EMR'ÜL MÜMİNİN İMÂM ALİY' EL MÜRTEZA'NIN ŞEHADETİ
17 Nisan 2023, Pazartesi 17:40
Emr'ül Müminin İmâm 'Ali Şehadeti
Birinci Rivayet şöyledir;
Talib-i Hak, Ehl-i Hak, Muhib-i Hüseyni, Alevi-Bektaşi olanlar için kıyâmet günüdür bu gün. 21. Ramâzan’dır.
Bekâ âlemine Ruhu revân olmuşdur müttakîlerin imâmı Şâh-ı Merdân Aliyye’l Murtezâ bu gün.
Hicret’in 40. yılı Ramazan ayı gelmişti. Hz.İmam Ali, Muâviye’nin üzerine yürümek için hazırlık yapmakla meşguldü.
Taberi ve İbn’ül-Esir, Hz.Ali’nin şehâdet sebebini şöyle anlatır:
Mülcemoğlu, Haccâc ve Temim boyundan Amr;
“Halkın kurtulması için, Hz.Ali’nin, Muâviye’nin ve Âsoğlu Amr’ın ortadan kaldırılması” gerekli olduğu kanâatine vardılar. Bu işi yapacak kişilerin üçüde Hâricîlerdendi.
Mülcemoğlu Hz.Ali’yi, Haccâc Muâviye’yi, Amr da Âsoğlu Amr’ı, öldürmeye karar verdiler. Ramazan ayının 18. günü sabah saladında işlerini başaracaklardı.
İbn-i Mülcem Kûfe’ye geldi, mezhepdaşlarıyla buluştu; fakat yapacağı işi kimseye açmadı. Mülcemoğlu bir gün, mezhepdaşlarından birinin evinde pek güzel bir kadın gördü, vuruldu adeta. Kadına evlenme teklifinde bulundu.
Kuttame adındaki kadın:
“Benim mehrim pek ağır” dedi. “Üçbin dirhem vermedikçe bir köle ve halayık satın alıp bağışlamadıkça ve Ali’yi öldürmedikçe sana varmam ben” demişti.
Mülcemoğlu:
“İlk iki şartı kabul ederim” dedi; “Fakat Ali’yi öldürmek elimden gelmez benim.”
Kadının; babası ve kardeşi, Nehrevan da öldürülen Hâricîlerdendi. “İmkânı yok” dedi. “Ali öldürülmedikçe yüreğim soğumaz benim. Ben sana yardımcı bulurum.” dedi. Mülcemoğluna, Şebib ve Verdan’ı tanıştırdı; bunlar da Mülcemoğluna yardım edeceklerdi.
Mülcemoğlu, daha önce Hz.Ali’ye bey’at edilirken, bey’at etmek istemiş, Hz.Ali onu iki kere reddetmişti. Hz.Ali, üçüncüsünde mübarek elleriyle başlarına ve sakallarına işaret buyurarak; “Buradan akacak kanla şunu boyayacak kişiyle ne işim var benim” demiş ve şu iki beyiti okumuşlardı:
“Ölüm gelip çatınca kuşan kemerini sen; seninle buluşunca telâşa düşme, dayan.
Ölüm, mahallene kondu mu, acıklanma, sızlanma dayan.”
Hz.Ali, zaten yaşamaktan bıkmıştı. “Allah’ım, sen beni bunlardan hayırlısıyla buluştur, bunlara da kötü birini musallat et” diye duâ etmişti.
İmam Ali o yılın ramazan ayında hep şehadetinden söz ediyordu. Hatta ramazan ayının ortalarında, bir gün minberdeyken elini mübarek sakılına çekerek, "İnsanların en kötüsü, bu sakalımı başımın kanına boyayacaktır." diye buyurdu.
Başka bir konuşmasında şöyle buyurmuştu: Ramazan ayı gelip çattı. Bu ayda hükümette değişiklik olacaktı. Bilin ki, siz bu yıl bir safta (emirsiz olarak) haccedeceksiniz. Alâmeti de şudur: Ben sizin aranızda olmayacağım...
Ashabına "O, bu sözlerle ölümden haber veriyor. Fakat biz onu göremeyeceğiz diyorlardı.
Bu nedenle İmam ömrünün son günlerinde, her gün çocuklarının birinin evine gidiyordu. Hz.İmâm Hüseyin’in, bir gece Cafer-i Tayyâr oğlunun evinde kalıyor, üç lokmadan fazla bir şey yemiyor
Evlatlarından biri bunun sebebini sorunca; “Allah’ıma boş karınla temiz olarak kavuşmam daha sevimlidir bence. "Allah'ın emri gelmektedir. ” diyordu.
Şahadet gecesi, kızı Ümmü Gülsüm'de misafirdi. Yine üç lokma yedi, sonra ibadetle meşgul oldu. Gecenin başından sabah saladına kadar terdirgin bir bekleyiş içindeydi.
Bazen göğe bakıyor ve yıldızların hareketini izliyordu. Fecir vakti yaklaştıkça tedirginliği ve rahatsızlığıda artıyordu ve Allah'a and olsun ki, ne ben yalan söylüyorum, nede bana haber veren yalan söylemiştir. Şehitlik bana vadedildiği gece, bu gecedir" buyurdu.
Peygamber Efendimiz ona bu vaadde bulunmuştu. İmam Ali kendisi buyuruyor ki:
Resulüllah bir hutbesinde ağladı. Ağlamasının sebebini sorduğumda, "Senin bu aydaki alın yazına ağlıyorum. Rabbin için salad kıldığın bir sırada öncelikler ve sonrakilerin (bütün insanların) en kötüsü semit kavmimin devesini kesenin kardeşinin, başına indirdiği darbe sakalının kana boyandığını görüyor gibiyim buyurdu."
Ramazan ayının 18. günü, Hz.İmam Ali evden çıkarken Hz.İmâm Hasan ve Hz.İmâm Hüseyin’e hediye olarak getirilmiş olan kazlar gagalarıyla eteğini tutmuşlardı.
Hz.Ali, onları kovalayanlara; “Bırakın” buyurmuştu; “Onlar ağlayanlardır; seher çağında da kader, yerini bulur.”
Nihayet o korkunç gece sona erdi ve İmam Ali seher vaktinin karanlığında sabah saladını kılmak için mescide doğru hareket etti. Evdeki ördekler peşine takıdılar ve elbisesine asıldılar. Bazıları ördekleri uzaklaştırmak isteyince, "Bırakın onları; çünkü onlar bir gurup bağrışanlardır ki, onları ağlayanlar izleyeceklerdir.
İmam Hasan, "Niye böyle böyle kötü düşünüyorsunuz? Deyince İmam Ali şöyle buyurdu: "Oğlum! Kötü düşündüğüm yok, kalbim öldürüleceğini söylüyor.
İmam Ali "Allah'ın kazasından kaçılmaz dedi."
Hz.Ali; “O gece Hz.Resûlullah’ı rûyada gördüğünü” de bildirmiş, şehâdete tam hazırlanmıştı.
İmam Ali mescidin kapısında durdu. İbn Mülcem, "Hüküm Allah'ındır senin değil Ey Ali diye bağırarak zehirle yıkadığı kılıcını...İmam Ali'nin mübarek başına indirdi..
Kazara bu darbe, daha önce Amr b. Abduved'in kılıcının indiği yere isabet etti ve Hazretin başını alnına kadar ikiye yardı...
İmam'ın başından alan kan, mihrabı ve İmam'ın sakal-ı şerifini al renge boyadı. İmam Ali Kabe'nin Rabbı'na anda olsun ki kurtuldum. Diye buyurdu. Sonra şu ayeti tilavet etti:
Sizi ondan (topraktan) yarattık, ona geri döndüreceğiz ve bir kere daha ondan çıkaracağız. Ayet: Taha Suresi: 55.
İmam Ali darbe aldığında "Onu yakalayın." Diye seslendi. Halk İbn. Mülcem'in arkasından koştular. Kendisine yaklaşana kılıcı ile vuruyordu. Nihayet Kusem b. Abbas çevik bir atışıyla onu kucaklayarak yere serdi.
Onu Hz. Ali'nin yanına getirdiklerinde, "İbn Mülcem ha? dedi. "Evet."dedi İmam Ali, onu tanıyınca oğlu İmam Hasan'a şöyle buyurdu:
Düşmanına dikkat et, karnını doyurun, iplerini sıkı bağla. Eğer ölürsem, onu bana mülhak edin ki Allah nezlinde onunla hesaplaşayım. Eğer sağ kalırsam, onu bağışlarım, yada kısas ederim.
İmam Hasan ve İmam Hüseyin ve diğer Haşim Oğulları'yla birlikte İmam'ı bir kilim arasına koyarak eve götürdüler. Tekrar İbn. Mülcemi İmam'ın huzuruna getirdiler. Müminler emiri ona bakarak şöyle buyurdu:
Eğer ben ölürsem, onu beni öldürdüğü gibi sizde öldürün. Eğer sağ kalırsam, benim onun hakkında vereceğim hükmü görürüsünüz.
Ibni Mülcem, "Bu kılıcı bin dirheme satın aldım bin dirhem verip onu zehirle yıkadım; bu kılıç eğer bana ihanet edecek olursa, Allah onu helâk etsin dedi.
İkinci rivayeti Dervîş Muhammed Yemînî’nin dilinden dinleyelim o elim günü:
(B7102) ”Girüp koltugına Şir-i Hudâ’nun
Dutıp kolın vasiyy-i Mustafâ’nun
Getürdiler evine ol veliyi
Gelüben gördi ashâblar ‘Ali’yi
Biraz gün yarası akdı İmâmun
Yigirmi bir güni mâh-ı şıyâmun
Vasiyyet kıldı evlâdına evvel
Beyân eyleyeyim degül mutavvel
Kılurlar bir nice dürlü rivâyet
Velîkin cümleden bu evzah âyet
İmâm Mûsi Rızâ nakl eylemişdür
Kerâmet-nâme içre söylemişdür
Buyurdı ol gün ol Mir-i Mu’azzam
Emir’ül-Mü’minin Şâh-ı mukaddem
Bekâya rıhlet iderven bu gice
Resûl yanına giderven bu gice
Kerâmet-i ez nemûden-i hazret-i ‘Ali: Der vefât-ı İmâm
Seher vaktinde bir pir ire nâgâh
Yidüp bir deveyi tutup gele râh
Kefen getüriser hem bana tâbût
Ne dirse yâ Hasen anun sözin tut
Beni ol ala gide söylemen siz
O pir-ile geleci eylemen siz
Sakınun ağlaman feryâd kılman
Beni siz girye-yile yâd kılman
Bu söz üstine ol Sultân-ı ‘Âlem
Bekâya rıhlet itdi cân-ı ‘âlem
Bu fâni külhanun terkini urdı
Bekâ gülzârı içre bâki turdı
Yigirmi bir gicesinde şıyâmun
Vefâtı iricek gerçek imâmun
Seher vakti iricek geldi bir pir
Salavât vir diyeyim n’oldı bir bir
Deveyi kodı vü virdi selâmı
Dahı eylemedi hergiz kelâmı
Götürdi hazret-i Şâhı yerinden
Ziyâ virürdi nûr alnı derinden
Kefen sardı koyup tâbûta turdı
Deve arkasına kaldurup urdı
Nikâbı varıdı yüzinde anun
Aluben gitdi cismin Murtazâ’nun
Devesin yetdi gitdi dutdı râhı
Çün alup gitdi ol zıll-ı ilâhı
Hüseyn aydur iy kardaş işbu âdem
Aramuz aldı kanda gitdi bu dem
Görelüm kanda defn eyler bunı biz
Segirdüp ikisi irişdiler tiz
Didiler kanda defn itsen gerekdür
İmâmun cismini n’itsen gerekdür
Haber virgil bize pir-i hikmet
Bize hem söyle kimsin it mürüvvet
Hemân ol dem nikâbın pir giderdi
Yüzinün nûrı rûşen şu’le virdi
Nazar kıldı imâmlar gördiler Şâh
Yine gendüzidür zi kudretullâh
Emirü’l-Mü’minin Şâh-ı Vilâyet
Götüren cismin ol ‘ayn-ı hidâyet
Hemân gendüsidür gayrı degildür
Ezelki cismidür ayrı degildür
Didi iy iki gözlerüm çırâgı
Ki cennet içre bulmışsız turagı
Cihânda dirülük bu veche dirlik
Gide keşret mu’ayyen ola birlik
Ki gendü meyyitünüz götüresiz
Fenâdan bâki mülke yitüresiz
Bu sözi söyleriken oldı gâyib
Devesi gendüsi zihi ‘acâyib” (B7133)
Üçüncü rivayeti Ulu Ozanlardan Fuzuli'den dinleyelim ;
Bu sırada Ümmü Gülsüm Ey Allah'ın düşmanı! Emirü'l-Müminini öldürdün. O da Emirü'l-Müminini öldürmedim senin babanı öldürdüm dedi. İbn. Mülcem bir utanmazlıkla be vallahi ona öyle bir darbe indirmişim ki, eğer onu yeryüzünün sakinleri arasında bölüştürseler, hepsini helâk eder dedi.
İmam Ali “Bunu götürün, hapsedin, eziyet etmeyin, aç bırakmayın; siz ne yiyor, içiyorsanız buna da onu verin. Ben sağ kalırsam ne yapacağımı bilirim; ölürsem, o bana bir kılıç vurdu; siz de onu bir vuruşta öldürün; ama Allah’ın sizi bağışlamasını da istemez misiniz?”
Hak’ka kavuştuğu gece Hz.Ali’ye bir bardak süt sunmuşlardı. Yarısını içtikten sonra bardağı verdi; “Bunu” dedi; “O esirinize götürün, onu sakın aç bırakmayın ve ona eziyet etmeyin diye buyurdu...
Sütü Mülcemoğlu’na götürdüler; “Zehirlidir” diye içmedi. Bu olayda, adâletle-zulüm, îmanla-îmansızlık, yücelikle-alçaklık, fazîletle-hıyânet; bir bardak sütle tarihe, insanlık tarihine geçti.
Dördüncü Rivayete göre ise;
İmam Ali O yılın ramazan ayında hep şehadetinden söz ediyordu. Hatta ramazan ayının ortalarında, bir gün minberdeyken elini mübarek sakılına çekerek, "İnsanların en kötüsü, bu sakalımı başımın kanına boyayacaktır." diye buyurdu. Başka bir konuşmasında şöyle buyurmuştu:
Bu ayda hükümette değişiklik olacaktı. Bilin ki, siz bu yıl bir safta (emirsiz olarak) haccedeceksiniz. Alâmeti de şudur:
Ben sizin aranızda olmayacağım...
Ashabına "O, bu sözlerle ölümden haber veriyor. Fakat biz onu göremeyeceğiz diyorlardı.
Bu nedenle İmam ömrünün son günlerinde, her gün çocuklarının birinin evine gidiyordu. Bir gece oğlu Hasan'ın, bir gece oğlu Hüseyin'in evinde bir gece kızı Zeyneb'in kocası Abdullah b. Cafer'in evinde iftar ediyor ve üç lokmadan fazla yemiyordu. Evlatlarından biri bunun sebebini sorunca, "Allah'ın emri gelmektedir. O sırada karnım boş olsun istiyorum. Bir veya iki geceden fazla kalmadı buyurdu.
Şahadet gecesi iftarı, kızı Ümmü Gülsüm'de misafirdi. Yine üç lokma ile iftarını açtı, sonra ibadetle meşgul oldu. Gecenin başından sabah saladına kadar terdirgin bir bekleyiş içindeydi.
Bazen göğe bakıyor ve yıldızların hareketini izliyordu. Fecir vakti yaklaştıkça tedirginliği ve rahatsızlığıda artıyordu ve Allah'a and olsun ki, ne ben yalan söylüyorum, nede bana haber veren yalan söylemiştir. Şehitlik bana vadedildiği gece, bu gecedir" buyurdu.
Hz. Peygamber ona bu vaadde bulunmuştu. İmam Ali kendisi buyuruyor ki:
Resulüllah bir hutbesinde ağladı. Ağlamasının sebebini sorduğumda, "Senin bu aydaki alın yazına ağlıyorum. Rabbin için salad ettiği bir sırada öncelikler ve sonrakilerin (bütün insanların) en kötüsü semit kavmimin devesini kesenin kardeşinin, başına indirdiği darbe sakalının kana boyandığını görüyor gibiyim buyurdu."
Nihayet o korkunç gece sona erdi ve İmam Ali seher vaktinin karanlığında sabah saladı kılmak için camiye doğru hareket etti.
Evdeki ördekler peşine takıdılar ve elbisesine asıldılar. Bazıları ördekleri uzaklaştırmak isteyince, "Bırakın onları; çünkü onlar bir gurup bağrışanlardır ki, onları ağlayanlar izleyeceklerdir.
İmam Hasan , "Niye böyle böyle kötü düşünüyorsunuz? Deyince İmam Ali şöyle buyurdu: "Oğlum! Kötü düşündüğüm yok, kalbim öldürüleceğini söylüyor.
İmam Ali "Allah'ın kazasından kaçılmaz dedi." İmam camiye girip namaza durdu.
İftitah tekbirini alıp kıraaten sonra secdeye vardı. Tam o sırada.İbn Mülcem, "Hüküm Allah'ındır senin değil Ey Ali diye bağırarak sehirle yıkadığı kılıcını...
İmam Ali mübarek başına indirdi..Kazara bu darbe, daha önce Amr b. Abduved'in kılıcının indiği yere isabet etti ve Hazretin başını alnına kadar ikiye yardı...
İmam'ın başından alan kan, mihrabı ve İmam'ın sakal-ı şerifini al renge boyadı. İmam İmam Kabe'nin Rabbı'na anda olsun ki kurtuldum. Diye buyurdu. Sonra şu ayeti tilavet etti:
Sizi ondan (topraktan) yarattık, ona geri döndüreceğiz ve bir kere daha ondan çıkaracağız.
Ayet: Taha Suresi: 55.
İmam Ali darbe aldığında "Onu yakalayın." Diye seslendi. Halk İbn. Mülcem'in arkasından koştular. Kendisine yaklaşana kılıcı ile vuruyordu. Nihayet Kusem b. Abbas çevik bir atışıyla onu kucaklayarak yere serdi.
Onu Hz. Ali'nin yanına getirdiklerinde, "İbn Mülcem ha? dedi. "Evet."dedi İmam Ali, onu tanıyınca oğlu Hasan'a şöyle buyurdu:
Düşmanına dikkat et, karnını doyurun, iplerini sıkı bağla. Eğer ölürsem, onu bana mülhak edin ki Allah nezlinde onunla hesaplaşayım.Eğer sağ kalırsam, onu bağışlarım, yada kısas ederim.
İmam Hasan ve İmam Hüseyin ve diğer Haşim Oğulları'yla birlikte İmam'ı bir kilim arasına koyarak eve götürdülerTekrar İbn. Mülcemi İmam'ın huzuruna getirdiler. Müminler emiri ona bakarak şöyle buyurdu:
Eğer ben ölürsem, onu beni öldürdüğü gibi sizde öldürün. Eğer sağ kalırsam, benim onun hakkında vereceğim hükmü görürüsünüz.
Ibni Mülcem, "Bu kılıcı bin dirheme satın aldım bin dirhem verip onu zehirle yıkadım; bu kılıç eğer bana ihanet edecek olursa, Allah onu helâk etsin dedi.
Bu sırada Ümmü Gülsüm Ey Allah'ın düşmanı! Emirü'l-Müminini öldürdün. O da Emirü'l-Müminini öldürmedim senin babanı öldürdüm dedi. İbn. Mülcem bir utanmazlıkla be vallahi ona öyle bir darbe indirmişim ki, eğer onu yeryüzünün sakinleri arasında bölüştürseler, hepsini helâk eder dedi.
İmam Ali biraz süt getirdiler biraz içti ve tutukladığınız adama da süt içirin ve ona eziyet etmeyin diye buyurdu...
Ne güzel bir imâmdır ki, bekâ âlemine göçerken dahî hakikâti aşikâr kılmaya devam etmiştir. Kendisine ikram edilen zehire ıyi gelir diye sütü kendisine kıyan melün milcana verin yarısını diyecek kadar yücedir.
Bizleri bir dem dahi dur eyleme o güzel Şâh ve onun evlatlarından İmam Hasan ve İmam Hüseyin' e o bana bir kılıç vurdu sizde bir kılıç darbesi vurun şehatede kavuşursam diyecek kadar katiline bile adildir.
O İmam ki dört kitapta adı geçen tüm Peygamberlere yoldaşlık eden Hakkikatın yeryüzünde tecellisi Kuran-ı Natık Insan-ı Kamil Ya Mevla Emrül Müminindir.
Hz.Ali Emîr’ül-mü’minîn, Ramazan ayının 21. gecesine kadar yaşadılar. Hz.Ali bu fânî dünyadan göçmeden önce, oğlu Hz.İmâm Hasan ve Hz.İmâm Hüseyin’i yanına çağırdı; onlara vasiyyetini yazdırdı ve imâmlık emanetlerini Hz.Hasan’a teslim etti.
Hz.İmâm Ali, Hicret’in 40. yılı (Milâdi 661) Ramazan ayının 21. gecesi, Hak’ka vuslat etmiştir. Hz.Ali Hak’ka kavuştuğunda 63 yaşında idi. Türbesi Necef şehri-IRAK’tadır
Aşk ile
Mehmet Özgür Ersan Dede Yesari Abdal Çelebi
Not:Sevgili Dostlar Cami yerine Mescid yani Secde edilen yer ve tüm toplumsal ihtiyaçlarımızı gönderdiğimiz toplum meselelerini konuştuğumuz lokmalarımızı bölüştüğümüz yer yani Meydan Evi ve Cem Evidir. Namaz yerine Salad Oruç Yerine Savm diyoruz. Avam karnı ile savm yani Oruç tutar. Dizleri ile salad ediyor olabilir duvara karşı salad da edebilir biz secde ademe diyoruz cemal cemale ibadet secde ediyoruz. Savm ise yani Oruç dedikleri ise bizde eline beline dilene sahip olma aşına eşine işine sadık olarak gözünle görmediğini söylemeyip eline koymadigini almamaktır.
Aşk ile
Mehmet Özgür Ersan Dede Yesari Abdal Çelebi
Kaynaklar:
1-Tefsir-Ebu'l-Fütuh Razı,c.4,s.ret
2-Tezekretü'l-Haber,s.wii
3-Taha:Süresi,55
4-Tarih-i-Yakubi,c.2,s.www
5-Keşfü'l-Gümme,c.1,s.586;Taberi,c.6,s.185.
6)Kitâb-ı Fazîlet-nâme-i Hazret-i ‘Ali – Dervîş Muhammed Yemînî, B7102-B7133 (m. 1519)
7)Mazlumların Şahı Hz Ali Mehmet Özgür Ersan Siyah Beyaz Yayınları
8)Saadete Ermişlerin Bahçesi/ Fuzuli/İMAM ALİ ŞEHADETİ
9)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum