ANADOLU’NUN HORASAN’I: TUNCELİ
19 Ekim 2024, Cumartesi 00:04Tunceli Valiliği, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ve Munzur Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği “Anadolu’nun Horasan’ı: Tunceli” başlıklı 2 günlük sempozyum sona erdi.
Sempozyum sonrasında katılımcılar Tunceli-Ovacık hattında inanç lokasyonlarını ziyaret ettiler.
Benim de “Türk İnanç Kültürü ve Tunceli: İslam ve İslam Öncesi Türk İnanç Kültürü ile Tunceli İnanç Kültürünün Karşılaştırmalı Analizi” başlıklı bir bildiri sunduğum “Anadolu’nun Horasan’ı: Tunceli” sempozyumuna 61 akademisyen ve araştırmacı 53 bildiri sundular.
“Anadolu’nun Horasan’ı: Tunceli” sempozyumunun bugüne kadar Alevi inanç dairesi içerisinde düzenlenen sempozyumların en geniş katılımlı, en zengin içerikli ve en heyecan verici sempozyum olduğu kanaatindeyim.
Sanıyorum, ileride bu sempozyumu “tarih yazan” bir etkinlik olarak anacağız.
Müzikten rüyalara, mitolijiden ritüellere, ocaklardan menakıpnamelere, tarihten geleceğe, Horasan’dan Tunceli’ye vb çok geniş bir alanda ve açılış ile kapanış oturumları ile birlikte 2 gün içerisinde tam 14 oturum düzenlendi. Her oturumda ortalama 4 katılımcı bildirilerini sundular.
Her oturumun sonunda mutlaka izleyicilerin soruları ile tartışma açıldı.
Hiçbir konu ve alanda herhangi bir kısıtlama veya engel olmadan öğrenciler ve profesörler birlikte tartıştılar.
Esasen, akademi dünyasında bu boyutta ve görkemde sempozyum düzenlemek diğer bilim dalları için de kolay değildir. Bu bağlamda, organizasyon ekibinin ve katılımcıların müthiş bir “şey” başardıklarını övgüyle kayda geçirmek gerekir.
Munzur Üniversitesi, Alevilik uygulama ve Araştırma Müdürü Doç. Dr. Aziz Altı’ya bu devasa sempozyumun başarıyla sona ermesini sağladığı için çok teşekkür ediyorum.
Sanıyorum, Altı’nın başarısı pek çok üniversitemizin de Alevilik Bektaşilik alanında bilimsel çalışmalara daha fazla eğilmesine cesaret verecektir.
Kanaatimce, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı Alirıza Özdemir’e de bir teşekkür borcumuz var.
Onun sayesinde bir yıl gibi kısa bir zaman içerisinde Türk üniversitelerinde Alevilik Bektaşilik çalışmaları “görünür” hale geldi. Özdemir’in bilimsel dünyayı bu alana yönlendirmede üstlendiği öncü rolün, kısa süre içerisinde meyvelerini almaya başlayacağımızı ve özellikle de Alevi Bektaşi kökenli bilimcilerin alana tedricen daha fazla katılacağını düşünüyorum.
“Anadolu’nun Horasan’ı: Tunceli” sempozyumunun bir ayırt edici özelliği de, katılımcıları arasında çok sayıda inanç önderi bulunması ve hepsinin de bildirilerle sempozyumun aktif katılımcıları olarak aramızda olmaları idi.
Onların varlığı; özellikle de, bazı bilimci dostlarımızın inanç dairesinden sapma gösteren tespit ve yorumlarında müdahil olmaları ve düzeltme yapmaları sayesinde sempozyumun yüksek bir verimlilik derecesi yakaladığını da belirtmeden geçmeyeceğim.
Bilim ile inanç önderlerinin karşılaşması ve buluşmasının özellikle de yakın süreçte kritik öneme sahip olduğunu düşünüyorum.
“Anadolu’nun Horasan’ı: Tunceli” sempozyumu bu noktada da, bundan sonraki sempozyumlara örnek olacaktır.
“Anadolu’nun Horasan’ı: Tunceli” sempozyumu çerçevesinde Prof. Dr. Mustafa Aksoy’un da bir fotoğraf sergisini inceleme fırsatımız oldu.
Aksoy uzun süredir “damga”lar üzerine çalışıyor.
“Damga”ların Türk kimliğinin tarihsel derinliğini kavramada bir “ölçüm aracı” olduğunu düşünen Aksoy, elde ettiği bulguları da “kültürel DNA” olarak tanımlıyor.
Tunceli coğrafyasından elde ettiği bulguları Horasan ve İç Asya coğrafyasında buldukları ile karşılaştıran Aksoy’un fotoğraf sergisi bir bildiri formatında değildi, ama kalın bir kitap değeri ve içeriğindeydi. Umarım, bulgu ve tespitlerini paylaşacağı kitabını en kısa zamanda okurla buluşturur.
Öğrenebildiğim kadarıyla, “Anadolu’nun Horasan’ı: Tunceli” sempozyumunda sunulan bildiriler en kısa zamanda Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı tarafından kitap formatına yayımlanacak.
Burada sunulan pek çok bildirinin çok sayıda “atıf” alacağını düşünüyorum. Bilimcilerin en mutlu oldukları an, ortaya koydukları çalışmalarının takdir edilmesidir. Bir bilimci için en büyük takdir de, çalışmasının diğer bilimciler tarafından atıf konusu yapılmasıdır, diye düşünüyorum.
Tek tek sayamam ve saymak yanlış da olacaktır. Ancak, örneğin müzik bildirilerinin çok sayıda atıf alacağına inandığımı belirtebilirim. İnanç müziği, müzik antropolojisi, müzik sosyolojisi alanında çalışan çok az sayıda bilimci olduğunu biliyorum. Umarım, bu sempozyum bu alanda ilgiyi artırmaya katkı sağlar.
İki konuda görüşlerimi belirterek değerlendirmemi bitirmek istiyorum.
Birincisi, Prof. Dr. Hiroki Wakamatsu’nun da vurguladığı gibi, Alevilik Bektaşilik “çalışmak” için ve bu çalışmalarda başarı kazanmak için Alevi Bektaşi kökenden olmak ön koşul olamaz!
Bu bilimin var oluşuna ters ve ayrıca ırkçı bir yaklaşımdır.
Şu doğrudur; Alevi Bektaşi kökenden gelen bilimcilerin bu alana daha fazla yönelmelerini ve ürün vermelerini teşvik edelim, destekleyelim.
Ancak, Alevi Bektaşiler arasında bir kesimin Alevi Bektaşi kökenden gelmeyen bilimcileri itibarsızlaştırmaya yönelik cümle kurmaları kabul edilemez.
İkinci olarak ise, şunu söylemek istiyorum. Türkiye’de akademi dünyasında ciddi bir metodoloji ve buna bağlı olarak da kavramsallaştırma sorunu var. Sadece sosyal bilimler değil, fen bilimlerinde dahi gözlemlediğim bu sorunu, “doğal olarak” bu sempozyumda da tespit etmek mümkündü. Alevilik Bektaşilik temel kavramlarından başlayarak, bilim kavramlarının ayrıştırılması ve netleştirilmesi hacimli bir iş olarak, bilimcisini bekliyor.
Sonuç olarak, 16-17 Ekim tarihlerinde Tunceli’de düzenlenen “Anadolu’nun Horasan’ı: Tunceli” sempozyomu kanaatimce “tarih yazan” bir etkinlik oldu.
Düzenleyen, bildiri sunan, katılan, tartışan ve eleştiren herkes bu başarının paydaşıdır.
Alevilik Bektaşilik dairesinde nice sempozyumlara vesile olmasını/olacağını diliyorum.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
İhsan Ünlü
22-10-2024 16:52Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum hayırlı olsun.
Kazım Büklü
20-10-2024 14:19Tunceli Üniversitesi'ndeki Alevi Bektaşi Sempozyumu ana başlığı Anadolu'nun Tunceli'nin Horasanı ifadesi yerli yerinde olmuş akademik çevrede birçok ilde Alevi Bektaşi sempozyumunun yapılması çok çok önemli, çünkü Sünni camia Türkiye'de yaşayan Alevi ve Bektaşi inancına sahip birçok verileri kulaktan kulağa duymuştur Bu da iki inanç grubunun birbirini tanımadığı anlamına gelmektedir Hz Ali'nin dediği gibi, kişiler birbirini tanımadığı zaman bir gün düşmanı olurlar onun için sempozyumlar düzenlenmesi çok önemlidir. İyi olmuş emeği geçen başta Tunceli Üniversitesi ve Alevi Bektaşi Cemevi Başkanına o sempozyumu düzenledikleri için bir Alevi vatandaş olarak teşekkür ediyorum
Hüseyin Köksal
19-10-2024 10:17Başarılı bir Etkinlik Emeği geçen herkesi tebrik editoeum
Hüseyin Köksal
19-10-2024 10:15Çok teşekkür ederim başarılı bir çalışma ve güzel bir etkinlik olmuş emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.AHİ KON DER Ve AHİ BEKTAŞ TÜRK DÜNYASI Gen Başk. Hüseyin Köksal