İstanbul
22 Ekim, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

ERMENİ  “ME  SE  LE  Sİ”

25 Nisan 2024, Perşembe 09:44

Osmanlı İmparatorluğu, II. Abdülhamit devrinde yurdun birçok yöresinde yabancı “misyoner” çalışmalarına müsaade eder ve “Hamidiye Hafif Süvari Alayları” adı altında aşiretlerden oluşan birlikler oluşturulur. Ancak, 30 Ekim 1918’de Mondoros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla, ordu terk-i silah eder, böylece Osmanlı-Türk ordusu işlevsizdir.

İstanbul işgal edilince, Kurtuluş mücadelesi o günkü zor şartlarda Mustafa Kemal Paşa’ya kalır. Oluşturulan “Müdafa-yı Hukuk” ve “Kuvay-ı Milliye” teşkilatları ile mücadelenin başlatıldığı işgal cephlerinden biri de Urfa’dır.

Urfa’da o zaman sağlık hizmetleri alanında misyoner İsviçreli Dr. Vischer, Bay ve Bayan Künzler, Fransız Miss Carolayn Holmes ve Madam Lesli vardır.

Mustafa Kemal Paşa, İstanbul Beyazıt meydanında “tehcir” ile ilgili sorumlu tutularak idam edilen, Mutasarrıf Şehit Nusret’in yerine, Urfa’da Kurtuluş Savaşı’nı yönetmek üzere Yüzbaşı Ali Saip Ursavaş’ı görevlendirir.

Şimdi hiç yorum yapmadan, Urfa’daki gelişmeleri yabancı tanıkların görgü ve bildikleri ile   dünya kamuoyuna sunalım.

Bu harekatın başında ve sonrasında birçok olaylara şahit olmuş, Urfalı Ermeni Doktor Agop Beşliyan, Amerika’nın Petersburg şehrine gittikten sonra Urfa Mutasarrıfı Ali Saib Ursavaş’a yazdığı mektupta:

İşte bu konuyu daima ben sizden gizlemiştim ve sizin aranızda yaşadığım zaman bu sırrın ifşasından daima korkardım.

Gelelim Urfa Ermenilerine hiçbir fenalık yapılmamasının sebebine”:

Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin iki üç sefer gayrimüslimlere bir fenalık yapılmaması, Konusunda ki kesin emirleri, Kuvay-ı Milliye kumandanlarında kötü bir fikir bulunmadığı (tabi bazı istisnalar hariç) Ermenilerin daima tarafsız kalmaları, Telfutur tepesini Türklere terk etmeleri ve Fransızlara uymamaları ve zannederim I. Dünya Savaşı’nda altı sene tam bir sadakatle Türklere hizmetim boşa gitmeyip bu sırada şahsıma karşı meydana gelen güvendi.

Ermenilerden çok Türkler beni seviyor ve sözüme itimat ediyordu. Ben bu güveni Türklerin zararına kullanmadım. Maksadım sırf milletimin kurtulmasıydı ve bunu Türk başarılarıyla birleştirebildim.

Öyle heyecanlı günler oldu ki, Miss. Holmes’in bu işlerde hiçbir rolü hatta haberi bile olmadı. Şimdi de kalkmış bir kitap yayınıyla Doğu’da siyasi olarak büyük roller oynamış olduğunu iddia ediyor.

Yalnız kendisinin size hitaben yazmış olduğu mektupların neşir ve ilânı kendisinin ahlâkı ve Urfa şehrine zarar verebileceği kanaati herkeste kolaylıkla uyanacaktır. Bereket versin siz o zaman mektuplarına hiç önem vermediniz. Zaten Miss. Holmes ile olan haberleşmeden maksat sahte bir diplomasiydi. Eğer zat-ı alilerince uygun görülürse şu mektupların kopyalarını bana gönderiniz, ilân ve neşri hakkında bana müsaade ediniz. 

Gelelim “Şebeke Boğazı’nda Fransızların imhası meselesine”:

Bu konuda şahsi fikrimi söylemek şimdi arzu etmiyorum, lâkin şunu derim ki, aç gelen açlıktan gider, kan dökmeye meydan verenin kanı daha önce dökülür. Binlerce masumu kendi şerefi hatırına kurbanlık bırakmanın şerefi daha çabuk kırılır. Urfa’yı şarap fıçısıyla işgale gelen daha sonra içmeye su bile bulamaz. Bereket versin İngilizlerin bıraktığı kırıntılarla aktmış gün geçindiler. Biz aç değildil, kendileri açtı.

Harbin başlangıcından beri daima, açlığımızı ileri sürmekteki maksadımız bize karşı hücum fikrini ya tamamen iptal veyahut uzatmaktı. Çünkü cephanemiz çok azdı ve Fransızlar bize hiçbir şey vermediler.

Ölmeden şu hakikatleri size bildirdiğimden dolayı teselli bulacağım, hiç olmazsa Türk tarihi gerçeği yazsın. Görüyorsunuz ki kesinlikle çekinmeden olayı olduğu gibi yazıyorum. O zaman Urfa’da bulunan yabancıların hepsi bu olayı biliyordu.

Fransızların yanında bulunan iki rahip ve Helyostacı Serjan Bolga 412. Nci Alayda olup halen sağdır. Serjan Bolga Şebeke vakasında esir düştü. Esirken bu sırrı açıklayacağından çok korkardım. Gittim kendisine rica ettim, şerefi üzerine söz verdi ve kesinlikle açıklamadı.

“Urfa’daki iki yüz Ermeni yetiminin salimen Halep’e sevkine müsaade ettiğinizden dolayı zat-ı alilerine şükran borçluyum. Fotoğrafınızı büyük bir yadigâr olarak yanımda taşıyorum. Beyrut’ta Fransızlara gösterdim istediler de vermedim, bir yadiğâr olarak muhafaza edeceğim, yalnız şu mektuba cevap vermeyecek olursanız mütessir olurum, bu vesileyle hürmetlerimi sunarım efendim.” (1) diyor.

Dr. Agop Beşliyan

O yıllarda Urfa’da Ermeni Yetimhanesi Müdiresi olan Mary Caroline Holmes ise bu gerçeği şöyle teyid eder.

Ben hemen öksüz ve yetimleri kışın içine yerleştirmek amacıyla Mutasarrıfın bana bağışladığı Büyük Türk Hastanesini tamire başladım. Ankara’dan Yetimhaneyi taşıma izni almıştım. Yetkililerden her türlü yardımı aldım.

Bayan Trux’un rahatsızlığı nedeniyle Mutasarrıfa, “Kadın iyileşmezse ölümünden sen sorumlu olacaksın” dedim. Durumu rapor etmeleri için, her ikisi de Türk olan, Hükümet ve Belediye doktorlarını çağırdım.

Mustafa Kemal Paşa’ya doğrudan telgraf çekip bu hasta Amerikalı bayanın çok geçmeden Amerika’ya gitmesinin gerekli olduğunu bildirdikten sonra, çıkış belgesi geldi. Haziran başında Bayan Waller’le birlikte, her ikisi de Amerika’ya gitmek üzere hareket ettiler.” (2)

Yorum yok.

1- Ali Saib Ursavaş, “Çukurova Acıklı Olayları ve Urfa’nın Kurtuluşu”, Kastaş A.Ş. Yayınları, İstanbul, 1988, s.213-14

2- Mary Carolayn Holmes, “Urfa’da Ermeni Yetimhanesi (1919-1921)”, Yaba Yayınları, İstanbul, 2005, s.58-169-172-142.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum