İstanbul
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

HZ. ALİ NEDEN VE KİMLERE KARŞI SAVAŞTI?

10 Ağustos 2023, Perşembe 15:38

GİRİŞ

Hz. Ali’nin tarih boyunca birçok düşmanı oldu. Canına kastetmek isteyenler de çıktı, malına göz dikenler de! Hatta itibarını düşürmek isteyenler de zaman zaman görüldü. Ama Hz. Ali’ye hakaret edilmesinin mimarı Muaviye’dir.

Bugün de birileri çıkmış, Muaviye’nin izinde giderek Hz. Ali’ye hakaret ediyor ve–hâşâ- katil diyor. Muaviye zihniyeti, Hz. Ali’ye hakaret etseydi “her şey aslında döner” der, bu kadar üzerinde durmazdık. Ama işin üzücü tarafı şu ki, bu alçakça lakırdıyı edenler arasında, Alevi inancından gelip de “yol yezidi” olanlar da var.

Bizi kahreden, üzen asıl mesele tam olarak bu! Anası, babası, büyüdüğü iklim “Alevi” olan birinin Hz. Ali’ye hakaret etmesi anlaşılır şey değil!

KATİL KİMDİR?

Meseleye gelelim.

Üzerine vazife olmadığı halde bir insanı keyfince öldüren kişiye “katil” denir. Örneğin yolda yürürken bir insanı durup dururken sebepsiz yere öldüren insan katil olur. Biri öldürmek kastıyla size saldırırsa ve siz onu öldürürseniz buna da “nefsi müdafaa” denir.

Peki, Hz. Ali’nin hayatında böyle bir olay var mı? Yani gereksiz yere durup dururken birinin canına kast etmişliği var mı?

Yok!!!

Peki, ne var?

Hazreti İmam’ın hayatında onuruyla yapmış olduğu savaşlar var. Ona ve taraf olduğu topluma kastedenlere karşı vermiş olduğu mücadele var.

Bakın Hz. Ali ne diyor:

“Vallahi bir karıncanın ağzındaki bir arpa tanesinin kabuğunu almak, bu suretle de Allah’a isyan etmek için bana yedi iklimi ve bu iklimlerin altlarındaki ülkeleri verseler, gene kabul etmem ben.”

Karıncanın ağzındaki arpa tanesinin kabuğunu almaktan çekinen birinden –haşa- katil çıkar mı Allah aşkına!?

Şimdi konuya biraz daha detaylı bakalım.

HZ. MUHAMMED NEDEN SAVAŞTI?

İnanmayan açsın tek tek incelesin… Hz. Muhammed’in hiçbir savaşı “saldırı” amaçlı değildir.

Evet, hiç biri!

Bakın önemine binaen bir kere daha tekrarlıyorum. Hz. Muhammed’in hiçbir savaşı saldırı amacı taşımaz, savunma yahut misilleme amacı taşır.

Yani Hz. Muhammed, ülkeler fethedeyim, işgal edeyim, emrim altına alayım diyerek savaşa çıkmamıştır. Böyle bir amaçla kan dökülmesine izin vermemiştir. O hazretin bütün savaşları ya savunma amaçlıdır yahut misilleme.

Kur’an-ı Kerim’deki savaş ayetlerini bütüncül ve tamamlayıcı olarak incelerseniz (çünkü On İki İmam’dan bize ulaşan buyruklar, Kur’an ayetlerini birbiri ile çelişecek şekilde yorumlamayı yasaklamıştır) bu gerçeği daha açık görürsünüz. Kur’an’da sadece iki nedenle savaşa izin verilmiştir. Birincisi birilerinin Müslümanlarla din uğrunda savaşması, ikincisi ise düşman bir topluluğun Müslüman bir toplumun yurduna göz dikmesi. (Mümtehine Suresi 8. ayet).

Hz. Ali, oğlu Hz. Hasan’a bir buyruğunda şöyle demiştir: “Savaşta birisini savaşmaya çağırma; fakat seni çağıran olursa icabet et; çünkü savaşa çağıran âsidir; asininse ölmesi gerek.”

Özetle İslâm, savaşa neden olacak davranışları yasaklamış ve sadece belli şartlar altında savaşa izin vermiştir.

HZ. MUHAMMED’İN SAVAŞLARINDA HZ. ALİ

Hz. Ali’ye –haşa- katil diyen kişilerin dayandıkları temel nokta Hz. Ali’nin savaşlarda gösterdiği yararlılıktır. Evet, Hz. Ali, Hz. Muhammed ile giriştiği bütün savaşlarda büyük işler yapmış, üstün yararlılıklar göstermiştir. Bu konu tarih kitaplarında detaylıca anlatılmıştır. Bu ise katillik değil, kahramanlıktır.

Savaşlarda yararlı işler yapanlara “kahraman” denir, katil denmez. Çünkü kahramanlar, nefisleri için savaşmazlar, mensubu olduğu kitlenin namusunu, onurunu ve hayatını korumak maksadıyla savaşırlar. Hz. Ali de tam bunun için savaşmış, savaş meydanında yiğitliğin gereğini yerine getirmiştir. Hz. Muhammed’in yanında nefsi müdafaa için savaşan Hz. Ali, çok sayıda müşrikin canını almıştır.

Uhud Savaşında yüzüne tüküren düşmanını öldürmeyip geri çekilen ve daha sonra nefsini dindirip geri dönen Hz. Ali’nin bu hareketini izahı bile Hazreti İmam’daki üstün ahlakını anlamamız için yeterlidir: “Amr’ın yaptığına kızdım; o anda öldürseydim, cihadıma kızgınlığım da karışacaktı; onu öldürüşüm, sırf Allah razılığı için olmayacaktı; onu kendi hâline bıraktım; meydanda birkaç kere dolandım; öfkem geçti; ondan sonra onu, sırf Allah rızası, din gayreti uğruna öldürdüm.”

Savaştan sonra kız kardeşi, Amr’ı, “Ebû-Tâlib’in oğlu Ali”nin öldürdüğünü öğrenince şunları söyledi: “Kavminden yüce bir er tarafından öldürülmüş, bundan daha ziyade övünülecek bir şey olur mu? Ey Amr oğulları! Amr’ı öldürenden başkası öldürseydi ona ebediyen ağlardım. Fakat öldürende hiç kınanacak nesne yok; Hâşim oğullarından, yiğit bir er tarafından öldürülmüş. İkisi de arslan, ikisi de birbirine denk; saldırmışlar, birisi, öbürünü öldürmüş.”

Ama savaş meydanında Hz. Ali’nin kılıcı ile can verenlerin bütün akrabaları aynı zihniyete sahip değildi. Can veren müşriklerin akrabaları, sürekli Hz. Ali’nin aleyhinde faaliyette bulundular. Hz. Muhammed hayatta iken müminler ve münafıklar Hz. Ali’ye muhabbetine göre seçiliyordu. Sevenler mümin, düşmanlık edenler münafıktı. Hz. Ali, daha Hz. Muhammed vefat etmeden bunların örtülü ve açık saldırılarıyla mücadele etmeye başladı. Hayatının sonuna kadar da bunların eziyetlerine katlandı.

Soru şu: Dünü anladık da bugün Hz. Ali’ye hakaret edenlerin karın ağrısı nedir! Bunlar, Hz. Ali’nin eli ile can veren hangi müşriklerin akrabasıdır!?

HZ. ALİ NEDEN SAVAŞTI?

Hz. Ali halife olduğu zaman diğer ülkelere yapılan bütün akınları durdurdu. Bütün savaşlara son verdi. Başka devletlere ait bir metre toprak bile işgal etmedi. Çünkü bu dönemde hiçbir devlet, İslam toprağına saldırmadı. İslam hukukuna göre savaş koşulları oluşmadı.

Hz. Ali, içte ise isyan edenlere karşı durdu. Önce biat edip sonra biatlerini bozanlara, halkı fitneye davet edenlere karşı mücadele etti. Çünkü Hz. Ali’nin buyruğuna göre; “Bilin ki ben, iki çeşit adamla savaşmadayım: Birisi, kendi hakkı olmayan şeyi iddia etmekte; öbürü, kendisine gerekeni yapmamakta.”

Özetle; hakkı olmayanı iddia eden Muaviye, kendilerine gerekeni yapmayanlar ise biatlerinden dönen (Talha, Zübeyr vb) kişilerdir. Bunlar Hakk’a ve halka savaş açmıştır. Yine Hazreti İmam’ın buyurduğuna göre; “Halkla savaşana savaş açılır; soygundan güvende olduğunu sanan kimse soyguna uğrar.”

HZ. ALİ’DE SAVAŞ AHLAKI

Savaş konusunu Hz. Ali’nin sözleri ışığında takip edelim ve Hz. Ali’de savaş ahlakı nasılmış öğrenelim.

Öncelikle savaş, Hz. Ali açısından istenmeyen bir şeydir. Hazreti İmam’ın buyurduğuna göre: “Sonunda savaş diz boyu yücelir; dişlerini gösterir; dokuz aylık gebe kadınlar gibi memeleri dolar; verdiği süt önce tatlı gelir, fakat sonu acıdır.”

Hz. Ali’ye göre savaştan kaçan kovalanmaz. “Allah’ın izniyle düşman bozguna uğradı mı, dönüp kaçanı öldürmeyin; üst olup tutsak ettiğinizi yaralamayın; yaralanıp yere düşmüş olanı katletmeyin.”

Hazreti İmam’a göre, savaşta bile kadınlara dokunulmaz ve şiddet uygulanmaz. “Sizi sövseler, emirlerini sövseler bile kadınlara dokunmayın.”

Hz. Ali’nin buyurduğuna göre savaşta kamunun kullanımına açık altyapı hizmetlerine zarar verilmez. Mesela su kuyuları kapatılmaz veya zehirlenmez.

(Liste uzatılabilir. İlgilenenler kaynaklara bakarak ileri okumalar yapabilirler.)

‘ALİ’SİZ ALEVİLİK’ BİR NEVİ ŞUUR BOZUKLUĞUDUR

Hz. Ali’ye yönelik bu hakaretler, açıkça bir operasyondur. Bu operasyonların merkezi ise “Ali’siz Alevilik/” veya çağdaş Haricilik sapkınlığını merkeze alan odaklardan gelmektedir. “Ali’siz Aleviler” olarak toplumda tanınan bu odakların, Alevi toplumunu inançsal kodlarından kopararak, farklı siyasi merkezlerin koçbaşı yapmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır. Bu gayretler, Aleviliğin içini boşalttığı gibi Alevi çocuklarını terörize ederek, telef olmasına yol açar.

Ali’siz Alevilik, esasen bir türlü şuur bozukluğudur da. Bilinç erozyonudur, akıl tutulmasıdır. Bir çeşit kişilik bozukluğunu, hatta bir omurgasızlığı da ifade eder. Aleviysen Alevisin, ateistsen ateist. Lamı cimi yok, bu iş bu kadar net!

Kişinin ateist olması, deist olması kişinin en doğal hakkıdır. Kimsenin buna laf etmeye hakkı yoktur. Herkes istediği gibi inanır veya inanmaz; dilediği gibi tapınır veya tapınmaz. Bu da kimseyi ilgilendirmez.

Ama ateist veya deist olup Alevilik adı altında –haşa- Hz. Ali’ye hakaret etmek, Alevilik alıp satmak, Alevi kurumlarına çöreklenmek, Aleviliğin içini boşaltmak, bunlardan başka bir şeydir.

İşte bizim temel itirazımız da bu kötülüğedir.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum