İstanbul
22 Ekim, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

ALEVİLİĞİ İSLAM DIŞI GÖRMEK, BİR PROJE Mİ?

22 Şubat 2024, Perşembe 09:51

Son zamanlarda hem kendine “solcu” diyen çevreler hem de bazı tarikat ve cemaatlerin Aleviliği köklerinden koparma faaliyetleri içinde oldukları görülmektedir.

Bunlara ayrı ayrı cevaplar vermiş olmama rağmen, aynı çevreler değişik adlarla bu projelerdeki misyonerlik faaliyetlerine devam etmektedirler. Sanki bir merkezden saldırıya geçmiş gibiler.

Solcu” görünümlülerin Avrupa Birliğinden fonlandıklarını biliyoruz. Zaten bunu da saklamıyorlar. Bu sözde eski solcuların savunacakları bir şey kalmadığı için Alevilik üzerinden nemalanmaya çalışıyorlar.

Her iki çevre de Aleviliği “İslam dışı” ya da “batıl inanç” olarak gördüklerini açık açık beyan ediyorlar. Tarikat ve Cemaat görünümlü olanlar Alevileri “Müslümanlaştırma” adı altında Vahabileştirmeye, Avrupacılar da “Luvileştirme” adı altında Aleviliği köklerinden koparma peşindeler.

Tarikat ve Cemaatleri bir sonraki yazıya bırakmak kaydıyla, bugünkü makalemizde Avrupa Birlikçilerin savunduğu tezlere cevap vereceğiz.

Bu konuda en belirgin olanı Erdoğan Aydın’ın “Aleviliği Ne Yapmalı” kitabındaki görüşlerdir.

Aleviliği İslam dışı gören bu iddialara cevap verdiğimizde “sol” görünümlü olanların hepsine cevap vermiş olacağız.                                                           

Yazarın, ALEVİLİĞİ NE YAPMALI?  isimli kitabındaki görüşleri şöyle:

1-Alevileri İslamlaştırmaya çalışıyorlar.

2- Aleviliği savunanları işbirlikçi olarak görüyor.

3- Hz. Ali’nin Halife olmak için yeterli bir mücadele vermediğini iddia ediyor.

4- Hz. Ali’nin, ozanların deyişlerinde “tanrı” olarak görüldüğünü ileri sürüyor.

5- İslam dinini doğuşundan itibaren “fetihçi” olarak görüyor.

6- çok kadınla evliliği bugüne göre ele alıyor.

7- Kırklar Cem’inde Hz. Ali’nin üstün görüldüğünü ileri sürüyor.

“ALEVİLERİ İSLAMLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Yazarın, üzerinde en çok durduğu konulardan birisi, “Alevilik İslam dışıdır, onu İslamlaştırmaya çalışıyorlar.” 

Bir kere Alevilik İslam dışı değildir. Bu konuya aşağıda daha geniş bir şekilde değineceğiz. Ancak kısaca şunu hemen belirtmemiz gerekiyor. Aleviliği İslam dışı görenlerin görüşü kabul edildiğini farz edelim. O zaman Alevilerin ne inancı, ne edebiyatı, ne sanatı, ne de kültürü kalır.

Çünkü, Alevi ozanların İslamiyet ile ilgili o kadar sayısız eserleri var ki; onu nereye koyacaksınız?

On iki imamlar hakkındaki düazları, Kerbela katliamı ile ilgili deyiş ve matem şiirlerini ne yapacaksınız?

Bu eserleri yok saydığınız zaman zaten Alevilik diye bir şey kalmaz. Dolayısıyla bu iddialar temelsiz ve gerçek dışıdır. Zaten amaç da başkadır.

Bu makalemizde buna da değineceğiz. Şimdi Erdoğan Aydın’ın iddialarını ele alabiliriz.

Yazar, İslam dininin tarihsel gelişimini ele almış, ancak yanlış sonuçlara varmıştır. İslam dininin ilk ortaya çıktığı ve uygulandığı dönemini, bugünkü anlayışla aynı olduğunu ve sadece ibadetlerden ibaret olduğunu sanıyor.

Oysa, Hz. Muhammed dini tebliğ etmeye başladığında, Mekke doğudan gelen ticaret mallarının batıya taşınma yolu üzerinde bulunması nedeniyle bir merkez olmuştu. Ticaret malları buradan Şam’a, Anadolu’ya, oradan da Avrupa kıtasına naklediliyordu. Mekke aristokrasisi ve tüccar sınıfı bu ticaret sayesinde zenginleşmiş ve hatırı sayılır bir sermaye birikimi sağlamıştı.

Ancak, bu zenginlik küçük ve dar bir zümrenin elindeydi. Yani, ticaret tekelleşmişti. Halkın çoğunluğu yoksul ve bu gelirden pay alamıyordu. Fakir halkın çocukları, özellikle de kız çocukları ödenemeyen borçlar, faizler ve fakirlik nedeniyle birer “mal” gibi alınıp satılıyordu. Hatta bazıları da diri diri toprağa veriliyordu.

Bu durumu Kur’an’ı Kerim’de yer alan ayetlerde görebiliriz. Bu ayetlerden bazıları şunlardır:

İSRA SURESİ, 31. Ayet: “Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyiniz. Biz onları da rızıklandırırız.

NAHL SURESİ, 57. ve 58. ayet: “İçlerinden birine kızı olduğu müjdelenince, öfkelenerek yüzü simsiyah kesilir. .... Doğan kızı utana utana yaşatsın mı, yoksa, toprağa mı gömsün?

Bugün İslam dininde yer alan ibadetler, Mekke’deki zengin ve aristokratlar tarafından da yerine getiriliyordu. Yani, onlar da namaz kılıyor, hac ziyaretinde bulunuyor, oruç tutuyordu. Ancak gelirden yoksullara pay verilmiyordu.

Hz. Muhammed’e Mekke’de inen sure ve ayetlerde bunu görebiliriz.

MAUN SURESİ: “Dini yalanlayanı gördün mü? İşte öksüzü iten, kakan odur. Yoksulu doyurmaya önayak olmayan odur. Vay haline o namaz kılanların ki, onlar gafildirler. Onlar riyakarlık yapanlardır. Onlar zekat vermeyi de men ederler.

LEYL SURESİ: 17. ve18. Ayet: “Kötülükten çok sakınan, başkalarına yardım ederek malını veren, nefsini temiz tutan kimse, ondan (cehennemden) uzak kalır.

FECR SURESİ: 17-20. Ayetler: “Hayır siz ne yetimi ağırlıyorsunuz ne de yoksulu beslemek için birbirinizi teşvik ediyorsunuz. Serveti de pek çok seviyorsunuz.

Ayetlerden de anlaşılacağı gibi, Yoksullara ve yetimlere gelirlerinden pay vermeyen “dindar” Mekke’li bezirganlar iki yüzlü olmakla ve gafil olmakla itham ediliyorlar.

Erdoğan Aydın, olaylara sınıfsal açıdan baktığını belirtmesine rağmen bunları atlıyor.

Yoksulların haklarını savunmak, olaya sınıfsal bakmak değil midir? 

Yazar, Hz. Muhammed’in bu devrimci tebliğlerini Emevilerin, Abbasilerin ve bugün onların devamı olan Vahabilerin “İslam” anlayışı ile karıştırıyor.

İslam dininin onların iktidarında nasıl bir fetih aracına dönüştüğünü görememektedir. Bu anlayış sadece İslam’ın başına gelmemiştir.

Aynısını Zerdüşlik’te, Hristiyanlıkta da görebiliriz.

Fetihçiliği ve katliamcılığı ne Avesta’da ne de İncil’de, ne de Kur’an’da bulabilirsiniz.

Zerdüşt’lüğün din anlayışının ilkesi “İYİ DÜŞÜN, İYİ SÖYLE, İYİ YAP”tır.

İncil’de iyi insan ve ahlaklı olmayı öğütler. Ancak, egemenler dini yayılma ve fetihlerinde bir araç olarak kullanmışlardır.

Bunları görmeden doğru analizler yapamayız.

Sanırım sayın Aydın, bunları atlamış gözüküyor.

Aleviler kendilerini İslam’ın içinde görüyorlar. İman ve ibadetleri de Kur’an’a dayanmaktadır.

Her halde sayın Aydın’da Alevilere EMEVİ’lerin penceresinden bakmaktadır.

Alevileri “bidat” (İslam dışı) görüşünü buradan almaktadır.

Alevilik hakkındaki bu iddialar bin üç yüz yıldan beri psikolojik savaş yöntemleri olarak tekrarlanmaktadır. Sanırım, Erdoğan Aydın da bunların etkisinde kalmış.

 KENDİ GÖRÜŞÜ DIŞINDAKİLERİ İŞBİRLİKÇİ GÖRMESİ

Erdoğan Aydın, Aleviliği bir inanç olarak değil, sanki bir siyasal parti, hatta “Marksist” bir parti gibi değerlendiriyor.

Oysa Alevilik, Karl Marks’tan yüz yıllar önce yer edinmiş bir inançtır.

Yazar, Aleviliğin Şamanizm’den, Zerdüştlükten, Budizm’den, Hristiyanlıktan ve İslam’dan esinlenerek ortaya çıkan bir sentez olduğunu belirtmektedir. Aslında bütün dinler ve inançlar birbirinden etkilenmiştir. Bulundukları bölgenin gelenek ve göreneklerini inançlarla birleştirmişlerdir. 

Dinlerdeki farklı mezhepler de buradan kaynaklanmıyor mu? 

Öyleyse, sayın Aydın Aleviliği neden İslam dışı görüyor?

Marksist bir parti istiyorsa, gidip onun mücadelesini versin. Alevilik üzerinde kendine alan yaratmasın. 

Alevilerin yüzyıllardır çektiği sıkıntı ve ızdırabın son bulmasını istiyorsa, onların demokratik taleplerine destek verebilir.

Ancak, “solculuk” adına Aleviliği kendine kalkan yapmasın.

Gitsin “solculuğu” biraz da başka mahallelerde YAPSIN.

Aleviliği savunanlara da “işbirlikçi” diyemezsiniz.

Aleviler direnişin bedelini Maraş’ta, Çorım’da ve Sivas’ta bedenleriyle ödediler.

YETER ARTIK!

Çekin elinizi Alevilerin üzerinden. Soyadınız Aydın, gidin karanlıkta kalan BAŞKA yerleri aydınlatın. 

ALEVİLER ZATEN AYDIN!

AYDIN: “HZ. ALİ YETERLİ MÜCADELE ETMEMİŞTİR”

Yazar, Alevilerin Hz. Muhammed’den sonra, en çok değer verdikleri Hz. Ali’nin iktidar mücadelesinde yeterli mücadele vermediğini, ezilenlere sahip çıkamadığını, buna örnek olarak da Ebuzer’in Hz. Osman zamanında Rebeze çölüne sürülmesini örnek göstermektedir.

Hz. Ali, Ebu Zer Giffari’nin sürgün edilmesine karşı çıkmıştır. Hatta, Ebu Zer’e refakat de etmiştir. Daha ne yapabilirdi ki; kılıcını eline alıp halifenin ordusuna savaş mı açmalıydı? 

İktidar güçle ele geçirilir.

Yetmiş yıldır Türkiye’de neden bir sosyalist parti iktidar alternatifi olamıyor? 

Bırakın sosyalist bir partiyi, kendisine sosyal demokrat diyen bir parti bile alternatif oluşturamıyor.

Hz. Muhammed Hakka yürüdüğünde naaşını Hz. Ali ve sayılı birkaç sahabe toprağa verdi.

Geri kalanlar iktidar mücadelesi veriyordu. Buna karşı çıkan Hz. Ali’nin evi basılarak, eşi Hz. Fatıma saldırıya uğramadı mı?

Altı ay sonra da bu yaralar nedeniyle hakka yürümedi mi? 

Otuz iki yaşında bir savaşçı olan Hz. Ali iktidar mücadelesi verebilecek ne tecrübeye ne de güce sahipti.

İktidar olmak o kadar kolay ve basitse BUYURUN SİZ İKTİDAR OLUN.

HZ. ALİ’NİN “TANRI” OLARAK GÖRÜLMESİ

Yazar, Alevi ozanların deyişlerinde bazı mısraları örnek gösterip, Hz. Ali’nin “tanrısallaştırıldığını” ileri sürmektedir.

Bu iddia Emeviler döneminden beri Hz. Ali taraftarlarına yapılan psikolojik savaş yöntemlerinden biridir.

Muaviye’de “Hz. Ali kendisini peygamberden üstün görüyor”, “Şia’cılar Ali’yi tanrı kabul ediyor” gibi yalan ve iftiralar ekseninde propaganda yaptırıyordu.

Aynı sözler Yavuz-Şah İsmail mücadelesinde de Osmanlı tarafından kullanılıyordu.

Sanırım yazar da bu psikolojik savaş yöntemlerinin etkisinde kalmış. Şimdi ozanların mısralarını bizde inceleyelim:

Sabah seherinde virdim (dua) budur bu.

Allah bir, Muhammed Ali’dir, Ali.

Zikrim olan la İlaha illallah.

Allah bir Muhammed Ali’dir Ali.

Yukarıdaki sözlerin 16. Yüzyılda Bektaşi dergahında Postnişin olan Sersem Ali Babaya ait olduğu belirtiliyor.

Yazar, bu üçlemeyle aslında bir söz oyunu yapıldığını, gerçekte ise Hz. Ali’ye tanrısallık verildiğini ileri sürmektedir.

Bize göre, böyle bir yorum çok abartılı ve Aleviliği İslam dışı göstermek iddiasına gerekçe yapmak için sözleri cımbızla alma yönteminden başka bir şey değildir.

Zira, Alevilerin inancını somut olarak gösterdiği yer Cem’lerdir. Burada yapılan bütün dualarda, “Ya Allah Ya Muhammed Ya Ali” tekerlemesi sık sık yapılır.

Kaldı ki, ozan da “la ilaha İllallah” demektedir.

Bunun Türkçe karşılığı, “Tanrı birdir, Allah’tan başka tanrı yoktur.” 

Bunu belirtmesine rağmen, öyle olmadığını söylemek niyet okumaya benzemektedir. Dolayısıyla bu iddia temelsizdir.

Yazar, kitabında ayrıca, Anadolu Aleviliğinin Şah İsmail ile birlikte kurumsallaşmaya başladığını ifade etmektedir.

O zaman Şah İsmail’in kendisinden örnek verelim. Şah İsmail kurduğu devlete “Kızılbaş Devleti” bastırdığı para sikkelerine de şunu yazdırmıştır; “La ilaha İllallah, Muhamed’en Resulullah, Alieye’en Veliylullah-Allah’tan başka tanrı yoktur, Hz. Muhammed Allah’ın elçisidir, Hz. Ali de Allah’ın velisidir.” (Prof. Dr. Oktay Efendiyev, Azerbaycan Safeviler Devleti Tarihi, sayfa, 58)

Burada Hz. Ali’yi “tanrısallaştırma” var mı?

Yazar, Pir Sultan Abdal’dan, kul Himmet’ten, Şah Hatayi’den buna benzer beyitleri sıralayarak kendi görüşlerini doğrulamak için kullanmaktadır.

Bazı ozanlar, Ali isminden hareketle, (Ali, Ulu, Yüce anlamına gelmektedir) Tanrı’yı anarken, “Ali”imesi ile sembolize etmişlerdir. Şairler bunu zaman zaman yapmışlardır.

Ozanların bu mısraları “Alevilik İslam dışıdır” tezlerine gerekçe yapılamaz. 

Çünkü, Anadolu’daki Alevilerin temsilcileri ALEVİ DEDELERDİR.

Siz hiçbir dededen böyle bir söz duydunuz mu?

Ya da iddianızı teyit eden elinizde yazılı bir kaynak var mı? Yok. Bulamazsınız.

Amacınız, Alevileri, “azınlık” yapıp Kürt halkının temsilcisi olduğunu iddia eden terör örgütünün yanına yamamak mıdır?  

Yok niyetiniz bu değilse, sonuçta amacınız ve hedefiniz ne olursa olsun, son durağınız bu projenin gerçekleşmesi için çalışanlara piyon olmaktır.

İSLAM DİNİ FETİHÇİ Mİ?

İslam dinini iki ayrı dönemde ele almak gerekir. Hz. Muhammed dönemi ve sonrası.

Hz. Muhammed döneminde savunma dışında din adına fetih, talan ve yağma olmamıştır.

Beni Kureyza gibi Yahudi kabileleriyle yapılan çatışmalar bu kabilelerin Medine sözleşmesine aykırı olarak Mekke’lilerle birleşip, Medine’nin kuşatılmasına destek vermeleri nedeniyle olmuştur.

Bedir, Uhud ve Hendek savaşları da meşru savunma savaşlarıdır.

Hz. Muhammed yıllarca mücadele ettiği Mekke’lilere bile, Mekke’nin teslim edilmesinden sonra onlara karşı şiddete başvurmamıştır.

Çünkü, bu Kur’an’da yer alan ayetlerle yasaklanmıştır.

İlgili ayetler şunlardır:

Bakara suresi 256. ayet, “Dinde zorlama yoktur.”

Bakara Suresi 190. Ayet: “Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.

Şura suresi 48. ayet, “Biz seni onların üzerine BEKÇİ göndermemişiz. Sana düşen tebliğden başka bir şey değildir.

Gaşiye suresi 21 ve 22. ayet, “Artık Kur’an ile uyar. Çünkü, sen Kur’an ile uyandıran-düşündüren birisin. Üzerlerine musallat bir DESPOT değilsin. Başlarına dikilip, satır, satır bir şeyler dikte ettiren bir ZORBA değilsin.

Ayetlerden de görüleceği gibi, “din” adına zorlama, şiddete başvurma, yağma ve talanda bulunmak yasaklanmıştır.

Ancak, Hz. Muhammed’den sonra, Hz. Ali dönemi hariç, (Hz Ali diğer üç halife döneminde yapılan fetihlere de katılmamıştır) Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Emeviler ile Abbasiler döneminde “din” adına fetihler, işgaller yapılmıştır.

Ancak, bunu İslam’a mal etmek yanlıştır. Din, egemenlerin yönetiminde, egemenlerin çıkarları doğrultusunda her zaman kullanılmıştır.

Sasaniler (Persler) Zerdüştlüğü, Roma imparatorluğu (Bizans dahil) Hristiyanlığı imparatorluk menfaatleri doğrultusunda yıkılıncaya kadar kullanmışlardır.

Bu tarihsel bir gerçektir.  Bunun dinlerle ilgisi yoktur.

Bu şuna benzemektedir. Sovyetler Birliği, sosyalist ideoloji gereği ülkelerin bağımsızlığını kendisine ilke edinmesine rağmen, Çekoslovakya, Macaristan ve Afganistan’ı işgal ederek katliamlar yapmıştır.

Sovyetler Birliğinin bu eylemleri için, “Sosyalizmin gereğiydi” diyebilir misiniz?

ÇOK KADINLA EVLİLİK

Arap toplumlarında özellikle de hicaz bölgesindeki Araplarda, çok kadınla evlilik eski bir gelenekti. Hz. Muhammed’den önce zengin olan Araplar sayısız kadınla evlenebiliyordu.

İslam dini, bu geleneği en fazla dört kadınla sınırlandırmıştır. Bu eskisine oranla bir devrimdir.

Sayın Erdoğan Aydın, bunu neden göremiyor anlamış değilim.

Konu ile ilgili olarak bir hadisi aktarmak yerinde olacaktır:

Geylan b. Seleme, Müslüman olduğu zaman on kadını vardı. Onlar da Müslüman olmuştu. Peygamberimiz, Geylan’a on kadından dördünü tutmasını, ötekileri boşamasını emretti.” (Hz. Muhammed ve İslamiyet, Medine, M. Asım Köksal, sayfa 205,)

Arap toplumundaki çok kadınla evlilik geleneği hem Acemlerin (İranlıların) hem de Türk kökenli kavimlerin gelenek ve göreneklerine çok aykırıydı.

Bu nedenle, Arapların bu gelenekleri kabul görmemiştir.

Çünkü, İran, Horasan ve Orta Asya toplumlarında kadın birinci sınıf bir imtiyaza sahipti. Sultanlar, krallar, hakanlar, devletlerini ve obalarını kadınlarla birlikte yönetiyordu.

Konuya bu pencereden bakılırsa, daha iyi anlaşılacağı kanaatindeyim.

KIRKLAR CEMİ

Yazar, Kırklar Cemi’nde kadın ve erkeğin birlikte ibadet ettiğini belirttikten sonra, kırklar meclisine sonradan gelen Hz. Muhammed’in peygamber olmasına rağmen, kapıda duran Arslan’dan Hz. Ali’nin mührünü alarak girmesini, Hz. Ali’nin üstün gösterildiğine gerekçe yapmaktadır.

Oysa, buradaki sanal anlatımda ibadet edilirken “Kamil insanlar” arasında ayrıcalık bulunmadığı, herkesin makamı, ünvanı ne olursa olsun, eşit statüye sahip olduğu vurgulanmaktadır.

Kırklar Cemi’nde bir üzüm tanesinin ezilerek şerbet yapılması ve herkese eşit dağıtılmasının nedeni de budur. Yazar bunu yanlış yorumlamış.

Nitekim, “Küçüğünüz ve ulunuz kimdir?” sorusuna, “küçüğümüz de büyüğümüz de uludur” şeklinde cevap verilerek, “BİZ HEPİMİZ EŞİTİZ” denilmiştir.

Bu gayet açıktır. Bu sözlerin neresinde Hz. Ali’ye üstünlük veriliyor?

Erdoğan Aydın’ın Alevi kökenli olup olmadığını bilmiyorum. Cemlerde bulunup, bulunmadığı konusunda da bir bilgiye sahip değilim. Ancak kendisine önerim, bir Cem ibadetine katılması ve anlamadığı ritüeller konusunda dededen bilgi almasıdır.

Bunu iyi niyetli olarak yaptığı taktirde iddialarından vaz geçeceğini tahmin ediyorum.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum