BAŞBAĞLAR KATLİAMINI KİM, NİÇİN YAPTI?
27 Şubat 2023, Pazartesi 14:17Sivas katliamının hemen ertesinde, 5 Temmuz 1993 tarihinde Erzincan'ın Başbağlar köyünde yaşayan insanlarımızı kimin ve hangi amaçla katlettiği aradan geçen 27 yıla rağmen, muğlaklığını koruyor.
Alevi örgütlerinin, Sivas katliamı hakkında dahi kapsamlı bir analizleri olmadığından hareketle, Başbağlar katliamı konusunda da yetersiz kalmalarını anlayabiliriz.
Bu yazıda, kişisel tanıklığım ile bazı olguları birleştirerek, Başbağlar katliamı hakkında yorumumu paylaşmak istiyorum.
1994 yılının Şubat veya Mart aylarından birisiydi. Soğuk ve karlı bir günde, Beyoğlu'nda kurduğumuz Hasret Gültekin Kültür Merkezi'ne bir ziyaretçi geldi. Kendisini o ana kadar görmediğim bu şahıs, benimle özel olarak görüşmek istiyordu.
Bilenler bilir, solda, en dipteki odamızı kütüphane olarak kullanırdık ve başka bir işim yoksa, vaktimi orada geçirirdim. Nitekim, bu misafirimizi de oraya aldım, kendisine çay ikram ettim.
Misafirim, Alevilerin bugüne kadar uğradıkları katliamlardan söz açarak, artık cevap verme gününün geldiğini, bizlerin de kendilerini desteklememiz gerektiğini söylüyordu.
Elbette ki, böyle bir şey olamazdı!
Alevilerin intikam eylemleri yapmaları demek, ülkenin topyekun mezhep temelli bir iç savaşa teslim olmasına yol açardı.
Bunun Alevilere hiçbir faydası olmayacağı gibi, tam tersine çok büyük ve telafisi imkansız acılara da neden olacaktı.
Misafirim, ısrarlıydı ve bana karşı cevap olarak, "kötü mü oldu, Başbağlar'da Sivas'ın intikamını aldık, artık Aleviler sahipsiz değil" deyiverdi!
Bu artık sözün bittiği yerdi.
"Başbağlar da, Sivas katliamı da amerikancı kontrgerilla eylemleridir. Sen Başbağlar'ı sahiplenerek, aslında kontrgerilla adına eylem yaptığınızı itiraf etmiş oluyorsun", dedim.
Misafirim sinirlendi, "sonra çok pişman olacaksınız, aslında hak ediyorsunuz" vs gibi cümlelerle Merkezimizi terk etti.
Misafirim, Yücel Halis isimli bir kişiydi. Eğer doğru hatırlıyorsam, bizi ziyarete geldiğinde, Özgür Ülke gazetesinde görevliydi ve çok kısa bir süre sonra da İstanbul'u terk etti.
Yücel Halis, Sivas-Elazığ-Tunceli ve kısmen Maraş coğrafyasında yaşayan Koçgiri aşiretinden, Alevi bir ailenin çocuğuydu. Babası Cemal Halis, 68 kuşağının devrimci gençlerinden, sonraları sosyal demokratlaşmış ve hatta kısa bir süre SHP adına bakanlık da yapmış olan Ziya Halis'in kardeşiydi.
Yücel Halis'in Sivas katliamından 3 gün önce, 29 Haziran'da Erzincan-Pülümür yolunu kesen PKK ekibinin içinde olduğu, sonra Gürlevik, Mercan, Munzur silsilesi üzerinden Sivas'a doğru bir ilerleyen bir güzergâhta Başbağlar köyüne saldırdıkları ve hiçbir günahı olmayan insanları sadece Sünni (ve Türk) kökenli oldukları için katlettikleri anlaşılıyor.
Yücel Halis'in bende bıraktığı izlenim, kendi başına karar verme ve eylem yapma potansiyeli olmayan ama, aşırı heyecanlı, fakat ters orantılı olarak bu heyecanını entelektüel birikimle bütünleştirememiş birisi olduğu yönündeydi. O nedenle, Başbağlar katliamını kendi başına karar alıp uygulayabileceğine inanmıyorum. Bu eylemin ancak bir emirle gerçekleşmiş olabileceğini düşünüyorum.
Eylem emrini Dr. Baran olarak tanınan, o dönem Tunceli-Erzincan bölgesinde PKK adına eylemler yapan ekibin başı olan kişinin vermesi mümkün görünmekle birlikte, Yücel Halis'in Aleviler adına intikam alacak bir örgütlenmeden söz etmesi nedeniyle, Başbağlar katliamının daha üst düzeyde bir karar/emir çerçevesinde gerçekleştirilmiş olabileceği bana daha mantıklı geliyor.
Başbağlar katliamının ardından PKK Alevi gençlerden terörist devşirme girişimlerinde epeyi yoğunlaştı. Ancak, önce Dr. Baran öldürüldü ve ardından da Öcalan'ın Tunceliler hakkında hakaret ifadeleri ifşa oldu ki, Öcalan'ın bu yorumlarını aslında söz konusu projenin iflası olarak değerlendirmek gerekir.
Ayrıca, Öcalan'ın bu katliam kapsamında soruşturulmamış olmasını da, büyük bir zaafiyet olarak kaydetmek gerekir.
Toparlarsak, Sivas katliamı ile siyasal islamcılar coşturuldu, karşısına da, Aleviler adına intikam alacak PKK ekibi konulmak istendi. Ancak, bu proje hem Alevi ve hem de Sünni halk kesimlerinde benimsenmedi.
Türkiye, dönem dönem denenen mezhep çatışması kışkırtmalarını bin yıllık sağduyusuyla bertaraf etti.
Her iki katliamın da adresi aynıdır. Bunu anlamak için çok zeki olmaya gerek yok. Siyasal islamcılara iktidar yolunu açmak isteyen ve PKK'yi, tıpkı Irak ve Suriye'de kullandığı IŞİD gibi, şantaj enstrümanı olarak sahaya süren "üst akıl" aslında aynı kumanda merkezidir.
Bu merkez, 90'lı yılların sonunda Büyük Ortadoğu Projesi adı altında tüm coğrafyamızı yıkıma uğratan ABD emperyalizminden başkası değildir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum