM RIZA TÜRBESİNDEKİ BEKTAŞİ TEKKESİ

05 Haziran 2023, Pazartesi 21:39

Kıymetli okurlarım,

Pek çok aydın bugünün hengâmesi içerisinde farkına varmasa da, Alevilik Bektaşilik inanç dairesi çok önemli bir bilinç sıçraması yaşıyor.

Artık açıkça görüldüğü üzere, “Alisiz Alevilik” saldırısının püskürtülmüş olması, geleneksel Alevilik yolunda giden ocakzadelere ve taliplere rahat nefes aldırdı.

An itibariyle, Alevilik Bektaşilik “yolu”nu bozma ve emperyalistlerin Türkiye üzerindeki oyunlarında bu inanç grubunu figüran olarak sahaya sürme hevesleri organizatörlerin kursaklarında kalmıştır, diyebiliriz.

Öyle ki, Alisiz Alevilik fitnesinin baş oyuncuları dahi, şimdilerde rota değişikliğine gitmek zorunda kaldılar ve kendi ürettikleri fitneyi sahiplenemiyorlar.

Öte yandan, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kurulması ile, Alevi inanç toplumunun kurumsallaşmasında en kritik eşik olan, yasal meşruiyet sorunu büyük ölçüde giderilmiş oldu.

Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu olarak, Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlanması üzerine, seçimin galibi Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik kutlama mesajımızda da belirttiğimiz gibi, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın statüsünün en kısa zamanda KHK statüsündan kurtarılarak, kanunla perçinlenmesini ümit ediyoruz.

KURUMSAL SORUNLARI ÇÖZMEYE İLK ADIM

Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Şahin Dedemizin de basın açıklamasında belirttiği gibi, “Türk Milletinin birliğini ve dirliğini hedef alan fitne odakları tarafından organize edilen küresel saldırının Çanakkale ruhuyla bertaraf edilmesini” Hakk’tan niyaz ederken, “Aleviler adına üstümüze düşen tüm görevlere talip olduğumuzu ifade etmek isteriz.

Alevi Bektaşi inanç toplumunun “kurumsal” sorunları aslında, 1993 yılında Sivas katliamı sonrasında oluşan büyük tepkinin ürünü olarak, Türkiye ve yurtdışında Alevilerin hızla cemevleri kurması ile beraber başladı.

Ocak kaidesi üzerinde duran Alevi Bektaşi inanç toplumu, modern bir örgütlenme modeli olan dernekler, sonra da vakıflar ile kendisine yasal dayanak yaratmaya girişti. Adında “Alevi” olduğu için faaliyetlerine izin verilmeyen ve hatta kapatılan dernekler sürecinden, Alevilerin her türlü örgütlenmesinin tolere edildiği evreye geçtik.

Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ise, devletin Alevi Bektaşi inanç toplumunu yasal zeminde ilk kez muhatap alarak, resmi hizmet sunacağı bir kurum olacak. Bunu, “normalleşme”nin ilk basamağı, ilk adımı olarak görmek, kanaatimce doğru olur.

TÜRKİYE VE YURTDIŞINDAKİ ALEVİ DERGAHLARI BULUŞACAK

Yeni sürecin en önemli olumlu etkilerinden birisi de, Türkiye içerisinde ve bugünkü sınırlarımızın dışında kalan Alevi Bektaşi dergahlarının buluşması olacak.

Türkiye’deki gelişmeleri takip eden, Balkanlarda, Mısır’da, Kuzey Afrika’da, Avrupa’da olduğu gibi, Orta Doğu ve Orta Asya coğrafyasındaki Alevi Bektaşi bakiyenin de heyecanlandığını söylemek, abartı olmaz.

Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın sadece ülke içinde değil, sınırlarımızdan taşan Alevi Bektaşi dergahlarını da etkilediği ortaya çıkıyor.

Bu bakımdan, Başkanlık “hizmet çerçevesi”nin yurtdışı Alevi Bektaşi dergahlarını da kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi elzem görünüyor.

ANADOLU İLE HORASAN BULUŞMASI

Tarihsel, inançsal ve sosyolojik açıdan değerlendirdiğimizde, Alevi Bektaşi dergahları açısından en önemli iki buluşma noktasının İran’da olduğunu söyleyebiliriz.

Bunlardan birisi Erdebil dergahıdır.

Kimi Sünni kökenli akademisyenlerin iddialarının tersine, Anadolu Alevileri ile Erdebil dergahı arasındaki ilişki, Şah İsmail’in Safevi devletini kurmak için girişimde bulunması ve yurdumuzda kendisine destek araması ile sınırlandırılamaz.

Tersine, Anadolu Alevileri ile Erdebil dergahı arasındaki ilişki siyasal değil, inançsal temellidir. Bunu kanıtlayacak çok sayıda belge olmakla birlikte, Osmanlı padişahlarının dahi, 1514’te yapılan Çaldıran savaşı öncesinde Erdebil dergahını inanç merkezi olarak kabul ettiklerini, dergaha bağlılıklarının ifadesi olarak niyaz ettiklerini ve bu niyazlarının nişanesi olarak da dergah kasasına bağışta bulunduklarını (Hakullah) örnek olarak gösterip, geçelim.

Anadolu Alevi Bektaşilerinin Horasan’da ikinci ve bence daha da önemli diğer buluşma noktası ise, 8. İmam Rıza’nın makamıdır.

M.S. 818 yılında, Horasan bölgesinde, Tus’ta Hakk’a yürüyen 8. İmam Rıza’nın türbesi de yine aynı şehirde bulunmaktadır.

ASYA MEDENİYETİNİN MERKEZİ HORASAN

Bugün Meşhed olarak bilinen şehir, Emeviler döneminden itibaren saldırı hedefinde olan zengin ve bereketli Horasan topraklarının üzerinde Hive, Buhara, Semerkant gibi Asya medeniyetinin altın çağlarına tanıklık etmiş büyük kentlerin yanında, Ebû Müslim-i Horasânî’nin bölgedeki Türk boylarını yanına alarak Emevi hanedanlığına karşı başlattığı isyanın başkenti Merv, Nişabur vb. büyük kültür ve ilim merkezleri ile de komşu bir şehirdir.

Horasan ve Orta Asya coğrafyasında yaşayan Türkler İslâm ile ilk karşılaşmalarından itibaren Ehl-i Beyt sevgisini benimsediler.

Ehl-i Beyt’e bağlılık (Tevella) ve Ehl-i Beyt’e düşmanlık güdenlerle çatışmak (Teberra) Türklerin İslâm inanç dünyasında merkezi bir figür haline geldi.

Aynen Anadolu Türklerinde olduğu gibi, Horasan ve Orta Asya coğrafyasında yaşayan ve zaman içerisinde Sünni mezhebini seçmiş Türkler arasında da Ehl-i Beyt sevgisi halen canlıdır.

Kaldı ki, tüm Türk coğrafyasında yaygın olan Karacaoğlan, Köroğlu ve Nasreddin Hoca gibi “menkıbevî” karakterlerde yadsınması imkansız Ehl-i Beyt sevgi ve saygısı, aynı şekilde Dedem Korkut, Alpamış, Manas gibi, Türk kültürünün temel direği olan destanlarda da kuşaklar boyu aktarılmış ve hafızalara kazınmıştır.

Bu tarihsel, inançsal ve sosyolojik çerçeve içerisinde değerlendirdiğimizde, Horasan Erenlerinin istisnasız Ehl-i Beyt sevgisi ile donatılmış, Hakk dini İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed’e ve velisi Hz. Ali’ye bağlılıklarının kökenlerini bilimsel dayanaklarla açıklayabiliriz.

İMAM RIZA MAKAMINDA BİR BEKTAŞİ TEKKESİ

Alevi Bektaşilerin sosyolojik hareketliliğinin sadece doğudan batıya doğru olmadığını, Horasan Erenlerinin görgüsü ve kontrolünde kurulup çoğalan Anadolu tekkelerinin Hünkâr Hacı Bektaş Velî tarafından birleştirilmelerinin ardından da, batıdan doğuya yönelen “interaktif karakterde” olduğunu bazı yeni belgelerden öğreniyoruz.

Nitekim, İmam Rıza Türbesi Vakfı bünyesinde çalışmalarını sürdüren Astani Kudsi Razevi İslam Araştırmaları Kurumu üyesi ve akademisyen Dr. Reza Naghdi tam da bu konuyu ele alan bir makalesini Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi’nin 2021 yılı kışı, 100. sayısında yayımlamıştı.

Horasan tekkelerinin ortaya çıkışından itibaren Şii değil ama “Ehl-i Beyt merkezli” olduklarını vurgulayan Dr. Naghdi, 8. İmam Rıza’nın kardeşi İbrahim Mucab’ın torunlarından olması dolayısıyla Hacı Bektaş Velî’nin seyyitliğinin, kendisinin tekkeler ve halk üzerinde etkili oluşu ve “ilgi odağı” olmasında merkezi rol oynadığı kanaatindedir.

Dr. Reza Naghdi, makalesinde ayrıca Masum Alişah’ın bir eserine atıfta bulunarak “Bektaşi inancında yükseliş mertebelerinden birisi İmam Rıza’nın (a.s) türbesinin ziyareti olduğu”nu vurguluyor. (Masum Alişah Şirazi, Muhammed. (Tarihsiz). Taraik’ul-Hakayık. Tash. Muhammed Cafer Mahcub. Cild: 1, Tahran: Senayi)

Timurluların son dönemleri ile Safevilerin ilk dönemlerine denk gelen bir dönemde” (1400’lerin sonu ile 1500’lerin başı) İmam Rıza’yı ziyaret eden ilk Bektaşi topluluk olarak, kırk kişiden oluşan Divane Muhammed Çelebi önderliğinde bir grubun varlığından söz eden Dr. Naghdi, İmam Rıza Türbesi Vakfı arşivlerinde incelediği belgelere dayanarak, İmam Rıza’nın katledilip mezarının ilk bulunduğu yerde “Katlgah ve Gusülgah tekkesi” adıyla bir Bektaşi tekkesinin varlığını bildiriyor.

Söz konusu Bektaşi tekkesi ile ilgili pek çok tarihsel belgeye atıf yapan Dr. Naghdi’den Hünkâr Hacı Bektaş Velî’nin (Safevilerden bağımsız olarak) Horasan’da da müritleri olduğunu ve “Safevi coğrafyasının doğusu, merkezi ve batısında, Meşhed, İsfahan ve Hoy kentlerinde bulunan üç tekke”nin varlığını öğreniyoruz.

Çeşitli kaynaklarda, İmam Rıza Türbesindeki Bektaşi tekkesinden “Afşarlar dönemine kadar Mübarek Gusülgah Tekkesi ve daha sonra Mübarek Katlgah Tekkesi olarak” (1732’ye kadar) bahsedildiğini belirten Dr. Naghdi, tekke ile ilgili son kaydın 1912 tarihli olduğuna dikkati çekiyor.

Yorumlar

  • yorum avatar
    akaltun23
    18-06-2023 13:11

    Başlangıç tesbitiniz doğrudur. Çünkü özellikle son yıllarda ancak 3-5 yaş zeka düzeyine hitap eden "Alisiz Alevilik" saçmalığının tüm uzatmalara rağmen "Yol'un hakikati" karşısında tuzla buz olacağı aşikardı.Ancak Aleviliğin yeni çağın gereksinimlerine güncellenmeyip, gelenekselden geleceğe doğan tam bir boşluk halinde bu duruma düşürülmesi dahi "laik devlet"e kumanda eden ancak beyni laik olmayanların hatasıydı. Çünkü bilinçaltı farkında olmadan işini yapar. (Bkz. Suriye'nin durduk yere o dediğiniz güçler ve onlara amade olanlarca karıştırılması başta Ortadoğu'nun hali, seçimlerde kullanılan dil dahil, Erfed'in bağışsever baş adamının Yavuz'lu son konuşmaları vb dahil...Süreç bitmemiştir, çünkü bu kör bilinçaltı ile yüzleşilmemiştir.) Keza o dediğiniz kararname ve eklerinin de bir eşitlik perspektifinden uzak, seçim, AİHM sıkıştırması vs. ile "iş olsun, torba dolsun" kabilinden "kültüre" sıkıştırılması dahi böyledir. Ancak devlet vasfını kazanabilmek için asgari bir hukuk gerekir, onun da birinci koşulu mahkeme kararlarına gerçekten uymaktır.Söylediğiniz dış temsilcilikler dahil emsal açıkça ortadadır: Sünni Diyanet...Alevi Kültür Başkanlığına seçilen arkadaşın oranın "teolojik bir kurum olmadığına" dair perspektifi sadece hukuka değil açıktır ki bu inançsal yorumun ruhuna da, Yol'un kendilik bilincine de terstir. Örneğin laik demokratik hukuk devletinin Sünni Diyanet'i teolojik bünyeden (beyin) yoksun mudur? Değil ise Alevilik Hizmetleri niçin beyinden yoksun olacaktır? Kaldı ki beyinden yoksun bir Yol bu dediğiniz hizmetleri nasıl yerine getirecektir. Yol kimseden iane veya lütuf değil, zahiren temel asgari eşit haklarını, karşılığı 100 yıldır peşin ödenmiş hakkını istemektedir. Sağ-sol- ırkçı vs. siyaset günlerini önceleyenler kendi alanlarında kendi işleriyle uğraşsınlar lütfen...Muhabbetle....

  • yorum avatar
    Tayyar Sümen
    09-06-2023 13:14

    Elinize ve emeğinize sağlık.

  • yorum avatar
    Sadettin Büyükalp
    06-06-2023 06:09

    Kuranı Kerimin her sayfasında ehlibeyt vardır..Ali Muhammed ehlibeytir

  • yorum avatar
    Hamza öztop
    06-06-2023 00:47

    Devlet hace bektas dergahini ne olacak görüyor. Orasi sercesmedir yoksa dergaha alternativ bir yapilanma Mi pesindeler?

  • yorum avatar
    Mustafa Erdoğan
    05-06-2023 22:38

    Emeğiniz zayolmasın Kolaylıklar dilerim başarılarınızı MUTLARIM.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum