CEM, MİRAÇ OLAYI VE KIRKLAR CEMİ
13 Nisan 2023, Perşembe 11:18Cem, Miraç Olayı ve Kırklar Cemi
Tende ve Canda kendini var eden
Hakkın adıyla
B’ismişah Allah Allah!”
Ateşten, havadan, sudan ve topraktan var oldum.
Doğdum 7 âlem, 3 atadan.
Hu dedim gerçekler aşkına!
Anam yer, babam yağmurdur kal-u beliden beridir.
Ateşten Ateşe, Havadan Havaya,
Sudan suya Topraktan toprağa!
Can cana doğru, nur ile geldim
Durdum divana, uydum meydana.
Can cana. Can didara.
Ya Hızır!
Sen her yerde hazır olansın!..
Her cana nazar olansın!..
Niyet ettik darına durmaya.
Çerağımızı yandırmaya.
Dört kapı, dört çıra hakkı için ola.
Hakk katında şefaat bula.
Hanemiz şenlik ola, rızkımız bereketli ola.
Cümle canlara nasip gide.
Ocağımız, çerağımız sönmeye.
Hanemizden taş, gözlerimizden yaş dökülmeye.
Varlığımız, dirliğimiz daim ola.
Muhabbetimiz eksik olmaya.
Üçlerin, beşlerin, Kırkların hakkı için ola.
On dört masumu pak,
On yedi kemerbest efendilerimizin katarından ayrılmayalım
Akşamlar hayır ola.
Hayırlar fethola.
Münkir münafık berbat ola, zalimler tarumar ola.
Delillerimiz yolumuzu ışıda.
Dil bizden kerem Hünkâr Hacı Bektaş Veli Efendimizden ola.
Gerçeğe Hü!”
Cem
Cem kelimesi Arapça fiil kökünden gelip isim olarak toplanma, bir araya gelme anlamına gelir. Cemle ilgili Gölpınarlı, Mevlevilerde aynu’l-cem’; ‘vahdet nes’esiyle ve cezbeyle askla ihvanın tam bir birlik hâlinde toplanıp semâ’ ve sefâ ile dem sürmesi anlamına kullanılır. Bu terim halk dilinde ayn-i cem seklinde söylenir.
Gölpınarlı Buyruklarında cem, taliplerin bir araya gelip evliya erkânını icra etmesi olarak tanımlanmıştır. Cemin icra edileceği yerin adı meydandır. Bazı Buyruklarda, cemin kaynağı olarak İslam’ın ortaya çıktığı ilk yıllar gösterilir. Müslümanların çoğalmasıyla yol, erkân ve irşat yürütülecek bir yere ihtiyaç duyulduğu ve bunun üzerine Hz. Peygamber’in emriyle uygun bir evin bu iş için hazırlandığı anlatılır.
Miraç Olayı ve Kırklar Cemi
Hz. Muhammet, atı Burak ile bir gece Mirac’a çıkar. Hz.Muhammet, Mirac’a çıkarken yoluna bir kükremiş aslan çıkar. Aslan yolunu keser. Gaipten bir ses (nida) gelir. “Hatemini (Parmağındaki yüzüğü) aslanın ağzına atması” istenir. Hz.Muhammet böyle yapar aslan sakinleşir, yoluna devam eder. Miraç’ta Hz. Muhammet’e; süt, bal ve elma verildiği rivayet edilir. Bal aşka, süt sevgiye elma ise dostluğa işaret eder.
Alevilikte Kırklar cemi denince akla, Hz. Muhammed’in Miraç’ta ya da Miraç sonrası Hz. Ali’nin sırrına ermesi ve kırklarla tanışması gelir. Cenab-I Hak ile 90 bin kelam konuşur. Bunun 30 bini sırrı hakikat olup Hz. Ali’de kalır. Hz. Muhammet, Cenab-ı Hak ile görüştükten sonra şehre döner. Yolda bir dergâha rastlar. Merak edip gidip kapısını çalar.
Şeyh Safi Buyruklarında kırklar meselesi hadimlik başlığı altında söyle anlatılır: Hz. Peygamber günlerden bir gün suffe-i safanın kapısına gider kapıyı çalar. İçeride sohbet etmekte olan kırklar, “kimsin?” diye sorunca, o da, “ben peygamberim, kapıyı açın içeri gireyim, siz erenler ile dem didar göreyim,” der.
Kırklar, “bizim aramıza peygamber sığmaz, git peygamberliğini ümmetine yap,” deyince Hz. Peygamber, hemen geri döner. Bunun üzerine Hak Teâlâ’dan “geri dön” nidası gelir ve tekrar kapıya varır.
Aynı durum tekrarlanır, yine Hak’tan dön nidası gelince üçüncü defa kapıyı çalar. Kim o denince, “seyyidu’l-kavm hâdimu’l-fukarâyım” yani ‘toplumun efendisi, fukaranın hizmetçisiyim.’ diye cevap verir.
Kırklar, “merhaba merhaba, ehlen ve sehlen hoş geldin, gelmekliğin mübarek olsun,” derler. Hz. Peygamber “ya mufettiha’l-ebvâb iftah lena hayra’l-bâb” yani ‘Ey kapıların açıcısı, bize en iyi kapıyı aç.’ Deyip.
Bismillah diyerek sağ ayağıyla içeri girer ve içeride 22 erkek 19 kadının olduğu Erkeklerin başında Hz. Ali’nin kadınların başında Hz. Fatıma’nın bulunduğu otuz dokuz sahabenin olduğunu görür.
İçlerinden biri eksiktir. O, Selman-ı Farisi dışarıda parsaya gitmiştir. İçlerinde Hz. Ali’nin de bulunduğu kırklar, Hz. Muhammed’i gördüklerinde ayağa kalkarlar ve yer gösterirler. Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin yanına oturur fakat o zaman yanındakinin Ali olduğunu bilmemektedir.
“Siz kimsiniz, size kim derler?” diye sorar. “Biz kırklarız, bize cehelten (kırklar) derler, cümlemizin gönlü birdir, birimiz neyse hepimiz oyuz,” BİRİMİZ KIRK KIRKIMIZ BİRDİR BİZİM..”derler.
Hz. Muhammed, “Nasıl?” diye sorunca, “birimizden kan aksa, cümlemizden kan akar” derler ve Hz. Ali koluna neşter vurarak kanatınca hepsinden kan gelir hatta dışarıda bulunan Selman’ın kanı bile içeri akar.
Hz. Ali kolunu bağlayınca hepsinin kanaması da durur. Bu arada Selman-ı Farisi parsadan bir üzüm/engür tanesiyle gelir. Kırklar, “Ey fakirlerin hizmetçisi (hâdimu’l-fukarâ)! Bu üzüm tanesini aramızda paylaştır” derler.
Hz. Peygamber bir üzüm tanesini kırk kişiye nasıl paylaştıracağını düşünürken Cebrail, Allah’ın emriyle cennetten nurlu bir tabak getirir ve onun önüne koyarak “şerbet eyle ya Muhammed!” der. Peygamberin bölüşümü nasıl yapacağını merak eden kırklar da birden ortaya çıkan nurdan tabağın farkına varırlar.
Hz. Muhammed, tabağın içine su koyarak “sakku’l-kamer” parmaklarıyla üzüm tanesini de ezerek tabağa kor ve böylece kırklara üzümü şerbet olarak sunar. Şerbetten içen kırkların tamamı mest u elest olarak kendilerine değişik bir hal gelir ve oturdukları yerden kalkıp bir kere “Ya Allah!” deyip sema’a dururlar. Kırkların semah’ına Hz. Peygamber de katılır, semah’ ederken imamesi yere düşer, yere düsen imameyi kırklar, kırk parçaya bölüp bellerine tennure olarak bağlarlar.
Büyük bir coşku ile vecd halinde semah dönülürken Hz. Muhammet’in başından sarığı (imamesi) düşer. Kırk parçaya bölünür. Kırklar parçaları bellerine bağlarlar, kemerbest olurlar.
Hz. Muhammet, Kırklar Meclisi’ne pirlerini sorar. “Pirimiz Ali’dir” derler. Böylece, Hz. Muhammet, Ali’nin de orada olduğunu öğrenmiş olur. Ali, Hz. Muhammet’in yanına gelir. Hz. Muhammet Ali’nin parmağında, Mirac’a giderken “aslana” verdiği yüzüğü (hatemi) görür. Ali’ye sarılır, O’nu bağrına basar.” Alevi inancında; kadın ve erkek canlardan oluşan Kırklar Cemi’nin tayin edici önemi vardır.
MİRAÇLAMA
Miraçlamalardan yola çıkarak Alevi inancındaki Miraç olayını ve Kırklar Meclisi inancını özetlersek;
"Cebrail Aleyhüselam gelir. Muhammed Mustafa Hakk’ın kendisini Miraç’a çağırdığını iletir.
Muhammed Mustafa, Burak adlı bineğe binerek Miraç’a yükselir.
Yolda önüne bir arslan çıkar. Arslan ona geçit vermez. Tanrı’nın esinlemesiyle Muhammed Mustafa, parmağındaki yüzüğü arslana verir. Bunun üzerine arslan önünden çekilir.
Muhammed Mustafa Hakk katına gelir. Hakk ona seslenir. Bu ses Hazreti Ali’nin sesidir. Yani yüce Hakk, Muhammed Mustafa Ali’yel Mürteza sesiyle seslenmiştir.
Muhammed Mustafa şaşkınlıkla; " Ey Ali, sen misin ? " diye sorar. Bunun üzerine Hakk; " Ey Muhammed, ben sana, senin en sevdiğin kişinin sesiyle sesleniyorum." der. Sonra Muhammed Mustafa, Allah’ı görür.
Kuşku yok ki Allah’a özgü bir suret yoktur. Bu nedenle yüce Allah Ali’yel Mürteza suretinde görünür. Başka bir deyişle yüce Allah, kulu ve elçisi Muhammed Mustafa görünürken Aliyel Mürteza suretinde tecelli eder.
Muhammed Mustafa Miraç’ta yüce Allah ile doksan bin kelam konuşur. Muhammed Mustafa'ya; süt, bal ve elma verildiği rivayet edilir. Bal aşka, süt sevgiye, elma ise dostluğa işaret eder.
Muhammed Mustafa, Allah’ın esinlemesiyle Kırklar Meclisinin bulunduğu kutlu dergaha uğrar.
Dergahın kapısını çaldığında içeriden bir ses, " Kimsin ? " der. Muhammed Mustafa sese; " Ben peygamberim !" diyerek yanıt verir.
Aynı ses bu kez; " Peygamberliğini git ümmetine yap. Bizim aramıza peygamber sığmaz ! " der.
Muhammed Mustafa kapıdan ayrılıp yürümeye başlayınca gaipten gelen bir ses ayrılmamasını kapıyı yeniden çalmasını ama yanıtı farklı vermesini söyler.
Muhammed Mustafa yine kapıyı çalar. İçerden yine; "Kimsin ? " diye sorulur. Bu kez Muhammed Mustafa; "Ben de sizden biriyim.Sizin gibi bir insanım. Yoksulların yardımcısıyım." der. Bu yanıttan sonra kapı açılır.
Muhammed Mustafa içeri alınır. İçerdekiler Muhammed Mustafa'ya "Hoşgeldin, sefa getirdin, uğur getirdin." diyerek karşılarlar. Muhammed Mustafa oluşmuş bir meclis görür. Hatta sayımını da içinden yapar. Tam 39 kişi vardır. Üstelik bu meclis kadın ve erkeklerden oluşmuştur. Bunların 22’si erkek 17’si kadındır.
Muhammed Mustafa'ya yer gösterilir. O da gösterilen yere oturur. Gösterilen yer baş köşedir. Hazreti Ali de meclistedir.
Muhammed Mustafa sorar:
"Size kimler denir ?" der. "Bize Kırklar denir" diye yanıt alır. "Ama burada 39 kişi saydım." der. O sırada Selman – ı Pak yoktur. Muhammed Mustafa ; "Peki sizin ulunuz, büyüğünüz, küçüğünüz kim ? " diye sorar. Gelen yanıt şöyle olur:
"Bizim küçüğümüz, büyüğümüz yoktur. Küçüğümüz de uludur, büyüğümüz de uludur. Birimiz kırkımız, kırkımız birimizdir." denir.
Bunun üzerine Muhammed Mustafa, meclisten bunu kendilerine kanıtlamalarını söyler. O sırada Aliyel Mürteza kolunu uzatır ve gömleğini sıyırır. İçlerinden biri "destur" diyerek bıçağın ucu ile kolunu hafif kanatır. Kolundan bir damla kan akar. Onu, her canın kolundan birer damla kanın gelmesi izler. 40. canın bir damla kanı da pencereden içeri gelir.
Bu ise Selman-ı Pak’ın kanıdır. Sonra Aliyel Mürteza kolunu bağlar, hepsinin kanaması durur. Selman-ı Pak, bir üzüm tanesi getirir. O’nu Muhammed Mustafa'ya verir ve bölüştürmesini ister. Muhammed Mustafa verilen kapta üzüm tanesini ezer, çıkan dem meclisteki kadın – erkek canlara dağıtılır. Kırklar, üzüm suyunu içerler. Hep birlikte mest olurlar.
"Ya Allah" deyip semah dönerler. Muhammed Mustafa da Tanrı esinlemesiyle onlara katılır. Büyük bir coşku ile vecd halinde semah dönülürken Muhammed Mustafa'nın başından sarığı düşer. Kırk parçaya bölünür. Kırklar, parçaları bellerine bağlarlar, kemerbest olurlar.
Muhammed Mustafa , Kırklar Meclisi’ne pirlerini sorar. " Pirimiz Ali’ dir " derler. Aliyel Mürteza, Muhammed Mustafa'nın yanına gelir. Muhammet Mustafa, Aliyel Mürteza’ nın parmağında, Miraç’a giderken "aslana" verdiği yüzüğü görür. Aliyel Mürteza’ ya sarılır, onu bağrına basar."
Miraç Olayı ve Miraçlama Nefesleri
Cem Ayinlerinde Peygamber’in Miracı 12 Hizmetten biri olarak Miraçlama diye bir bölümde deyişler eşliğinde canlandırılır;
Miraçlama Örnekleri
Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın miraç yolculuğu ve dönüşte kırklar meclisine uğramasını anlatan şiirlere miraçlama denilmektedir. Miraçlama cem törenlerinde âşıklar tarafından saz eşliğinde okunur. Anadolu’da bazı yörelerde Şah Hatayi’nin yazmış olduğu miraçlama okunur. Bazı yörelerde de Feyzullah Çelebi veya Mehmet Hamdullah Çelebi’nin miraçlaması okunur. Amasya, Çorum, Sivas ve Tokat yörelerinde daha çok Hamdullah Çelebi’nin miraçlaması okunmaktadır.
1) HASİRETİ (HAMDULLAH ÇELEBİ)
“Kün” dedi karar eyledi
Yeri göğü arşullahı
Çar anasırdan yarattı
Âdem Safiyullah’ı
Evvel Âdem Hakk’ı bildi
Başına çok haller geldi
Alnına bir top nur indi
Âdem bildi Nurullah’ı
“Velekad keremnâ” dedi
Melekler secdeye indi
İblis lâin etmem dedi
Takındı lanetullahı
Âdem’den zürriyet geldi
Hak emri dört güruh oldu
Dördüne dört ta’at verdi
Evvel zikri Zikrullah’ı
Bir katre nutfeden oldu
Âdem’den nur Şit’e geldi
Ehl-i Hakk tahkik kıldı
Ve hem Şit Nebiyullah’ı
Açıldı Haşimi necli
Mustafa Murtaza nesli
Yüz yirmidörtbin nebi
İbrahim Halilullah’ı
Halil’in evladı gelip
Abdül Muttalip Ebu Talip
Ol zaman nur iki olup
Bilen bildi Beytullah’ı
Abdullah’tan nebi zuhur
Dü cihanda oldu fahir
Ebu Talip’den etti zahir
Ali’yy-ün Veliyullah’ı
Dü cihan güneşi Ahmed
Vahiy geldi oldu irşâd
Münkir ne bilsün Ahâd
Ol bir nur’u Nurullahi
Hak emretti Cebrail’e
“Habibim Mi’raca gele”
Önünce delili bile
Cebrail Emirullah’ı
Dostunun selâmın aldı
Gönülleri şâdi kıldı
Cebrail rehberi oldu
Seyr eyledi Arşullah’ı
Sidret-ül-müntehaya vardı
Anda Cebrail durdu
Bundan öte sana dedi
Sen görürsün ol Allah’ı
Yetmiş iki perde geçti,
Hakk’ın emri ile aştı.
Birinci perdeye ulaştı,
Gördü Hikmetullahî
Arş-ı muazzam’a vardı
Anda çok hâller gördiü
Orda bir nişan verdi
Hâtem-i Nebiyullahı
Nalinin çıkarmak ister
Hatiften nida dost der
Arş-ı Azim’i göster
Nalini Habibullahi
Uçmak babına vardı
“Destur Ya Rabbim” dedi
“Gel dedi Rab virdeyledi
Uzattı desd-i Yedullah’ı
Azizullah el uzattı
Nûrı-u âlemi bezetti
Âlem bu anı gözetti
Gördü Hatemin Vallahi
Âşık maşuğunu gördü
Habib maksuduna erdi
Doksan bin kelâm sordu
Danışdı Kelâmullah’ı
Otuz bini şeriatta
Otuz bini tarikatta
Otuz bini hakikatte
Bilenler bildi vallahi
Olanları bilir bilen
Hakikate âşık olan
Gördü bir mahbup civan
Habib bildi Sırrullahı
Kudret lokması geldi
Süt elma baldan aldı
İkisi de bile tattı
Yediler nimetullahı
Gelmek için destur aldı
Muhammed ayağa kalktı
Mü’min’e tevhîd verdi
Tutmak için îllallahi
Kudret hazinesin buldu
Üzümü ikiye böldü
Engürü bergüzar aldı
Secde edip Babullah’ı
Kırklar yolunu gözetti
Vardı kırkları bezm etti
Oturuben niyaz etti
Selman sundu keşküllahı
Selman’a bir üzüm verdi
Yar yari ol demde gördü
Cümlesi pervane girdi
Tutundular arşullahı
Kırklar muradını aldı.
Esrar-ı Hak galip oldu
Muhammed evine geldi
Gördü Ali Keremullah’ı
Ali anda tevaf etti
Doksan bin kelâmı vasfetti
Hatemi nümayan etti
Verdi Şah Emrullahi
Çâr emânet fahri geldi
Muhammed Ali’ye verdi
Ahir sahibi var dedi
Bektaş Kaddesallah’ı
Şah Hasan Hüseyin geldi
İmam Zeynel parelendi
İmam Bakır şehid oldu
Ol sırr-ı Kutbullah’ı
İmam Ca’fer din rehberi
Musa Kazım din serveri
Olalım Rıza’nın çekeri
Veririm canı billahi
Takî Nakî Şâh Askerî
Onlar birbirinin yari
Mehdi mü’min intizârı
Tez gele Zamanullahi
Kutb-u Âlem Hünkâr geldi
Emanet sahibini buldu
Cümle erler nasîb aldı
Bağlandı rızaullahi
Bendesin almış araya
Varınca baki saraya
Bu HASRETİ bî-çareye
Şef’aat eder inşallahi
2)FEYZİ (FEYZULLAH ÇELEBİ)
Miraç okudu Cebrail
Muhammed Mustafa mah’i
Hak emrine oldu kail
Eyledi bir azm-i rah’i
Gaipten yandı bir çırak
Çünkü yakın oldu ırak
Cebrail getirdi Burak
Bindi ol Habib-ullahi
Burak kadem bastı arşe
Erişti fevk ile ferşe
Hak kadirdir cümle işe
Eyledi bir gez-nigâhi
Bir nida erişti Hak’tan
Ya Muhammed’im Burak’ta
Göz kamaşır şerer-nâk’tan
Müminlerin kıblegahı
Yolda ırast geldi bir şîr
Ya nedir bu işe tedbir
Hatemiyi ağzına ver
Sundu iki cihan şahı
Çıktı sitr-el müntehaya
Erişti ilanihaya
Kavuştu sırr-ı Hüda’ya
Seyretti Cemalullahı
Orda gördü bir nevcivan
Yüzü şemsi mahi taban
Cemalına oldu hayran
Nazar kıldı âl-Allah’i
Sordu doksan bin kelamı
Hak ile nik-ü namı
Bir dem eyledi âramı
Bu ne sırdır ya ilahi
Gaipten geldi yeşil el
Verdi sib, şir, engûr,asel
O demde gördü bir mahfel
Selmanı şey’en lillahi
Ayak üstü kalktı server
(Canlar ayağa kalkar)
Oldu gönlü gözü enver
Sır ile oldu münevver
Dedi bu hikmet ilahi
Oldu miracın mübarek
Hak kıldı Kur’an tebarek
Şanına levlâk-e levlâk
Padişahlar padişahı
Vardı kırkların cemine
Oturdu Hak makamına
(Canlar oturur)
Hü dedi gerçek demine
Dem-be-dem Resulullahi
Buyurdu ol nur-u vahid
Size armağan bu tevhid
Cümlesi de oldu sacid
Zikretti kelamullahı
Kırklar bir şerbet içtiler
Can ile baştan geçtiler
Cezbe-i aşka düştüler
Ettiler kırklar semahı
Gözleri kurretü’l ayn
Ali bin Hasan Hüseyin
İmam-ı Zeynel Abidin
Güruh-u Naci güvahi
İmam Bakır İmam Cafer
Kazım Musa Rıza Server
Şah Taki ba Naki Asker
Muhammed Mehdi penahı
Ata bahş eyledi lütfundan
Dûr eyleme rahmetinden
Mahrum koyma şefkatinden
Geda Feyzi pür günahi
3) Şah İsmail Hatayi
Geldi çağırdı Cebrail
Hak Muhammed Mustafa’ya
Hak seni Mirac’a okur
Dâvete Kadir Hüdaya.
Evvel emânet budur ki
Piri, rehberi tutasın
Kadim erkâna yatasın
Tariki müstakiyme.
Muhamed sükuta vardı
Vardı Hakk’ı zikreyledi
Şimdi senden el tutayım
Hak buyurdu vedduha.
Muhammedin belin bağladı
Anda ahir Cebrail
İki gönül bir oluben
Hep yürüdüler dergâha.
Vardı dergâh kapısına
Gördü orda bir arslan yatar
Arslan anda hamle kıldı
Korktu Muhammed Mustafa.
Buyurdu Sırr-ı Kâinat
Korkma Yâ Habibim dedi
Hatemi ağzına ver ki
Arslan ister bir nişane.
Hatemi ağzına verdi
Arslan orda oldu sakin
Muhammed’e yol veruben
Arslan gitti nihaneye.
Vardı Hakk’ı tavaf etti
Evvela bunu söyledi
Ne heybetli şirin varmış
Hayli cevreyledi bize.
Gördü bir biçare derviş
Hemen yutmak diledi
Ali yanımda olaydı
Dayanırdım ol Şahıma.
Gel benim sırr-ı devletlim
Sana tabiyim ey habibim
Eğiliben secde kıldı
Eşiği kıblegâhına.
Kudretten üç hon geldi
Sütü elma baldan aldı
Muhammed destini sundu
Nuş Etti Azametullaha.
Doksan bin kelam danıştı
İki cihan dostu dostuna
Tevhidi armağan verdi
Yeryüzündeki insana.
Muhammed ayağa kalktı
Hep ümmetini diledi
Ümmetine rahmet olsun>
Anda dedi kibriya.
Eğiliben secde kıldı
Hoşkal sultanım dedi
Kalkıp evine giderken
Yol uğrattı kırklara.
Vardı kırklar makamına
Oturuben oldu sakin
Cümleside secde kıldı
Hazreti Emrullaha.
Muhammed sürdü yüzünü
Hakka teslim etti özünü
Cebrail getirdi üzümü
Hasan Hüseyin ol Şaha.
Canım size kimler derler
Şahım bize Kırklar derler
Cümleden ulu yolumuz
Eldedir külli varımız.
Madem size Kırklar derler
Niçin noksandır biriniz
Selman şeydullaha gitti
Ondandır eksik birimiz.
Cümleden ulu yolumuz
Eldedir külli varımız
Birimize neşter vursan
Bir yere akar kanımız.
Selman şeydullahtan geldi
Hü deyip içeri girdi
Bir üzüm tanesini koydu
Selmanın keşkullahına.
Kudretten bir el geldi
Ezdi bir engür eyledi
Hatemi parmakta gördü
Uğradı bir müşkül hale.
Ol şerbetten biri içti
Cümlesi de oldu hayran
Mümin müslüm üryan büryan
Hep girdiler semaha.
Cümlesi de el çırpıben
Dediler ki Allah Allah
Muhammed bile girdi
Kırklar ile semaha.
Muhammed’im coşa geldi
Tacı başından düştü
Kemeri kırk pare oldu
Hepsi Sardı Kırklara.
Muhabbetler galip oldu
Yol erkân yerini aldı
Muhammed’e yol göründü
Hatırları oldu sefa.
Muhammed evine gitti
Ali Hakkı tavaf etti
Hatemi önüne koydu
Dedi saddaksın Yâ Ali!
Evveli sen ahiri sen
Zahiri sen bâtını sen
Cümle sırlar sana ayan
Dedi Şah-ı Evliya
MEHMET ÖZGÜR ERSAN -Abdal Yesari Çelebi
POSTED ON 19 NİSAN 2016 BY MOZGUR
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum