İstanbul
22 Ekim, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

BU VATAN KİMİN?

18 Mart 2024, Pazartesi 22:27

Çok değil, daha birkaç yıl önce, Alevi kuruluşları, cemevlerimiz, dergahlarımız milli günlerimizde neden suskun, diye sorduğumu hatırlıyorum.

Almanya’daki terör sevicilerinin baskılarıyla, bu vatanın öz evlatları susturulmuştu!

Ama, bugün Çanakkale zaferimizin yıldönümünde gördüm ki, Alevî Bektaşî inancına sahip canlar coşkuyla ve samimiyetle kutlama mesajları paylaştılar.

Alevî Bektaşî canlar nihayet kendi kimliklerini buldular!

Bu ülkenin Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti olarak her kuruluşunda Alevî Bektaşî canların kanı, teri, canı ve emeği vardır.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde, kimi tarikatlar “gavur memleketine gidilmez” diye fetva verirken, Fatih’in İstanbul’a Müslüman nüfus göç ettirme isteğine en önce koşanlar Alevî Bektaşîler ve yine silsilesini Şah-ı Velayet Hz. Ali’ye bağlayan Mevlevîler olmuştu.

1.Dünya Savaşı’nda Türk milleti varlık-yokluk mücadelesi  verirken, asker olmamalarına ve Osmanlı fermanlarına göre askerlik yapma mecburiyetleri de olmamasına rağmen, Çanakkale cephesine savaşmaya koşanlar yine Alevî Bektaşî ve Mevlevî canlar olmuştu.

Dinî gruplar içerisinde Doğu cephesinde, Rus işgaline karşı savaşa katılan sadece Alevî Bektaşî taburudur.

Alevî Bektaşî canlar arasında vatan/yurt duygusu ve hassasiyeti son derece yüksektir. Elbette, bunun nedenleri hakkında bilimcilerimiz araştırma yapmalıdır.

Ancak, gözden kaçırılmaması gereken en önemli husus, Alevî Bektaşiliğin “kurucu akıl” olarak tarih içerisinde oynadığı roldür.

Alevî Bektaşî canların “ortak hafızası”, kurucusu olduğu devlete elbette ihanet etmeyecek, tersine; her zora düştüğünde “Hızır gibi” yetişecektir.

Tarihte hep böyle oldu, bundan sonra da yine böyle olacaktır.

Dede Garkınların, Şeyh Hasanların, Battal Gazilerin, Hüseyin Gazilerin, Sarı Satukların, Baba Mansurların, Mahmud Hayranilerin, Hacı Bektaş Velilerin, Abdal Musaların, Kaygusuz Abdalların, Balım Sultanların, Pir Sultanların, Sinemilli Sultanların ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz Horasan Erenlerinin torunları bu vatanın asıl ve asil sahipleridir.

Su aktı, yatağını buldu.

Emperyalizmin gönüllü köleliğini üstlenen, Alevî Bektaşî kimliğine sistematik saldırılar düzenleyerek canlar içerisinde sadece fitne yaratmak ve düşmanlık yaymak için çalışanların hevesleri kursaklarında kalmıştır.

Ama, belirtmeliyim ki, işimiz bitmedi.

Alevî Bektaşî inanç toplumu onlarca yıldır ötelenmenin ve dışlanmanın yarattığı dağ gibi sorunların bir çırpıda çözülemeyeceğini biliyor.

Ekim başında Alevi-Bekteşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı görevine atanan Alirıza Özdemir’in 5 ay gibi kısa bir sürede Alevî Bektaşî canlarla sıcak diyalog kurmasının, “bizim tarafta” beklentileri de yükselttiğini belirtmem gerekiyor.

Daha önce de yazdım: Alevî Bektaşî canların devletten kendileri için hiçbir özel, ayrıcalık içeren talebi yoktur.

Alevî Bektaşî canların tek isteği, devletin sunduğu din hizmetlerinden eşit şekilde faydalanmaktır.

İlk ve orta öğretimde dinî eğitim, eğitim araç gereçlerinin hazırlanması, medya araçlarının kullanımı, inanç önderlerinin donanımlarının sağlanması, bürokratik personel eğitimi, ibadet mekanlarının bakım ve onarımı, hizmet içi eğitim imkanları yaratılması, inanç kültürünün desteklenmesi ve daha pek çok alanda eşit koşullarda hizmet almak istiyoruz.

BU VATAN KİMİN?

Bu vatan toprağın kara bağrında,

Sıradağlar gibi duranlarındır.

Bir tarih boyunca onun uğrunda,

Kendini tarihe verenlerindir.

 

Tutuşup kül olan ocaklarından,

Şahlanıp köpüren ırmaklarından,

Hudutlarda gaza bayraklarından,

Alnına ışıklar vuranlarındır.

 

Ardına bakmadan yollara düşen,

Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,

Huduttan hududa yol bulup koşan,

Cepheden cepheyi soranlarındır.

 

İleri atılıp sellercesine

Göğsünden vurulup tam ercesine,

Bir gül bahçesine girercesine,

Şu kara toprağa girenlerindir.

 

Tarihin dilinden düşmez bu destan,

Nehirler gazidir, dağlar kahraman,

Her taşı yakut olan bu vatan,

Can verme sırrına erenlerindir.

 

Gökyay’ım ne yazsan ziyade değil

Bu sevgi bir kuru ifade değil,

Sencileyin hasmı rüyada değil,

Topun namlusundan görenlerindir.

ORHAN ŞAİK GÖKYAY

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum