DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI KALDIRILSIN MI?
03 Haziran 2024, Pazartesi 13:17Sürekli tekrar etmekten ben yoruldum; ama, yalan iddialarla Alevi Bektaşi toplumuna operasyon yapmayı hedefleyenler bıkmadılar.
Operasyonun hedefi şudur: Alevi Bektaşi toplumunu “hayâl” taleplerle yanlış yola sürüklemek ve marjinalleştirerek etkisiz bırakmak istiyorlar.
Halbuki, Alevi Bektaşi toplumunun kazanım elde etmesi, ülkenin hem sayısal ve hem de özellikle inançsal çoğunluğu ile uzlaşmasına ve uyumlu bir atmosfer yaratmasına bağlıdır.
HEDEF: ALEVİ-BEKTAŞİ KÜLTÜR VE CEMEVİ BAŞKANLIĞI!
Öncelikle şunu belirleyelim:
1-Alevi Bektaşi toplumunun devletten çeşitli talepleri vardır.
2-Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kurulmuş olması, meşruiyet ve muhataplık konularının aşılmasında Alevi Bektaşiler büyük bir fırsat sunuyor.
Ancak, Alevi Bektaşilerin içerisinde “bir kesim” inatla bu kurumsal yapıyı tasfiye etmeye yönelik eylem ve söylemlerden vaz geçmiyor!
Biliyoruz ki, böylesi bir kurumsal yapının oluşmasından önce, Sünni mezhepçi çevrelerden büyük itiraz gelmişti.
Abdurrahman Dilipak ve birkaç siyasal İslamcı kesimden yazar, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kurulmasının “öngörülemeyecek tehlikeleri” hakkında makaleler yazdılar.
Öte yandan, kimi tarikatların Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kuruluşunu engellemek için doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ulaşma girişimlerinde bulundukları bilgisine de sahibim. Bu konuya daha önceki yazılarımda değinmiştim.
“ALEVİ-BEKTAŞİ MUHALEFET” NE İSTİYOR?
Alevi Bektaşi çevrelerden itirazları, önerileri nedir, diye baktığımızda ise, tek bir slogan attıklarını görüyoruz: “Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılsın!”
Birincisi, DİB Anayasal bir kuruluş olarak, ancak Anayasa değişikliği ile kaldırılabilir.
Anayasa’yı bu yönde değiştirmenin ise, iki yolu vardır:
TBMM’de nitelikli çoğunluk (3/2) yani 600 milletvekilinin en az 400’ünün “evet” oyu kullanması, veya
Koşullar oluşur, yani yine 3/2 çoğunluk sağlanırsa ve Cumhurbaşkanı onayı ile referanduma gidilebilir.
Peki, Türkiye’nin mevcut siyasi, sosyal ve kültürel konjonktöründe bu iki koşuldan herhangi birisi mevcut mudur?
Hepimiz biliyoruz ki, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı TBMM’de veya referandum yoluyla kaldırmanın olasılığı “sıfır”dır!
Olmadığı halde ve hiçbir sivil toplum örgütü veya siyasi partinin de bu talebi benimsediğini açıklamadığı ve/veya sahiplenmediği halde, Alevi kuruluşlarının gerçekleşmesi mümkün olmayan bir şeyi Alevi Bektaşi toplumunun talebi olarak öne sürmesinin toplumsal karşılığı nedir?
Bu noktanın üzerinde önemle düşünmek zorundayız.
DİYANET’İN KALDIRILMASININ ALEVİ BEKTAŞİLERE FAYDASI NE OLACAK?
İkincisi ve daha da önemlisi şudur: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması velev ki, gerçekleşti; bu durum Alevi Bektaşilerin hangi sorununu çözecektir?
Alevi Bektaşilerin toplumsal ötekileştirmenin mağduru olmalarını ortadan kaldıracak mıdır?
Alevi Bektaşi kökenlilerin sayısının devlet kurumlarında artmasını sağlayacak mıdır?
Alevi Bektaşi kökenli ailelerin çocuklarının ilk ve orta öğretimde kendi inançları doğrultusunda eğitim almalarını sağlayacak mıdır?
Alevi Bektaşi dergâh ve tekkelerinin restorasyonu için maddi kaynak yaratıp, haksız el değiştiren dergâhların sahiplerine geri verilmesini sağlayacak mıdır?
Alevi Bektaşilere yönelik inanç yayınlarının (TV, radyo, internet vs.) kurumsal ve maddi kaynaklarının oluşmasını sağlayacak mıdır?
Görüldüğü gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılsa dahi hiçbir sorunumuz çözülmeyecek.
Çünkü, bizim sorunlarımızı yaratan sebepler, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varoluşu ile doğrudan bağlantısı olan sebepler değildir.
DİB kaldırılsa da, Alevi Bektaşilerin sorunları orta yerde, çözülmeden durmaya devam edecektir.
İMKANSIZ TALEPLER ÖNE SÜRMENİN AMACI NEDİR?
O halde, Alevi Bektaşilerin hiçbir derdine derman olma şansı ve ihtimali olmayan bir talebi ortaya süren ve baş talep haline getirenlerin farklı bir amacı olduğunu da ortaya koymak ve tartışmak zorundayız.
Gerçekleşme şansı neredeyse yüzde sıfır olan ve ayrıca gerçekleşse dahi, Alevi Bektaşi toplumunun sorunlarının çözülmesine zerre katkısı olmayacak bir talebi, bizi temsil ettiğini iddia eden kimi örgütler neden ortaya sürüyor?
Acaba, bu örgütlerin başında bulunanlar Alevi Bektaşi toplumunun ihtiyaçlarını anlamayacak ve göremeyecek kadar gerçeklerden uzaklar mı?
Yoksa, Alevi Bektaşilerin toplum içerisinde meşru ve saygın bir konuma yükselmesinden rahatsızlık duyan bazı çevrelerin yönlendirmesi ile, bizi yanlış hedeflere saptırarak güçsüz bırakmayı planlayan bir “akıl” mı devrede?
Ne dersiniz?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Ersan Arsever
03-06-2024 18:26Sevgili Ali Rıza, Yazdığın bir çok noktada haklısın ama belki asıl sorulacak sorular başka... gibime geliyor. “Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılsın!” diyenlerin hedefi gerçekten de Diyanetin kaldırılması mı? Hiç zannetmiyorum; onlarda bu cevabı gayet iyi biliyorlar. Bunu yüksek sesle ifade edenlerin “Aleviyiz” demelerine rağmen, ne Alevilikle ne de her hangi bir dinle hiçbir ilişkileri yok. Yanılmıyorsan hedefleri ne laik bir devlet yani devletin, toplum ve birey yaşamında din ve dünya işlerinin birbirinden mutlaka ayrılması; ne de seküler bir devlet (devletin yönetimde insanların dini hayatına hiçbir şekilde karışmaması). Bu kişilerin gerçek düşünceleri hakkında burada spekülasyon yapmak gereksiz geliyor bana. Diyanete gelince... Önce yasal bir hatırlatma: Türkiye Cumhuriyeti 82 Anayasasında “... Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma..” olamaz diyerek bir nevi laiklik tanımı yapılıyor. Aynı zamanda da Anayasa 136cı maddesi “Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak...” diyerek dinî sorunları yürütmek içinde “Diyaneti” kuruyor ve görevini “İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek...” olarak tanımlıyor. Ama 42 senedir “Diyanet”, laiklik ilkesinden çoktan uzaklaştı, hem de siyasi görüş ve düşünüşlerin aleti olarak devasa bir bütçeye ve imkanlara ulaşıp devlet içinde devlet oldu. Ayrıca “Çağdaş Eğitimi Destekleme” (ÇEDES)projesi adı altında Milli Eğitime el attı ve üstelik Talim Terbiyenin yeni müfredatının kabulü ile siyasi ve dinî değerlerini tamamen eğitimde soktu. Daha bir çok misallerde verebiliriz. Bu sebepten sorun gelişmesi kontrolden çıkmış bir Diyanetin yok edilmesi değil temel görevinin değişmesi veya kuruluş hedeflerine dönülecek şekilde küçültülmesi ve 1963te mecliste tartışıldığı gibi “bütün inançlardaki vatandaşların ihtiyaçlarını eşit bir şekilde hizmet verecek” şekle getirilmesi düşünülebilir. Aynı şekilde “İmam Hatip Okullarının” ve “İlahiyat Fakültelerinin” de ihtiyaça cevap verecek şekilde “küçültülmesi” gerekir. Tek bir Din İşleri olursa bunun içinin çoğul olması veyahut her inançın kendi din işleri olması tekrar ele alınabilir. Tabii bu ancak “bütün inançlı ve inansız vatandaşların rızalığı alınarak barışcıl bir yaklaşımla hazırlanabilir. Belki ortam böyle fikirlerin yeşermesi için müsait değil, ama belli olmaz... Alevi-Bektaşi Başkanlığına gelince.... Atılması hukuksal açıdan şart bir adımdı fakat tamamen yanlış düşünce ile yanlış yerde, yanlış yapılanma ve şekilde atılmış bir adım oldu. Hele AİHMin kararının ne eşit vatandaşlık haklarını yerine getiriyor ne de davacıların isteklerine cevap verecek şekilde yapılandı. Bu durumda hatalardan geri dönüş nasıl olacak? “Elimizde olanla günü geçirelim ve sonra yavaş yavaş düzeltiriz” demek Anayasayı değiştirmek kadar, belki daha da zor. İşte asıl sorular bunlar. Bunlar üzerinde Alevi topluluğunun vakit ayırıp düşünmesi gerekli. Aşk ile...
Devriş Doğan
03-06-2024 15:56Eyvallah Ali Rıza can doğru söz Hakk söz baştan Sonra Kadar harfi harfiyen sana katılıyorum .Alevi toplumu aslinda ne istediyinide bilmiyor gibi mualefet yapiyor .Bir misal vermek gerekirse :Tıpkı bir fıtbol maçinda topu orta sagada tutmaktan , zaman kaybetmekten başka bir işe yaramiyor mualefetliyimiz .Oysaki senin bu anlattiklarini bizler defalarca hatırlattik amma nafile kime ne anlatırsın çünkü Bunların derdi üzüm yemek deyil ,Meyer Bağciyi dövmekmiş niyet başka Ondandır doğruya parmak basmazlar. Türkiye cumhuriyeti hükümetleri hangi hizmeti yaparlarsa yapsinlar tüm dünya doğrudur dese bizimkiler yanlıştır der .Çünkü bazı Politik ağılıklı insanlar Vatanımızın birliyine deyil helakına uğraşirlar. Tabiki bütün alevi toplumu böyle düşünmez hatta ve hatta yüzde 80 i bu Tür insanlara katilmazlar amma sesiz ve suskun çoğunluktur Ondandır fazla sesleri çıkmiyor Çünkü Politik deyiller vatan sever , inancina ,allahina, inançlarina Bağlı Kendi halletindeler .Benim nacizane fikrim Devletimizin kurumları alevi yaşli heyetiyle bir araya gelip ve tüm dernek ve cem evlerini dedeleri ve yönetim başkalari ile bir araya gelip alevi tanımını hazırlayip yeni anayasaya koymak için meclise götürülsün devketin yaşli heyetiyle beraber kabulettiyi aleviliyi bir an önce ana yasaya koymaya çalişalim yoksa avrupa bazı çapulculara bir şeyler sunarak inancimizi deyiştirmeye çalişiyorlar Buna dikkat edelim .Saygılar iyi çalışmalar.
Binali arı dede
03-06-2024 15:27Bütün Hak Muhammed Ali yolunu Hak bilen Alevi kurumları ve yöneticileri beni arayıp istişare edebilir.bu yolumuzun bir gereğidir.
sadıkpolat
03-06-2024 15:20Sayın Ali Rıza bey.Çok doğru bir tespit. Sözde bu yapılanmaların iç yüzü yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Hep birlikte görüyoruz.