Kitap
İstanbul
25 Nisan, 2025, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli ve Hacı Kureş (Seyyid Mahmut Hayrani)arasında Pir -Mürşit Kimdir? Kureyşan Ocagı Şeceresi Yayıldığı Alanlar Nereleridir?

07 Mart 2023, Salı 07:48

 

 

Sizsiniz tüm ikram ve cömertliklerin sahibi

Çünkü sizin dedeniz büyük resuldü

Sizsiniz kavmin en değerli bineklere binenleri

Çünkü anneniz o tertemiz Betül’dü

Kur’an gerçekten de size indi

 

Bu ne büyük bir övünç ve şerefti

Siz kavmin en övgüye layıklarıydınız bilindi

Çünkü dedeniz Cebrail’le görüşmek şerefine erişti

Ey defnedilenlerin en hayırlısı

Senin defnedilmenle toprak güzelliklere belendi

Canım feda olsun bu kabrin sahibine

O kabirde cömertlik var, avf var isteyene

 

                          Kureyşan İcazetnamesinden

 

Selçuklu Padişahı Alâeddin Keykubat (1192-1237 ) sefere çıkar Bağayen

Kalesine varır, bu kalenin komutanı ‘’ Nehrin karşı yakasında bulunan

köyde bir Seyyit vardır Kureyş adında halk arasında bu adamın kerameti

vardır deniliyor, bana göre bu zat bir büyücüdür’’ der şikâyette

bulunur padişaha, Alâeddin Keykubat Seyit Kureyş’le görüşmek ister:

Büyüden hoşlanmayan ve Seyitlere son derece saygılı olan Padişah,

askerlerini gönderir. Kureyşi getirtir. Padişahın huzuruna çıkarırlar

ve Padişah ‘büyücülükle uğraşıyormuşsun?’ der ve bir şeyler

göstermesini ister Kureyş Padişahın isteğini reddeder. Ve ‘kerametimiz

ceddimizin himmeti, yüce Allah’ın inayetiyle gerçekleşmektedir’ der.

Padişah da: ‘’madem kerametin varsa fırına gir de ispatla’ ’der.

Askerler fırına odun atarak kızgın ateş halini aldıktan sonra padişah

emir verir. Kureyşi fırına atmaları için, Kureyş padişahın en yakını

olan naip’in bileğinden yakalayıp beraber fırına sürükler,

Aradan belli bir süre sonra fırının kapısını açarlar ve hayrete

düşerler. İkisi de yaşıyordur ve naip buz tutmuştur, askerler beyaz

beyaz diye bağırırlar bir süre sonra padişah Kureyşe sorar bu olayı

nasıl yaptığını?

Seyit Kureyş ‘adamına sor’ der, naip kendine geldikten sonra anlatır

olayı ‘’padişahım biz fırına girince bir kaç saniye içinde eririz

zannettim, o kadar sıcaktı ki fırının içi, birden gaipten bir kuş

peyda oldu ve her kanat çırpmasıyla fırının içi serinliyordu sonra

üşüdüğümü donmak üzere olduğumu hissettim ondan sonrasını

hatırlamıyorum’’

Alâeddin Keykubat Palu bölgesini Kureyşe vermek ister. Ondan özür

diler. Kureyş bunu kabul etmez. ‘Maddiyatta gözümüz yoktur’ der ve

reddeder. Padişah bölgeden ayrılmadan naip artık padişahtan ayrılmak

Kureyşin hizmetine girmek ister, padişah naibin isteğini kabul eder ve

bölgeden ayrılır.

Elvan Çelebi’nin seyahatnamesinde orası şöyle tarif edilir: ‘Palu

Kalesinde bağayen namında irem bağı gibi bir köy vardır meşhur bir

gezinti yeridir. Palu beylerin hassıdır.’ Çellağaş köyü, Palu bu günkü

Elazığ Karakoçan bölgeleridir ve bölgedekilere Palolular denir halen.

 

Seyit Mahmut Hayrani

 

Pir Baba İlyas ve üç oğlunun asılmasından sonra ( Yahya, Mahmut, Halis

) dördüncü oğlu Seyit Muhlis küçük olduğundan mürşitlik postuna

oturamadığından en yakın akrabaları Hacı Bektaş Veli ve Seyit Mahmut

Hayrani idi. Birisinin mürşitlik postuna oturması lazımdı. Çünkü

mürşitlik postu aynı soydan olan ve maneviyatı ile de en uygun olan

evlada verilir, Allah’ın takdiriyle.

İşte bu keramet olayı bundan ibarettir canlar, müritler ve pirler,

Hacı Bektaşi Veli ve Seyit Mahmut Hayrani güzel bir ‘’düello’’

‘’yarışma’’ya diyelim artık giriyorlar. İkisi de ermiş, hakikat

kapısındalar, keramet sahibidirler, o keramet anında karşılaşmada,

Allah Hacı Bektaş Veli’yi mürşitliğe seçilmiştir. Seyir Mahmut

Hayrani de bunu kabul etmiştir. Beraberindeki 300 Dervişi ve orda

bulunan erenler de Hacı Bektaşi kabullenip ve mürşit seçmişlerdir.

Beraber bağdalanıp cem yapmışlardır görevler belirlenip verilmiştir.

1240’larda baba İshak Alevi Türkmen isyanlarında Selçuklular inanılmaz

alevi katliamları yapmışlardır. Hacı Bektaş-ı Veli, Sarı Saltuk,

Mahmut Hayrani, Ağu İçen (Karadonlu Can Baba ) ve daha nice erenler

Dersim bölgelerinde saklanmışlardır.

Selçuklular 1243 de Moğollara yenik düşmüşlerdir. Ve tekrar Pirler

falietlerine başlamışlardır. Bu zatların hep bir arada olmaları

tesadüf değildir yakın akrabadırlar amaçları aynıdır yol aynıdır.

Seyit Mahmut Hayrani Kureyşan Ocağının önemli evlatlarındandır. Seyit

Haydar Gazi soyundandır. Ehl-i Beyt’in yolunda çok mücadeleler

vermiştir. Hacı Bektaş Veli ile Pir Baba İlyas amcaoğludur. Seyit

Mahmut Hayrani Pir Baba İlyas evlatlarındandır. Hacı Bektaş Veli ile

Seyit Mahmut Hayrani sürekli yakın ilişki de bulunmuştur, farklı

bölgelerde de olsalar merkez Hacı Bektaş Veli Dergâhı’dır.

 

Seyyid Mahmut Hayrani Kimdir ?

 

7. İmam Musa-ı Kazim Evladı Musa-ı Sani'nin 3 oğlu vardır. 

 

İbrahim Sani, İbrahim Mükerrem ve İbrahim Mücab'dır.

 

İran ve Irak'taki dedelerin soyu, İbrahim Mücab'a dayanır.

 

İbrahim Sani'den Pir Seyyid Muhammed yani Hünkar Hacı Bektaş Veli gelmiştir 

 

İbrahim Mükerrem'den Seyyid Mahmut Hayrani gelmiştir. 

 

Seyyid Mahmudu Hayrani Horasan'dan Anadolu'ya Amcaoğlu Hünkar Hacı Bektaş Veli'den önce gelmiştir.

 

O geldiğinde Anadolu'nun adı Rum diyarıdır. Buraya gelmiş Erenlerinde adi Rum Erenleridir. 

 

Seyyid Mahmud u Hayrani iki evladı vardır. Hüseyin ve Gazi'dir.

 

Bugün Türbesi gelip yerleştiği Konya/ Akşehir'dedir.

 

(Ehli Beyt Nesli Seyyid Mahmud Hayrani ve Evlatları Yazan :Profesör 1400 Derleyen: Seyyid Hacı Mustafa Aklıbaşında Aralık 1993 Ufuk Matbaası s.9)

 

Rivayetler olunur ki;

 

Seyyid Mahmut Hayrani 390 Dervişi ile bir Aslana binip eline bir yılan alıp kamçı yapıp Akşehir'den yola çıktığı bildirilince mana aleminden ' Arslana binmiş bir er geliyor' denince dervişleri sordular 'Acaba bu gelen kim ola ki' ?

 

Hünkar Hacı Bektaş Veli " Kamçısı yılan bineği aslan. Muhakkak bizim Seyyid Mahmut ' deyip ayağa kalktı. Bir kayaya binerek onu karşıladı.

 

VİLÂYETNAME'de bu olay şöyle anlatılır;

 

"Seyyid Mahmut Hayrani bir arslanın sırtına binmiş elline de yılandan

bir kamçı almış Sulucakarahöyük `e[1], Hünkâr Hacı Bektaş `ın yanına

varmış...

Hacı Bektaş Veli bakmış ki karşısında, altında Arslan, elinde ejderha,Seyit Mahmut Hayrani geliyor.

 

O da duvara binmiş ve yürü demiş duvara. Duvar yürümeye başlamış.Marifet, cansızı yürütmektir, canlıyı değil` deyince, Seyit Mahmut Hayrani, Hünkârı takdir ederek aşağıdaki nefesi okumuştur;

 

''Ne erler halk etti cenab ı bari

 Kimi şirre bindi gem etti marı

 Velakin yürütmek cansız duvarı

 Hace Bektaş Veli hünkâra mahsus''

 

Seyyid Mahmut Hünkar'ın 'Duvar yürütme' hadisesinden sonra Hayrani adıyla açılmıştır. Hünkar'a 390 Dervişiyle bağlamıştır. Safa -yı Nazar edip Hünkâr hırkasını giydirip onu Halifeleri arasına almıştır. 

 

Seyyid Mahmut Hayrani tekrar Akşehir 'e dönmek için Hünkar Hacı Bektaş Veli'den himmet istemiştir. (Seyyid Mahmut s.10)

 

Ocakların Sembolik Olmuş Kerametleri

 

Dostlar keramet olayı bazı yazar arkadaşlar tarafından bilinçsizce

basitleştiriliyor ve anlamsızlaştırılıyor. Oysaki bu bizim felsefede

kutsal bir kavramdır. Asırlardır süregelen bu ilahi olaylar günümüzde

bizlere çok ipuçları veriyor. Birbirine benzer fakat başka zatların

başından geçen bu olaylar bize bazı sırlar veriyor. Bu sır bu

erenlerin arasındaki bağlılığı ilişkilerinin de ispatıdır.

Erenlerin farklı yerlerde gösterdikleri kerametlerin benzerlikleri O’

zatların aynı kişiler olduğunu da kanıtlayabiliyor. Ana konusu

bozulmadan, destan şeklinde günümüze kadar anlatılmış bu olaylar

asırlardır dimağımızda duran gerçek tarihimizin anılar bütünüdür. O

anlatımların içinde çok sırlar gizlenmiştir.

Ocakların sembolik olmuş kerametleri:

Hacı Bektaş-i Veli’nin Su, Helva, Duvar’dır. Baba Mansur un Duvar’dır.

Munzur Baba’nın Helva’dır. Kureyş ‘in Ateş’tir. Abdal Musa’nın Ateş’tir.

Seyit Mahmut Hayrani’nin (Hacı Kureyş) Aslan ve Yılan’dır. Karaca

Ahmet in Aslan ve Yılan’dır.

Ağuçan ( Ağu İçen, Karadonlu Can Baba) in Zehir’dir. Sarı Saltuk’un Tabut’tur.

 

Saltuknameden örnek:

 

Acem[2] ‘de bir kişi vardı. Adına Karaca Ahmet derlerdi. Gürbüz bir

kişi idi. Duydu ki: Bektaş Rum’a gelmiş. ‘Gidip görelim nasıl bir er

imiş’ dedi. Bir aslana binip yılanı da kamçı yapıp eline aldı.

Dervişlerini yanına katıp yürüdü.

Bektaş duydu ki; Ahmet bir aslana binmiş geliyor. Tekkesinin bir

duvarını yarıp, o duvara bindi. Ahmet’e karşı yürüdü. Ahmet bu durumu

görünce, Bektaş’a hayran kaldı. Bu Karaca Ahmet ki, tüm cinlere hüküm

ederdi. Çünkü Sultan Süleyman’ın seccadesinde oturuyordu. Bütün cinler

onu severdi.

Bektaş ise Hz. İbrahim in seccadesinde oturuyordu melekler ona

bağlıydı. Karaca Ahmet hatasını anlayıp aslandan indi, yılanı da yere

attı. Bektaş’ın elini öptü. Bektaş da onun gözlerini öptü. Ahmet bir

kaç gün misafir kaldıktan sonra izin alıp gitti.

Karaca Ahmet Sultan'ın Türkistan'dan Anadolu'ya gelen Alp erenlerden

olduğunu XIII - XIV. Yüzyıllarda yaşadığını kaynaklar belirtmektedir.

O yıllarda Anadolu'ya yerleşmiş olan Hünkar Hacı Bektaş Veli ile

buluştuğu O'nun yakınları olan; Abdal Musa Sultan, Geyikli Baba, Barak

Baba, Karadonlu Can Baba, Kızıl Deli Sultan, Sarı Saltuk Sultan, Kolu

Açık Hacim Sultan, Taptuk Emre gibi birçok Anadolu ereni ile

tanıştığı, birlikte Cem ettiği Anadolu'yu irşat etmek içinde yapılan

görev bölümüne katıldığı anlaşılmaktadır.

                Karaca Ahmet Sultan'ın Hacı Bektaş Veli'nin yanında

dervişlik hizmeti yaptığı, O'nun tarafından yetiştirildiği Alevilikte

12 Hizmetten biri olan "Gözcü" lük görevinin bizzat Pir Hacı Bektaş

Veli tarafından verildiği o günden beri kendisinin "Gözcü Karaca Ahmet

Sultan"diye anıldığını, bugün Alevi cemlerindeki "Gözcülük hizmetinin

hala O'nun ismi ile yapıldığını kaydetmektedir.

Hacı Bektaş Veli Vilayetnamesinda Hacı Bektaş Veli'nin Karaca Ahmet

Sultan'a ; "Karaca'm, Karaca'm... bir yerde mekanın olsun, kırk yerde

çerağın yansın...!" dediği yazılıdır. Buradan anlaşılan; O'nun bir

yerde yerleşip oturması ama sayısız yerde çerağının yanması çevresini

aydınlatması, çevresindeki insanları irşat etmesidir. Karaca Ahmet

Sultan'ın Anadolu'da yedi yerde mekânının olduğu yani yatırının

olduğunu da tarihi ile ilgili yazılanlardan öğreniyoruz. Bunlar;

Manisa, Aydın, Afyon, Sivrihisar ve İstanbul’dur. Manisa'daki;

Akhisar/ Karaköy'de,.Eşme'deki, Karaca Ahmet Köyü'nde, ayrıca Manisa/

Horoz Köyü'nde dir. Ayrıca Eşme'deki Karaca Ahmet Köyü'nde annesi

Sultan Ana'nında mezarı olduğu biliniyor. Karaca Ahmet Sultan'ın adı

Manisa ve Afyonkarahisar'ın fetihlerinde de geçiyor.

Şimdi her canın ve Dedenin bildiği Seyit Mahmut Hayrani ve Hacı

Bektaşi Veli arasındaki keramet gösterme olayını okuyalım:

 

Velayetname’den ve Saltukname’den ;

 

Akyanos ( Akşehir ) da Seyyit Mahmut Hayrani (Gazi Kureyş, Hacı

Kureyş) adında biri vardı. Aslanın üzerine binerek kamçı olarak da

eline yılanı alarak yanında 300 dervişiyle Hacı Bektaş’ı ziyarete

gelir. Haberi alan Hacı Bektaş ‘’Erenler canlıya binmiş gelir bizde

cansıza binelim’’ der.

Kızılca halvet yakının da, bir kayaya biner Hu! Deyip kayayı yürütür.

Seyit Mahmut Hayrani’yi karşılamaya gider. Bunu görünce Seyit Mahmut

Hayrani aslandan iner hünkârla görüşürler elini öper. Diğer

dervişlerde görüşürler tekkeye (dergâh) a toplanırlar bağdaş kurup cem

olurlar, bir hafta sürer bu cem.

 

Kerametlerin Benzerliklerinin Sebebi

 

Kerametleri okuduğumuzda aradaki fark sadece isim değişikliğidir. Bazı

yerlerde Hünkâr Hacı Bektaş ile Karaca Ahmet Sultan bazı yerlerde

Seyit Mahmut Hayrani arasında geçtiği söylenen bu olay bize buradaki

meselenin Mürşit Pir Rehber(Rayber) arasındaki ilişkiyi netleştirmek

için gösterilmiş kerametler olduğu gerçeğidir.

 

Mürşit Pir Rehber sıralamasını yaparsak;

Mürşit = Hacı Bektaşi Veli

Pir = Abdal Musa Sultan, Kızıldeli Sultan, Kolu Açık Hacım Sultan,

Geyikli Baba, Karadonlu Can Baba( Avuçan), Karaca Ahmet Sultan Güvenç

Abdal ve Seyit Mahmut Hayrani (Hacı Kureyş) olduğu gerçeğine ulaşırız.

 

Seyyid Mahmut Hayrani ve Evlatları 

 

7.İmamımız İmam Musa -i Kazım'ın yedinci torunu olan Musa Sani'nin oğlu Mükerrem Mücab'ın oğlu Seyyid Mahmut Hayrani'dir.

 

Seyyid Mahmut Hayraninin türbesi yaşadığı Konya Akşehir'de bulunur.

 

Seyyid Mahmut Hayrani'nin de iki oğlu vardır. Birisi Seyyid Gazi, birisi de Seyyid Gazi'den gelen evatlarıdır.

( Seyyid Mahmut s.18) 

 

Seyyid Mahmut Hayrani 

 

Seyyid Hüseyin 

 

Hacı Seyyid Gazi 

 

Hacı Seyyid Gülüm

 

Hacı Seyyid Ali

 

Hacı Seyyid İsmail

 

Hacı Seyyid Abdülkeyf 

 

Hacı Seyyid Mustafa

 

Hacı Seyyid İsmin 

 

Hacı Seyyid Teberdar

 

Hacı Seyyid Gazi

 

Hacı Seyyid Dursun-i Dida

 

Hacı Seyyid Kureyş 

 

Seyyid Mahmut Hayraniden Işte bu silsile ile Hacı Seyyid Kureyş toplum içinde BÜYÜK KUREYŞ diye adlandırılır. 

 

Büyük Hacı Kureyş Adıyaman ile Antep arasında bulunan Cincef'e yerleşmiştir.

 

Büyük Seyyid Hacı Kureyş Hacca gitmiş oradan Mısırdan bir kadınla evlendi. Kadının iki çocuğu vardı.

 

Bu iki çocuktan türeyen üvey evlatlarının oluşturduğu aileye Mısırlıoğulları denir.

 

Büyük Seyyid Kureyş'in bugün türbesi Adiyaman Antep arasında Cıncef nahiyesinde Şıhlar Köyünde bulunmaktadır. 

 

Bu türbeye bugün hala Adiyaman Antep Urfa Suruç Malatya ve Diyarbakır'dan talipler gelir kurbanlar keser ziyaret edilir. 

 

Büyük Hacı Kureyşin öz oğlu Seyyid Kıl'a Mısırlıoğulları eziyet ederler. Seyyid Kıl'da üvey kardeşlerinin zulmünden Adıyaman'dan Tunceli'ye gider.

 

Seyyid Kıl burada büyük keramaetler gösterdi. Abdal Musa'nın kızı ile evlendi. Abdal Musa Sultan'ın kızından bir oğlu dünyaya geldi. İsmi Şah Haydar'dır.

 

O dağda sır olunca Düzgün Baba denmiş adına dağın adına da Düzgün Baba Dağıdır.( Seyyid Mahmut s.18-19)

 

Düzgün Baba’nın Kerameti

 

Kışın şubat ayında keçilerinin besili olduğunu fark eden Kureyş

‘’acaba benim oğlan kışın ortasında bu hayvanlara ne yediriyor ki,

hayvanlar bu kadar güzel besleniyorlar’’ diye merak eder bir gün

gizlice oğlunu takip eder ve hayvanların bulunduğu yere gider.

Birde bakar ki oğlu elinde ki çubuğu ile hangi ağaca vuruyorsa, ağaç

yeşeriyor ve keçilerde bundan besleniyor. Kureyş durumu gördükten

sonra gitmek ister. O anda arka arkaya hapşıran keçiye oğlu ‘’ne oldu

babam Kureyşimi gördün de böyle yapıyorsun’ der. O anda babasını

hisseder, arkasını döndüğünde babasını görür ve utancından dağa doğru

kaçar.

Belli bir zaman süre sonra Kureyş müritlerinden bir kaçını gönderir

oğlunun durumunu öğrenmek için. Müritler Kureyş’in oğluna varırlar hal

durumunun iyi düzgün olduğunu görürler Döndüklerinde bunu aynı şekilde

söylerler ve zamanla ismi Haydar olan bu Seyit artık DÜZGÜN BABA diyehitap edilir. Bu dağda sırrı olur gider.

 

Seyyid Kıl'ın ikinci Evliliği ve Evlatları 

 

Seyyid Kıl oğlu Düzgün Baba sır olunca tekrar evlendi.Seyyid Kıl (Hacı Kureyş) 'ın bu evlilikten altı oğlu oldu. Oğullarının adları : Seyyid Kıl, Seyyid İsmail, Seyyid Mav, Seyyid Dursun, Seyyid Rıza, Seyyid Kamil'dir.

 

Seyyid Kamil'in oğlu Seyyid Kureyş'tir. Ona Küçük Kureyş denilir.

 

Küçük Kureyş'in Hüseyin, Gazi, Gülüm ve Ali isimli dört oğlu oldu.

 

Bunlardan Gaziyanlar Erzincan'a gittiler. Erzincan'da bu kol vardır.

 

Tunceli'de Ali'yanlar Hüseyin ler Gülümler diye kollar oluştu.

 

Bunlardan da Hemolar Çinolar Kudanlar Tuncelide kaldı. Diğerleri Türkiye ye yayıldı.

 

Erzincan'a giden Gaziyanlar Hınıs Erzurum ve Sivas bölgesine yayıldı.( Seyyid Mahmut s.18-19)

 

Kureyşan Aşireti

Kureyşan aşireti 7-8 kabileye ayrılmıştır. Hüsenan, Golan, Kalyan,

Dalyan, Alyan, Haman, Süleymanan, Çıtan, Kodan, Seyhan, Gaziyan bu

kabilelerden başlıcalardır. Bilge kişiliği nedeni ile çağında saygı

duyulan insanlar arasında yer alır. İlk olarak Adıyaman'a

(Recep-Bistikan Yargucı ailesi ataları)yerleşen aşiret daha sonra

Bingöl, Erzincan, Tunceli, Erzurum ve Elazığ'ın köylerine yerleşir.

Günümüzde Türkiye'nin pek çok köyüne ve ilçesine bu aşirete mensup

insanlar hakimdir. Afyon'da, Adıyaman'da Tunceli'de ve birçok il ve

ilçede Kureyş Dede türbesi ile ölümsüzleştirilmiştir. Bu aşirete bağlı

köylerden bazıları Elazığ ili Karakoçan ilçesine bağlı Akkuş köyü,

Bingöl Kiği'ye bağlı Nacaklı (Avtinik) köyü ve Tokat'ın Almus

ilçesinde Dersim kökenli köylerde bu aşirete mensup kişiler vardır.

Anadolu'daki mevcut seyit ocaklarının içinde en eski tarihli

şecerename bu ocağın elindedir. Veriliş tarihi 1232 yılında şecereyi

Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad onaylamıştır. Gerek Anadolu

Selçuklu Devleti, gerek Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk yıllarında

hürmet görmüştür. Sonraları Osmanlı Devleti'nin İran'la giriştiği

mezhepsel siyasi mücadele sırasında yukarı Murat havzasındaki

Alevilerin dini önderi olan Kureşanlılar Safevi Devleti'ne

yakınlıklarından ötürü Osmanlı'nın Sünni uleması tarafından

dışlanmıştır. Şah Veli İsyanı ve Kalender Şah İsyanına destek

vermişlerdir.

 

Kureyşan Ocağı

 

Bu ocak kesinlikle Seyitlerdendir yani evladı Resullerdir. Bu ocak

Aleviliğin yayılmasında örgütlenmesinde büyük görevler almıştır. Her

tarihte, bundan ötürü de çok talip kitlesine sahiptir. Türkiye’nin her

bölgesine yayılmıştır, son dönemlerde, siyasi, politik, geçim,

sebeplerinden dolayı birçok ülkede Kureyşan ocağı evlatları bulunur.

Hacı Bektaş-ı Veli’nin postuna oturduğu Sulucakarahöyük’teki merkez

tekke tarihler boyunca yağmalandığından ve en son 1924’lerde Tekke ve

Zaviyelerin Kapatılması Üzerine Kanunuyla dokümanların yakılıp yok

edilmiştir. Kalanlarında el konulup gizli arşivlerde ortaya

çıkarılmadığından dolayı, ocakların babadan oğula vasıflı olan

seçilmiş evlatların kesintisiz isimli soy şecerelerini bulmak çok zor,

ama önemli olan kilit noktaları bulup açıklığa çıkarmaktır.

Sonuç da seyidin evladı Resul ocakzadeler toplumu şahitliği ile

günümüze taşımışlardır. Toplum da, talipler de, onları kabullenmiş

beraber yol sürmüşlerdir. Umarım gelecekte yeni belgelerin ortaya

çıkması ve Osmanlıca bile Alevi aydınlarının sayısının çoğalması ile

saklanan bu arşivlerden yeni belgelerin bulunması ile bu zorlu dönemi

de atlatır tekrar tam anlamıyla pir talip ilişkileri yeniden düzenli

bir şekilde oluşturulur.

Kureyşan ocağı kalabalık bir talip kitlesine sahip olmasının nedeni,

verdiği mücadele ve hizmetlerinden dolayıdır’ Alevilik de pir ve talip

ilişkilerini en güzel şekilde günümüze kadar taşıyabilmişlerdir. Bazı

bilgiler bu ocağın İmam Musa-i Kazım’dan ayrıldığını söylüyorlarsa da

İmam Musa-i Kazım döneminde ( M. 745-799 ) Anadolu’ya göç yoktu.

Aksine İmam Rıza’nın Horasan’ı irşat etmesi sonrasında Anadolu’ya

göçmeler olmuştur. Üstelikte Seyit Mahmut Hayrani ve Hacı Bektaşi Veli

ile akrabalık bağı, asırlardır anlatılan bu iki zatın amca çocukları

oldukları bilinmektedir ve bu akrabalık bağı, İmam Taki üzerindendir.

 

Nişabur Dergahı Piri Seyyit musa nın üç oğlu:

Seyyit Ali, Seyyit İbrahhim Sani, Seyyit Haydar Gazi

 

Seyit Haydar Gazi Kureyş’dir ocak bu koldan imam Taki ye bağlanır.

Halen Dersim ve diğer bölgelerde de Kureyşan ocağının Gaziler kolu

vardır.

Kureyş Baba (Haydar Gazi) gelen Moğol tehlikesinden dolayı,

Nişabur’dan ayrılıp günümüzdeki İran topraklarında olan Hoy kentine

yerleşiyor, kardeşleri ile Seyit Ali ve Seyit İbrahim Sani ile beraber

bir süre orda kalıyorlar bu zatlar. Seyit Haydar Gazi oğullarıyla

beraber Anadolu’ya geçiyor mekân tuttukları yerler; Malatya,

Palu(Elazığ), Dersim bölgeleri bir kaçıdır.

Kureyş kelime anlamı Farsçada yazılışı KHORAZAN yani günümüz

Türkçe’sinde HORASAN dediğimiz bölgenin adıdır anlamı <<güneşin

doğduğu yer>> dir. Halk arasında farsi dilinden ayrılma, Zazaca

diliyle bu ocağa ( Quresan ) denilir. Bu da tesadüf bir rastlantı

değildir. O, bölgeden geldikleri için ocağın evlatları bu ismi

kullanmışlardır. Zamanla farklı lehçe ile farklılaşmıştır.

Günümüze kadar gelen ocakların çoğu değişik isimlerle anılmaktadır,

ortalama 200 civarında ocak olduğu söylenmektedir. Oysaki bazı

ocakların evlatları yola verdikleri hizmetlerinden mücadelelerinden

dolayı ve aldıkları desturlardan gösterdikleri kerametlerinden ötürü

bu pirler dergâhlarını kurup mürit yetiştirmişlerdir.

Günümüz de ayrı ocaklarmış gibi aktarılmışlardır. Ve önemli bir

noktada dönemin şartlarına tehlikelerine göre de bazen izlerini

kaybettirip başka yerlerde başka isimle mücadelelerini

sürdürmüşlerdir. Sonuçta bu ocaklar aynı kökün görev ve bölge

taksimatı olarak ayrılmaları onların farklı ve bağımsız ocak

olduklarını göstermez. Üstelik hepsi bir kökten akrabadırlar. İşte

Kureyşan Ocağı da bunlardan bir ocaktır ve Hünkar Hacı Bektaşi

Veli’nin amca oğlu yani öz akrabasıdır.

 

İmam Taki’ Den Ayrılma Kardeş Ocaklar

Pir Baba İlyas’ın Babai İsyanından sonra toparlanan ve Hünkar Hacı

Bektaş Veli’ye bağlanan ocaklar.

· Hünkar Hacı Bektaşı Veli Dergah,

· Abdal Musa Ocağı,

· Kureyşan Ocağı,

· Güvenç Abdal

· Kolu Açık Hacım Sultan Recep Seyyit Ocağı,

· Kızıl Deli Seyyit Ali Sultan Ocağı,

· Karaca Ahmet Ocağı,

· Baba Mansur Ocağı

· Hüseyin Abdal Ocağı,

· Hasan Dede Ocağı,

· Hıdır Abdal Ocağı,

 

Kureyşan Ocağının Dersim Ve Bölgesinde Çoğaldığı Evlatlar

1.Seyyit Hüseyin

2.Seyyit Mevali

3.Seyyit Ali

4.Seyyit Gülabi

5.Seyyit Gazi

 

Kureyşan Ocağına Bağlı Aşiretler Ve Talipler

1. Are-İ Aşireti

2. Alan Aşireti

3. Arap Tahir ( Çakır Tahir? ) Aşireti

4. Bahtiyar Aşireti

5. Beritan ( Rutan ) Aşireti

6. Badılan Aşireti

7. Baba Mansur Ocağı[3]

8. Çar-Er-Kan Çarekan Ocağı

9. Çalfar Aşireti

10. Deman Aşireti

11. Dada ( Dedo ) Aşireti

12. Hıran (Harran ) Aşireti

13. Hurmekan Aşireti

14. Haydaran Aşireti

15. İzol Aşireti

16. Kolan Aşireti

17. Lolan Aşireti

18. Karsan ( Karsano ) Aşireti

19. Mardini ( Medin ) Aşireti

20. Masık Aşireti

21. Milan ( Millet ) Aşireti

22. Sür Aşireti

23. Sad Aşireti

24. Zudolyan Aşireti

 

Kureyşan Ocağının Dersim’de Yerleşim Yerleri

1.Ağaşenliği- Pülümür

2.Aktaş –Ovacık

3.Ambar- Merkez

4.Aşağı Doluca-Nazımiye

5.Güneyçik-Nazımiye

6.Ballıca-Nazımiye

7.Sarıbudak-Pülümür

8.Başkaleçik-Pülümür

9.Çağlayan-Pülümür

10.Illısu-Nazımiye

11.Aşağı Çanakcı-Mazgirt

12.Çalkıran Merkez

13.Çulur-Merkez

14.Pınar-Merkez

15.Büyük Yurt-Nazımiye

16.Elmalı-Pülümür

17.Turnayolu-Nazımiye

18.Büyük Yurt-Nazımiye

19.Halit Pınar-Ovacık

20.Güzel Pınar-Nazımiye

21.Baba Ocağı-Merkez

22.Yazgeldi-Nazımiye

23.Yakaçık-Nazımiye

24.Kopuzlar-Merkez

25.Dallıbaba-Nazımiye

26.Köklüce-Mazğirt

27.Günlüçe-Nazımiye

28.Kenyalı-Pertek

29.Kıklar-?

30.Üçdam-Merkez

31.Batman-Merkez

32.Aslan Yurdu-Merkez

33.Ünven-Pülümür

34.Kangalı-Pülümür

35.Nüşüt-Merkez

36.Uzuntarla-Merkez

37.Yukarı Çanakçı-Mazğirt

38.Yerizik-Pülümür

39.Efe Ağılı-Pülümür

40.Karşılar-Merkez

41.Baylık-Merkez

42.Aktuluk-Merkez

43.Şahverdi-Ovacık

44.Alaçık-Merkez

45.Sumak-Pertek

46.Senek-Pülümür

47.Çevreçik-Nazımiye

48.Alacık-Merkez

49.Gömemiş-Merkez

50.Bostanlı-Nazımiye

51.Uzuntarla-Merkez

52. Kozulça-Hozat

53.Boydaş-Hozat

 

Hak yolumuzu bu pirlerimizin yoluna çıkarsın bizi. Aşk ile…

 

                                  Mehmet Özgür Ersan[4]

Kaynak :

1) Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi Can Yayınları

2) R. Yörükoğlu, Okunacak En Büyük Kitap İnsandır, Alev

Yayınları, Beşinci Basım, Nisan 1995

3) Doç. DR. Bedri Noyan, Bektaşilik Alevilik Nedir? Ankara 1987

4) Celalettin Ulusoy, Hacı Bektaş Veli ve Alevi Bektaşi Yolu,

5) Hacı Bektaş 1980

6) Baki Öz, Alevilik İle İlgili Osmanlı Belgeleri, Can Yayınları,

Birinci Baskı, Ekim 1995

7) İsmail Kaygusuz, Görmediğim Tanrıya Tapmam, Su Yayınları, İstanbul 2000

8) Ahmet Refik, 16. Asırda Rafızilik ve Bektaşilik, Muallim Ahmet

Halit Kitaphanesi, İstanbul 1932

9) Çetin Yetkin, Türk Halk Hareketleri ve Devrimler, Milliyet

Yayınları, İstanbul 198

10) Sarı Saltuk Saltukname Can Yayınları

11) Mehmet Özgür Ersan Anadolu’nun Devrimci İsyanları Tilki Kitapevi

12)Ehli Beyt Nesli Seyyid Mahmud Hayrani ve Evlatları Yazan :Profesör 1400 Derleyen: Seyyid Hacı Mustafa Aklıbaşında Aralık 1993 Ufuk Matbaası 

 

________________________________

[1] Bugün ki Nevşehir’e bağlı Hacıbektaş Kasabası

[2] İran’a Arapların verdiği isim

[3] Kureyşan Ocağının da onlara Bağlı olduğu söylenir.

[4] Hacı Bektaş Veli Ocağı Kalender Abdal Çelebi Ocağı seyitlerinden.

5th February 2016, Mehmet Özgür Ersan tarafından yayınlandı

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum