İstanbul
17 Eylül, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

ALEVİLİĞİN İNKÂRI ÜZERİNE İRONİ

29 Temmuz 2024, Pazartesi 10:33

İslam, Hz. Muhammed, Hz. Ali (Alevi=Ali soyu ve takipçileri) dememek için milyon renge büründüler.

Binbir dereden su getirdiler.

Sürekli daha eski ve daha da akla gelmeyecek eski çağlara dayatarak anlatma hissindeler.

Lakin ADINI koyamıyorlar. Gerçi “Alevi”, ki Arapça bir tanımlama, üzerinde diretmeleri gayet doğal bir durum.

Aksi nasıl asimile edecekler, değil mi?

Tarihte Hz. Muhammed Mustafa’nın vefatı ile beraber vasiyeti inkâr edilerek, yaşamında öz düşmanları olan lanet Emevilerin iktidar, ki bu İslam’dan önce yitirdikleri güçlerini daha da ileriye taşıyarak “İslam” adı altında elde ettikleri bir güç unsuru olarak kullanıldı.

Bu öyle bir güçtü ki, devletin kaynakları yakınlarına ve satın aldıklarını beslemek için kullanılıyordu ve de bu şekilde maddiyata dayalı bağımlı bir kitle oluşturdu.

Hani diyorlar ya “Aleviler korkmuş, o yüzden İslamız demişler”.

Hatlar yanınca tabi böylesi saçma mantıksız iddialar da saçabiliyor bu muhteremler.

Bir ara uzun bir yolculuk esnasında arabama taktığım soğutucu sigortaları attırmıştı, Adana-Pozantı’dan sonra K.Maraş’a gidinceye kadar arabam bayağı saçmalamıştı elektroniksel açıdan.

Ehlibeyt ailesi katliamdan geçirilecek, “biz” ise gideceğiz tam da o ezilen ve katledilenleri seçip daha da katliama uğramak için kendimize heyecan arayacağız.

Hepimiz ruh hastasıyız ya, gide gide tam da ezileni seçeceğiz dahada acı çekmek için!

Ya Hû siz söyleyin yine, biz korkak mıyız, yoksa zulümden zevk alan ruh hastası mıyız, yoksa mazlum muyuz?

Ama bir gelişme var gibi...

14000 seneden 4000 seneye düşmüşler geri.

Bizim köylerde dolaşıyorşarmış, diyorlarmış ki 12 İmam, Ali, Muharrem falan filan sembolikmiş, şimdi kendileri doğrusunu anlatıyorlarmış.

Dedelerimiz, sümme haşa, korkalıklarından mecburi kaldıkları için böyle “İslami” söylemlerle sırlamışlar.

Vay babo vay, bunca Alevi Hakk aşığı, erenler bilmiyormuş, bunlar çözmüşler!

Bütün ulu ozanlara bir kılıf uydurmuşlar, yok Virânî “Nusayriymiş, sonradan Bektaşi olmuşmuş”, yok Şah Hatâyî ve Pir Sultan Abdâl İran ajanı şii misyoneriymişmiş.

Hallac’ın sıkı bir “Muhammedci” olduğu gerçeğini kendi kitabından okusalar kalp krizinden gidecekler!

Hangi Alevi Hakk aşığını, hangi deyişi, hangi Alevi kaynağını inkâr edeceksiniz?

Gerçek akademisyenler, araştırmacılar size gülüyor, ciddiye bile almıyorlar sizin en büyük “araştırmacı yazarlarınızı”.

Bilimsel hiç bir değeriniz yok.

Aranızda “yazar” diye dolaşanlarınız sahte tarih anlatmakta ve intihal (çalıntı) yaptıkları sürekli deşifre edilmekte.

Hırsızlık, sahtekarlık, dernek başkanlığı yaparak milletin paralarını çocuklarının hesabına aktaranlarınız, var da var.

Oysa Alevilik, Hz. Ali’nin de şu sözlerle “bana bütün dünyayı verseler de bir karıncanın ağzındaki taneyi almam” belirttiği kadar ince ruhludur.

Zürih Luvi Araştırma Vakfı bile resmi olarak yazı yayınladı ve bu sahtekarların maskesini sergiledi.

Bu iddiaları söyleyen şahsı köy köy dolaştırıp “hakikatı” öğreteceklermiş.

Bunun karşısında duranları nasıl tehdit ettiğinizi de çok iyi biliriz. Bu bir zamanlar heves edip Alevi köylerine cami inşası düşünen, sonra bu sevdaları tutmayınca şimdi bizzat içimizden çıkan sözde “aydın, devrimci, demokrat” maskeli şarlatanların işbirlikçilerin projesidir.

Bu 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Alevileri hristiyanlaştıramayan protestan misyonerlerin (Alman ve Amerikan) projesidir.

Kısacası sizin hizmet ettiğiniz uçları iyi biliriz.

Şöyle bir durum var:

1) Bu şahısların dinler (eskiler de dahil) hakkında bilgisi olmadığı muhakkak.

2) Alevi yol erkânını ve edebini bilmedikleri kesin.

3) Adını koyamadıkları bir “inanç”, kültür, “yaşam felsefesi” mi bir şeyin tam tanımı nedir, açıklık bekleniyor.

4) Arapça ve İslami olan “Alevi=Ali soyu (evvel Ehlibeyt, sonraları taliplerce de benimsenmiş) tanımını kullanmada ki ısrarınız nedir?

İsmail Beşikçi size bir köşe yazısında demişti “Alevi, Bektaşi, Kızılbaş, Kalenderi vesaire tanımlamalar islamidir, bunları kullandıkça İslam’dan ayrılamazsınız”.

(Not: Bu yazısı krdnews adlı eski sitede yayınlanmıştı, sonradan kaldırıldı, ama emin olun arşivledim)

5) Aslında, İsaac Bonewits’in eski inançlara özlem duyan doğa ve hayvanlarla iç içe olmak isteyen kesim için “neo-pagan” yani “yeni köylü inancı” deyimini belirlemişti, bu tanımlamayı kullanabilirsiniz.

Şunu da belirteyim, Romalılar “pagan/köylü” terimini “cahilleri” tanımlamak amacıyla söylerdi.

(Not: Sakın köylüler hakkında böyle düşünüyormuş gibi bir iftirayı üzerimize yaftalamayın, sonuçta bizler de o köylerde yetişen gerçek Alevi aşıklarını iyi biliriz, ki yüzyıllarca sizin bugün inkâr ettiğiniz Aleviliği yaşattılar).

Velhasıl, yine iş bize düştü, bakın ne buldum “Uydurma Bilimsel Araştırmalar Akademisi” arşivlerinde:

Mürşid-i alem Ryu, lanet Blanka’ya karşı atakta bulunurken talipleri/dervişleri semah dönüyor.

Bu eserin 4000 sene öncesine ait olduğu belirtilmiş.

O dönem Aleviler “Sokak Dövüşçü Cemaati” olarak adlandırılıyorlarmış!

Artık bir teşekkür borçlusunuz, sizin dahi kaynaklarınızı biz belirtiyoruz.

İllâ Hû!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum