İstanbul
22 Ekim, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

HACI BEKTAŞ VELİ’Yİ AVRUPA’DA NEDEN TANITMIYORUZ?

26 Mayıs 2024, Pazar 10:52

Bu makaleye başlamadan önce kendim için bir özeleştiride bulunmak istiyorum.

Bunu yapmalıyım ki; aşağıda yazdıklarımı okuyanlar beni çok bilmiş ya da ukala kategorisine koymasınlar. Çünkü başkalarını eleştirirken kendimi bunun dışında tutmamın doğru bir tavır olmayacağını düşündüm.

Ben de seksen öncesinde sol ideolojiyi savunanlar içinde yer almıştım. Doksanlı yıllarda, dini inançlar konusunda yanlış yaptığımız kanaatine vardım. Çünkü; sol ideoloji bir iktisat modeliydi. Emekçi sınıfların iktidarını savunuyordu. Dini bir inanç değildi.

Bence, sol kesimin en büyük hatası inançlara ilgi duymaması oldu. Bu da topluma “din karşıtı” olarak sunuldu. Bunun sonucunda öyle bir algı oluşturuldu ki, mücadele sanki inananlarla, inançsızlar arasındaki bir mücadele gibi gösterildi. Bunun neticesinde solda yer alan inançlılar, özellikle sosyalist sol toplum tarafından dışlandı ve tecrit oldu.

Bu algı hem Alevi hem Ehl-i Sünnet kesiminde aynı sonuçları doğurdu. Sosyalist solun gözünde cami hocaları ne ise, Alevi dedeleri de aynıydı. Yani, bütün din adamları sömürünün bir aracı gibi gösterildi.

Sosyalist solun bu düşünce anlayışının kaynağı Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelerdi. Yani, bizim aydınlar her zamanki gibi sosyalizm anlayışını da dışardan ithal etmişlerdi. Kendilerine özgü bir sosyalist anlayışı yaratamamışlardı.

Solun, özellikle de sosyalist solun başarılı olamamasının nedenlerinin başında bence bu gelmektedir. Oysa, İslam dinini tebliğ eden Hz. Muhammed aslında bir devrimciydi. Sonuçta, yeni bir iktisat modeli yaratmıştı. Buradan esinlenip köklerimize sahip çıksaydık, kendimize has bir sosyalizm modeli ortaya koyabilirdik.

Hz. Muhammed, Hicaz bölgesinde hüküm süren tefeci-bezirgan sınıfın hakimiyetine son vermiş, halkın geniş kesimlerin çıkarlarını koruyan yeni bir ekonomik düzen kurmuştu. Sosyalist sol, teorilerini bu eksen üzerine kurmuş olsaydı, sanırım daha başarılı olurdu. Böylece hem cami hocalarının hem de Alevi dedelerinin desteğini kazanmış olacaktı. Bu da toplum üzerinde etkili bir güç yaratacaktı. Bu anlayış da İslam ülkeleri nezdinde bir model oluşturabilirdi. Devamında, İslam coğrafyasında Avrupa benzeri bir Rönesans ve reform hareketini başlatabilirdi. İslam ülkeleri de böylece yeniden akıl ve bilimle tanışmış olur, sanayide ve teknolojide bir sıçrama yapabilirdi. Örneğin; Japonya kendi inancını ve geleneklerini dışlamadan bunu başarmıştı. Aynısını, İslam ülkeleri de gerçekleştirebilirdi.

Bu girişten sonra asıl konumuza gelebiliriz.

Doksanlı yıllardan sonra “İslamcı” hareketler dünyada yükselişe geçmişti. Ancak, bu olumlu yönde bir yükselişe değil, tersine daha tutucu ve daha bağnaz bir yöne oldu. Bunu destekleyen de doksanlı yıllardan sonra tek kutuplu dünyanın hakimi olan ABD’idi. ABD’nin karşısındaki Sosyalist blok yıkılmıştı.

ABD’ye dünya jandarmalığının devamı için bir gerekçe gerekiyordu. Bu kez hedefine İslam ülkelerini koymuştu. Bunu da sözde “İslamcı” örgütleri kullanarak sağlamıştı. Oysa, O örgütleri kuran, destekleyen ve yönlendiren de yine kendisiydi. Finansmanını sağlayanlar ise, ABD’ye bağımlı olan işbirlikçi petrol zengini Arap ülkeleriydi. Kısaca; ABD bir taşla iki kuş değil, onlarca kuş avlamıştı.

Sözde “İslamcı” örgütlerin bu yükselişi beni İslam dininin kaynaklarını incelemeye yöneltti. İncelemelerim sonunda hem terör uygulayan o sözde “İslamcı” örgütlerin hem de “ılımlı İslamcıların” İslam dini ile ilgilerinin olmadığını tespit ettim. Zira, dinin kaynağı olan Kur’an’ı Kerim, haksız yere ve meşru savunma dışında insan öldürmeyi yasaklıyordu.

Yine aynı şekilde tebliğ dışında; dinin zorla kabul ettirilmesi Kur’an’a aykırıydı. “Ilımlı İslamcı”ların din anlayışı da şekilcilikten ibaretti. O da emperyalizmle iş birliği içindeydi. Kısaca, üç yıllık araştırma ve incelemelerim sonunda; solun seksen öncesinde yanlış bir strateji izlediğini ve İslam dini hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığına kanaat getirdim.

Bu araştırmalarımı daha sonra Alevi-Bektaşi kaynaklarına yönelttim. Burada ikinci bir şok daha yaşadım. Özellikle de Hacı Bektaş Veli’nin hayatını ve düşüncesini öğrendikten sonra, kendi liderlerimize ve dini önderlerimize çok büyük haksızlık yaptığımızı anladım.

Hacı Bektaş Veli bizim yirminci yüz yılda sol adına savunduğumuz hümanist ve bilimsel düşünceyi 13. Yüzyılda savunmuş, ancak bizim bundan haberimiz olmamıştı. Üstelik Avrupa, Hacı Bektaş Veli’nin düşüncesine, ondan dört yüzyıl sonra kavuşmuştu. Biz ise, aklı ve bilimi öne almayı Hacı Bektaş Veli’den değil, Avrupalı aydınlardan kopya çekerek almaya çalışmıştık.

Ne kadar acı değil mi?

Yukarıda kısaca anlattığım gerçekler ışığında, Avrupa’daki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın gururla tanıtacakları bir liderleri var. O lider Hacı Bektaş Veli’dir.

Hacı Bektaş Veli sadece Alevi-Bektaşilerin değil, tüm İslam coğrafyasının dini bir önderidir. Onun İslam anlayışını tanıttığımızda; dünya medeniyetine ve kültürüne çok önemli katkılar sunmuş olacağız. Böylece, İslam ülkeleri de dünyadaki hak ettikleri yeri almış olacaklardır.

Yurt dışında özellikle de Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımız böyle bir dini lidere sahip oldukları için gurur duyacaklardır. Zira, Hacı Bektaş Veli aklı kullanmayı, hümanizmi ve bilimi savunurken, 13. Yüzyılda Avrupa’da şifacı kadınlar için cadı kazanları kaynıyor, engizisyon mahkemeleri inançları nedeniyle insanları idam ediyor, cennet tapuları parayla dağıtılıyordu.

Yani, Hacı Bektaş Veli Anadolu’yu bir güneş gibi aydınlatırken, Avrupa karanlıklar içindeydi. İşte bu nedenle, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımız Hacı Bektaş Veli’yi anlatırken bir kez değil, iki kez gurur duyacaklardır.

Son olarak, burada Alevi-Bektaşi inancından gelen aydınlara da ayrıca seslenmek istiyorum. Bu aydınlarımıza çok önemli görevler düşmektedir. Yazacakları bilimsel makalelerle, düzenleyecekleri panel ve konferanslarla Avrupa toplumunu ve orada yaşayan vatandaşlarımızı aydınlatmalıdırlar. Bunun gerçekleşmesi için de ellerindeki bütün imkanları kullanmalıdırlar.

Yorumlar

  • yorum avatar
    Musa Mısırlı
    27-05-2024 20:21

    Bu ve diğer makalelerdeyanlış bilgi paylaşımının olduğuna kanaatinde olanlar var ise bilimsel kaynakların,objektif bilgilerin paylaşılması gerekiyor.

  • yorum avatar
    Kamil Öksel
    26-05-2024 16:08

    Sevgili dost,tespitlerine aynen katılıyorum.Bu nedenlerden dolayı okumadığım din kitabı kalmadı,ne yazıkki bilgi sahibi olmayan insanların fikir sahibi olmaları.,büyük gaf ve hezeyanlarıyla ahkam kesmeleri toplumun önderi olmalarının getirdiği ve götürdüğü ortada.İnanç tarihini bilmeden sosyalist veya demokrat olmak ne kadar dogru anlamak mümkün deyil.Kalemine sağlık.

  • yorum avatar
    Selahaddin deliceoğlu
    26-05-2024 14:13

    Bir iki konu dışında Baştan sona bilgi yetersizliği ile yazılmış. Hele hacı Bektaşi veli konusu hakkında inanılmaz saçmalamış. Bu kişi kimdir bilmem tanımam. Kusura bakma ama aşırı hatalı bilgi paylaşmışsınız. Slm hollandadan

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum