DİN BİR AFYON MU?
22 Kasım 2024, Cuma 00:14Dinler ve inançlar, tarih boyunca hep kullanılmıştır. Roma imparatorluğu yüz yıllarca Hristiyanlığı kullanmıştır. Avrupalı devletler Haçlı seferleri düzenleyerek Orta doğuyu ele geçirmek için kullanmıştır. Emeviler ve Abbasiler yine aynı şekilde İslam dinini istila ve işgallerinde bir araç olarak kullanmıştır. Oysa, hiçbir dinde istila, yağma, işgal ve katliam yoktur.
Yirmi birinci yüzyıla geldiğimizde din hala politikada, siyaset de bir araç olarak kullanılmaya devam edilmektedir. En son ABD seçimlerinde her iki aday da kiliselerde toplantılar ve açıklamalar yaparak din üzerinden seçim propagandalarına devam ettiler. Aynı yöntemler maalesef ülkemizde de kullanılmaya devam edilmektedir. Oysa, dinler ve inançlar insanların manevi dünyasına aittir. Onu kimse istismar edemez, çıkarları için kullanamaz. Bunu bütün dinler yasaklamıştır.
O halde, politikacılar, ellerini dinin üzerinden neden çekmiyorlar? Bunun nedeni, din ve inançlar üzerinden siyaset yaparak geniş kitleleri avlamak ve bunu oya dönüştürmek daha kolay olduğu için yapılmaktadır. Yani, hedeflerine ulaşmak için fazla bir çaba göstermeden, emek sarf etmeden kısa yoldan amaca ulaşılmaktadır. Oysa, ülkemiz de dahil olmak üzere, bu ülkelerin büyük çoğunluğunun anayasalarında laiklik ilkesi bulunmaktadır. Fakat uygulamada bu ilke ihlal edilmektedir. Toplumların din ve dinler tarihi konularında yeterli bilgiye sahip bulunmaması nedeniyle, insanların inançları istismar edilmektedir. Bu konuda ülkemizi örnek verecek olursak, laiklik ilkesine uygun olarak politika ve siyaset üretenler diğer ülkelerde olduğu gibi, din tüccarları tarafından “dinsiz” olmakla itham edilerek, "düşman" kategorisine konulmaktadır. Bu yolla rakipler toplumdan tecrit edilerek etkisiz kılınmaktadır. Sonuçta, iktidar olma hedefine ulaşılmış olunmaktadır.
Dünyada dinleri kullanarak iktidarı ele geçiren partiler, teolojik ideolojileri nedeniyle toplumların sorunlarına bir çözüm getirmekten uzaktırlar. Bu nedenle, iktidarlarının devamını sağlamak amacıyla, devletin kurumları aracılığı ile bir baskı rejimi kurmaktadırlar. Yani, demokrasiyi kullanıp otoriter bir rejimi hakim kılmaktadırlar. Bu otoriter rejimler, din ve inançlar üzerinden baskıladığı toplumun büyük çoğunluğunu ise, etkisiz hale getirmektedirler. Kendilerine muhalif olup ses çıkaranları ise, aynen orta çağ Avrupasında olduğu gibi, sahip oldukları teolojik ideoloji gereğince, onları aforoz edip cezalandırma yoluna gitmektedirler. Dünyada, özellikle de İslam coğrafyasında bu tip rejimlerin sayısı hiç de az değildir.
Konumuza gelecek olursak; din elbette afyon değildir. Ancak insanların inançları, din tüccarı politikacıların elinde, kitleleri uyuşturmak için kullanılan bir araç haline getirilmiştir. Toplumlar, din ve inanç aracılığı ile afyon içmiş gibi suskun hale getirilmektedir. Oysa, bütün dinler, adaletli olmayı, ahlaklı olmayı, yardımlaşmayı ve dayanışmayı öğütler. Ancak, geniş halk kitleleri bu bilgiden yoksun oldukları için kolaylıkla dini inançlar üzerinden etki altına alınabilmektedir. Halkları ve milletleri aydınlatması gereken din adamlarının büyük çoğunluğu ise, tüm bu olup bitenler karşısında sessiz kalmayı tercih etmektedirler. Tarih, elbette bir gün görevlerini bildikleri halde, yerine getirmeyen o din adamlarını da yazacaktır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum