ALEVİLER ÜÇ HALİFEYE NASIL BAKIYOR?
05 Haziran 2024, Çarşamba 12:39Alevilerin, üç halifeye, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman'a sıcak bakmadıkları doğrudur. Hatta, çocuklarına üç halifenin isimlerini koymadıkları da bir gerçektir. O halde, üç halifeye kırgınlıkları nereden gelmektedir? Bu soruya eldeki bilgilerimiz ölçüsünde cevap vermeye çalışacağız.
Alevi önderlerinin ileri sürdükleri gerekçeler şunlardır:
1- Peygamber efendimiz GADİR HUM hutbesinde, Hz. Ali'nin elini tutarak, kendisini övmüş ve şu sözleri söylemiştir:
“Ey nas! Biliniz ki, ben kimin Mevlası isem, Ali de onun Mevlasıdır. Her kim beni severse, Allah'ı sever, Her kim Allah'ı severse, Ali'yi sever. Her kim beni sevmezse, Allah'ı sevmez. Her kim Allah'ı sevmezse, Ali'yi sevmez. Hak ve adalet daima Ali ile beraberdir. Ya Rab sen şahit ol.”
Halife Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın Peygamber efendimizin bu sözlerine riayet etmedikleri ve Gadir Hum’daki hutbesinde halife olarak Hz. Ali'yi işaret etmesine rağmen buna uymadıkları,
2-Halife Ebu Bekir’in, Peygamber efendimizden Hz. Fatıma'ya miras kalan Fedek hurmalığına el koyması,
3- Üç halifenin de Peygamber efendimizin vefatıyla ilgilenmeyerek, yönetimi ele geçirmek istemeleri ve peygamber efendimizin cenazesinin defin işiyle sadece, Hz. Ali'nin ilgilenmesi,
4-Halifeliği ele geçirme mücadelesi sırasında, Hz. Ali'nin evinin Ömer ve adamları tarafından basılarak, Hz. Fatma'nın hamileyken çocuğunu kaybetmesi ve bu olay nedeniyle rahatsızlanarak vefat etmesi,
5-Halife Osman zamanında, diğer kabile üyelerinin dışlanarak, kendi akrabalarına ve Emevi oğullarına öncelik verilerek devletin önemli mevkilerine getirilmesi,
Yukarıda saydığımız olaylar ve eylemler nedeniyle, Aleviler üç halifeye soğuk bakmışlardır. Ancak, aleviler üç halifeye soğuk baksalar da Hazreti Ali'nin aynı tavrı göstermediği bilinmektedir. Zira, Hazreti Ali'nin, Hazreti Fatma'nın vefatından sonra yaptığı evliliklerden doğan çocuklarına her üç halifenin ismini verdiği tarihi bir gerçektir. Hz. Ali, Teim kabilesine mensup eşinden olan erkek çocuğuna Ebu Bekir, Kilab kabilesine mensup eşinden olana Osman, Cu'şem b. Bekir kabilesine mensup Rabia adlı cariyesinden olan oğluna da Ömer ismini vermiştir. Hz. Ali'nin bu üç oğlu da Kerbela'da şehit olmuştur.
Hazreti Ali, ilk başlarda Hz. Ebu Bekir'e biat etmemiştir, ama daha sonra biat ettiği, üç halifeye de içtihatlar (dini yorumlar) konusunda yardımcı olduğu da tarihi kaynaklarca ifade edilmektedir. Ayrıca, Hazreti Ali'nin, Hazreti Fatma'dan olan kızı Ümmü Gülsüm, halifeliği döneminde, Halife Ömer ile evlilik yapmış ve iki çocuğu olmuştur. Yine Alevilerin Cemlerde dua ile andıkları on yedi Kemer-Best’ten olan Muhammed bin Ebubekir, Halife Ebu Bekir’in oğludur. Kendisi Hazreti Ali tarafından Mısır'a vali olarak atanmış, ancak asilerce Mısır’da şehit edilmiştir.
Aleviler, yaygın inanışın aksine Cemlerde ve toplu ibadetlerinde üç halifeye hakaret ve lanet etmezler. Bu ibadetlerde Muaviye ve oğlu Yezid’e lanet ve beddua ettikleri ise, doğrudur. Bunun da nedeni Muaviye’nin Hz. Ali’ye karşı savaş açması ve Ehli-Beyt’e hutbelerde beddua ve hakaret etmesidir. Yezid’e beddua ve lanet edilmesinin nedeni ise, Hz. Hüseyin ve yetmiş iki yoldaşının Kerbela’da hunharca katledilmesidir.
Üç halifeye hakaret ve lanet edilmesi, İran-Fars kökenli halkın mezhebi olan Şiilik’te bulunmaktadır. Bize göre, bunun nedeni de İran (Sasani) devletine ait toprakların Arap orduları tarafından istila edilip, yağmalanmasına dayanmaktadır. Zira, Sasani devletine ait topraklar üç halife döneminde işgal edilmişti. Ülkeye ait zenginliklere de üç halife döneminde el konulup, Arabistan’a götürülmüştü. Aynı işgalde, İranlı genç kadın ve erkekler de esir alınıp, köle pazarlarında satılmıştı. İran halkı yüz yıllarca imparatorluklar kurmuş bir halktı. Bu işgal onlarda travmaya neden olmuştu.
Bu nedenle, kendi kimliklerini ve çıkarlarını korumak için; Ehli Beyt taraftarlığını benimsediler. Zira gerek Emeviler gerek Abbasiler Ehli-Beyt mensuplarına baskı ve zulüm uyguluyorlardı. İranlılar da bu çatışmada Ehli-Beyt taraftarlığını kendilerine şiar edindiler. Böylece, kendilerini savunmak için kutsal bir davanın arkasında yer alarak, asimile olmaktan kurtulmuş oldular. Bize göre, İranlıların üç halife hakkındaki olumsuz görüşlerinin esas nedeni de budur.
Ehli Beyt’i sadece İranlılar savunmamışlardır. Horasan ve Türkistan coğrafyasındaki Türkler de aynı şekilde Abbasilere karşı Ehli Beyt’in yanında olmuşlardır. Zira, kendi ülkeleri de Abbasiler döneminde işgal edilmişti. Onlar da aynı İranlılar gibi, Ehli Beyt taraftarlığı sayesinde asile olmaktan kurtulmuşlardı. Eğer bu savunma stratejisini benimsememiş olsalardı ne kimlikleri ne dilleri ne de görenekleri kalırdı. Hepsi de asimile olup, Araplaşırdı. Örneğin; Emeviler ya da Abbasilere boyun eğip tabi olan halklardan olan kuzey Afrika ülkeleri kimliklerini yitirip Araplaştılar. Dillerini, adetlerini, göreneklerini de kaybettiler. Aynısını diğer Afrika halkları da yaşadı.
Sonuç olarak, bize göre gerek İranlıların gerek Türklerin Ehli Beyt mensuplarını savunması ve koruma altına alması doğru bir strateji olmuştur. Bu sayede asimile olmaktan kurtuldular.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum