Kitap
İstanbul
25 Nisan, 2025, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

2023 Unesco Aşık Veysel Şatıroğlu Yılı

22 Mart 2023, Çarşamba 13:43

Âşık Veysel Şatıroğlu

 

Aşık Veysel olarak bilinen asıl adı “Veysel Şatıroğlu” olan usta ozan, 25 Ekim 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde dünyaya geldi. 21 Mart 1973’te yine Sivrialan’da yaşamını yitirdi. Annesi Gülizar, babası “Karaca” lakaplı Ahmet adında bir çiftçiydi. Veysel’in iki kız kardeşi, yörede yaygınlaşan çiçek hastalığına yakalanarak yaşamlarını yitirdi. Türk halk ozanı. Avşar boyunun Şatırlı obasına mensuptur.

O yılların vebası olan çiçek hastalığı yüzünden iki kız kardeşini kaybeden sanatçı, 7 yasında aynı hastalıktan tek gözünü kaybetmiştir. Ve vahim bir kaza sonrasında diğer gözünü de kaybederek, tamamen görmemeye başlamıştır.[1]Kendi anlatımına göre:

Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım… Çiçek zorlu geldi. Sol gözüme çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan.[2]

 

Oğlunun gözleri görmediği için arkadaşları ile oynayamayıp yalnız kaldığını gören Ahmet bey, oyalanması için oğluna bağlama almıştır. Bağlamayı ilk olarak babasının arkadaşı Çamşıhılı Ali’den öğrenen Aşık Veysel, ilk zamanlar başka ozanların türkülerini çalmaya başlamıştır1930 yılında Sivas Maarif Müdürlüğü olarak görev yapan Ahmet Kutsi Tecer ile Kutsi Bey tarafından düzenlenen bir şairler gecesinde tanıştı. Kutsi Bey tarafından verilen destek ile birçok ili dolaşmaya başladı.[3]

İki gözü de görmeyen ve karanlığa bürünen ozanın annesi ve babası, bu duruma çok üzülüyor ve diğer kardeşlerinin bakamayacağını düşünüp evlendirmek isterler. Akrabaların kızı olan Esma hanım ile evlendirilen sanatçının peşini olumsuzluklar bırakmıyordu. Yeni doğan erkek çocuğunu kaybeden ozan, daha sonradan anne ve babasını da kaybederek, hayata küsmüştür. Bunun üstüne eşinin başka biri ile kaçması ile perişan olan sanatçı, kendini türkülere vermiştir. Eşi terk ettiğinde iki aylık kız çocuğu ozanın yanında kalmıştı. Fakat kız çocuğu da erkek evladı gibi hayatını yitirmiştir. Acı dolu hayatını şarkılara döken ozan, yanık yanık türkülerini sevenleri ile paylaşarak, bir nebzede olsa acılarını dindirmiştir.

40 yaslarına doğru kendi yazdığı eserleri çalmaya başlayarak, o yıllar Aşıklar Bayramında yer alması ve Atatürk için söylediği türküden sonra namı artarak yayılmaya başlamıştır. Bu yıllarda sadece kendi köyünde değil, Türkiye’de birçok yer gezerek türkülerini her kesime aktarmıştır.

Çocuklarının ölmesi ve eşinin bırakması ile birlikte memleketini terk eden sanatçı, arkadaşları ile birlikte başka bir köye yerleşirler. Ve arkadaşları ile birlikte dolandırılan ozanımız, bütün parasını kaybeder. Ve parasız bir şekilde hayatını idame eden sanatçımızın, 1931 yılında yapılan Halk şiirleri bayramı ile hayatı bir anda düzelir, maddi manevi güzellikler yaşamaya başlar. Ve Gülizar adlı bir bayan ile hayatını birleştirir. Türkülerinde kendine has yorumuyla doğadan insan sevgisine, hüzünden yaşama sevincine, iyimserlikten umutsuzluğa, dinden siyasete, karşılıksız ve umutsuz aşktan, birbirlerini deli gibi sevenlere birçok eser yazıp seslendiren ozanımız, 1941-1946 yılları arasında köy Enstitülerinde bağlama ve halk türküleri dersleri vermiştir. 1965 yılında TBMM’nin kararıyla özel bir kanun çıkarılıp, maaşa bağlandı.

Âşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri’nde saz hocalığı yaptı. 1965 yılında özel kanunla maaş bağlandı. 1970’li yıllarda Selda Bağcan, Gülden Karaböcek, Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel’in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağladı. Şarkışla’da her yıl adına şenlikler yapılır.

 

Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Emrah, Dadaloğlu gibi halk ozanlarından etkilenerek türkü yorumu ve sazda ustalaştı.

İki kez evlendi. 7 çocuğu oldu. Anadolu’yu kent kent dolaşıp şiirlerini sazıyla seslendirdi. Köy Enstitüleri’nde saz ve halk türküleri dersleri verdi. Ölüm nedeni akciğer kanseri. En güzel şiirlerinden bazılarını ölümünden hemen önce yazdı. Şimdi Şarkışla’da her yıl adına bir şenlik yapılır.

Şair ve Yazar Ahmet Kutsi Tecer’in ilgisi ve gayretleri ile tüm Türkiye’ye tanıtıldı.Türkçesi yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Tekniği gösterişsiz ve nerdeyse kusursuzdur. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içedir. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de var.

Eserlerinde Türkçe’si yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içeydi. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır. Şiirleri, Deyişler (1944), Sazımdan Sesler (1950), Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı.1973 yılında akciğer kanseri sonucunda vefat etti. Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.

 

Halk ozanımız doğaya olan aşkını da bir ilk ile tescillemiştir. Memleketine ilk meyve ağacını yetiştirerek, diğer köylülere de örnek olmuştur. Ve zamanla memleketinde çok çeşit meyve ağacı yetiştirilerek, köylülerin bu yolla para kazanmasına aracı olmuştur. Gözleri görmediği için kötü ithamlarda bulunan köylüler, sonradan pişman olmuşlar ve ozanımızın kör olmadığını, aksine en uzak noktaları bile gönül gözü ile gördüğünü dile getirmişlerdir. Anadolu kültürünün temsilcisi, kapkaranlık dünyasında aydınlık düşünceler taşıyarak, diğer sanatçıların idolü olmuştur. Ülkemizde ayrı bir yerde olan ozanımız, 1973 yılında kansere yenik düşmüş ve hayatını yitirmiştir. Sözlerinin yalınlığı ve öz Türkçeyi yansıttığı için de ayrı bir yerde olan sanatçı, dillerden düşmeyen şarkıları ile ölümsüzleşiyor.

 

2014 yılının Kasım ayında Devlet Opera ve Balesi Âşık Veysel’in ölümünün 41. yılı anısına onun türkülerinden yola çıkılarak hazırlanan, tek perdelik dans tiyatrosu “Dostlar Beni Hatırlasın” sahneye konulmuştur. 17 Kasım 2014 yapılacak prömiyere onur konuğu olarak Âşık Veysel’in kızı ve torunlarının katılacağı açıklanmıştır. Gösterinin rejisörlüğünü İhsan Bengier yaparken, Almula Ersoy, Ayşegül Aydemir, Deniz Alp, Sevim Başol ve Müge Gündüz gibi isimler rol almıştır.[4]

 

Aşık Veysel'in Huzur-u Pir'de Hacı Bektaş Veli Dergahı ziyaretinde...

 

16 Ağustos 1972 tarihinde yapılan Hacı Bektaş Veli Anma Etkinlikleri' nde son halk konserini veren Aşık Veysel, Pir Evi önünde. 

 

Hacıbektaş'ta konser verirken "Kara Toprak" eserini icra ederken rahatsızlanan Aşık Veysel, konserini yarım bırakmak zorunda kalır.

 

 

Aşık Veysel Şatıroğlu ve Aşık Mahzuni Şerif 

 

16 Ağustos 1972 tarihinde yapılan Hacı Bektaş Veli Anma Etkinlikleri' nde son halk konserini veren Aşık Veysel, Pir Evi önünde. 

 

Hacıbektaş'ta konser verirken "Kara Toprak" eserini icra ederken rahatsızlanan Aşık Veysel, konserini yarım bırakmak zorunda kalır.

 

""Yıl 1972. Mahzuni Şerif, elinde sazı, sivas'ın sivrialan köyü'ne Aşık Veysel'i ziyarete gider. Aşık Veysel'e Mahzuni'nin geldiğini söylerler. Mahzuni içeri girince Veysel baba ayağa kalkar.

Yanındakiler şaşırırlar, çünkü Aşık Veysel

o tarihe kadar kimseyi ayakta karşılamamıştır. Veysel baba'ya neden Mahzuni'yi ayakta karşıladığını sorarlar. Veysel baba'nın cevabı çok açıktır:

 

--Susun, gelen Pir Sultan olsa gerektir..!

 

Mahzuni Şerif Aşık Veysel'i hocası

olarak görmüştür. Ayrıca Aşık Veysel, Mahzuni'yi anadolu'da keşfedip istanbul'a

göndermek için cebine para koymuştur. 

 

Mahzuni Şerif: “Çok yoksul durumdaydım. Aşık Veysel’in o gece bana verdiği bir yüz lira, bana epeyce gün yetti."

 

İkisi de asrın en ustalarındandır, Aşık Veysel geleneği sürdürmüştür, Mahzuni Şerif ise bir adım öteye gidip, atom çağına ayak uydurmuş, memleket meselelerine biraz daha önem vermiştir...""

 

Medet, mürvet deyip kapına geldim 

İsteğim, dileğim var Hacı Bektaş 

İndim eşiğine yüzümü sürdüm 

Kusurum, günahım var Hacı Bektaş

Kul olanın elbet olur kusuru 

Nesl-i Peygambersin cihanın nuru 

Ali’sin, veli’sin, pirlerin piri 

Galma kusurlara pir Hacı Bektaş

Horasan’dan ayak bastın Urum’a 

Mucizeler şahit oldu pirime 

Bak şu vaziyete, bak şu duruma 

Eşin yok cihanda bir Hacı Bektaş

Geçmem dedin duvarımda sinekten 

Yalan sadır olmaz ervah-i pâkten 

Sana inanmışım ervahten, kökten 

Sana inanmayan kör Hacı Bektaş

Sana yalvarıyor Veysel biçare 

Yine senden olur her derde çare 

Bir arzuhal sundum gani Hünkâr’a 

Keremin, ihsanın bol Hacı Bektaş

 

Hünkar'ın Huzurunda Aşık Veysel'in okuduğu nefestir.

 

21 Mart 1973 tarihinde Nevruz Bayramı'nda Hakka yürüyen Aşık Veysel için UNESCO 2023 yılını tüm dünyada "Aşık Veysel yılı" ilan etti.

Şiirleri,

Deyişler (1944),

Sazımdan Sesler (1950),

Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimi kitaplarında toplandı.

Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.

Âşıl Veysel İle Sohbet – 1964 (Kendi sesinden hayat hikâyesi)

 

1

 

Allah birdir Peygamber Hak

Rabbül alemindir mutlak

Senlik benlik nedir bırak

Söyleyim geldi sırası

 

Kürt’ü Türk’ü ve Çerkes’i

Hep Adem’in oğlu kızı

Beraberce şehit gazi

Yanlış var mı ve neresi?

 

Kuran’a bak İncil’e bak

Dört kitabın dördü de Hak

Hakir görüp ırk ayırmak

Hakikatte yüz karası

 

Binbir ismin birinden tut

Senlik benlik nedir sil at

Tuttuğun yola doğru git

Yoldan çıkıp olma asi

 

Yezit nedir, ne kızılbaş

Değil miyiz hep bir kardaş

Bizi yakar bizim ateş

Söndürmektir tek çaresi

 

Kimi ne çeker dilinden

Hem belinden hem elinden

Hayır ve şer emelinden

Hakikat bunun burası

 

Şu alemi yaratan bir

Odur külli şeye kadir

Alevi Sünnilik nedir

Menfaattir varvarası

 

Cümle canlı hep topraktan

Var olmuşuz emir Haktan

Rahmet dile sen Allah’tan

Tükenmez rahmet deryası

 

Veysel sapma sağa sola

Sen Allah’tan birlik dile

İkilikten gelir bela

 

Dava insanlık davası…

 

2

 

Beni hor görme kardeşim

Sen altındın ben tunç muyum

Aynı vardan var olmuşuz

Sen gümüşsün ben saç mıyım

 

Ne varise sende bende

Aynı varlık her bedende

Yarın mezara girende

Sen toksun da be aç mıyım

 

Kimi molla kimi derviş

Allah bize neler vermiş

Kimi arı çiçek dermiş

Sen balsın da ben cec miyim

 

Topraktandır cümle beden

Nefsini öldür ölmeden

Böyle emretmiş yaradan

Sen kalemsin ben uç muyum

 

Tabiata Veysel aşık

Topraktan olduk kardaşık

Aynı yolcuyuz yoldaşık

Sen yolcusun ben bac mıyım

 

3

 

Ben giderim adım kalır,

Dostlar beni hatırlasın.

Düğün olur, bayram gelir,

Dostlar beni hatırlasın.

 

Can bedenden ayrılacak,

Tütmez baca, yanmaz ocak,

Selam olsun kucak kucak,

Dostlar beni hatırlasın.

 

Açar solar türlü çiçek

Kimler gülmüş, kim gülecek

Murat yalan, ölüm gerçek,

Dostlar beni hatırlasın.

 

Gün ikindi akşam olur,

Gör ki başa neler gelir,

Veysel gider, adı kalır

Dostlar beni hatırlasın

 

4

 

Güzelliğin on para etmez

Bu bendeki aşk olmasa

Eğlenecek yer bulaman

Gönlümdeki köşk olmasa.

 

Kim okurdu kim yazardı

Bu düğümü kim çözerdi

Koyun kurt ile gezerdi

Fikir başka başk’olmasa.

 

Güzel yüzün görülmezdi

Bu aşk bende dirilmezdi

Güle kıymet verilmezdi

Aşık ve maşuk olmasa.

 

Senden aldım bu feryadı

Bu imiş dünyanın tadı

Anılmazdı Veysel adı

O sana aşık olmasa.

 

5

 

Dost dost diye nicesine sarıldım

Benim sadık yarim kara topraktır.

beyhude dolandım, boşa yoruldum

Benim sadık yarim kara topraktır.

Nice güzellere bağlandım kaldım

Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum

Her türlü istediğim topraktan aldım

Benim sadık yarim kara topraktır

 

Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi

Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi

Kazma ile dövmeyince kıt verdi

Benim sadık yarim kara topraktır

 

Adem’den bu deme neslim getirdi

Bana türlü türlü meyve bitirdi

Her gün beni tepesinde götürdü

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Karnın yardım kazmayınan, belinen

Yüzün yırttım tırnağınan, elinen

Yine beni karşıladı gülünen

Benim sadık yarim kara topraktır

 

İşkence yaptıkça bana gülerdi

bunda yalan yoktur herkes de gördü

Bir çekirdek verdim, dört bostan verdi

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Havaya bakarsam hava alırım

Toprağa bakarsam dua alırım

Topraktan ayrılsam nerde kalırım

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Bir dileğin varsa iste Allah’tan

Almak için uzak gitme topraktan

Cömertlik toprağa verilmiş Hak’tan

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Hakikat istersen açık bir nokta

Allah kula yakın, kul da Allah’a

Hakkın gizli hazinesi toprakta

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Bütün kusurumu toprak gizliyor

Melhem çalıp yaralarım düzlüyor

Kolun açmış yollarımı gözlüyor

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

Her kim ki olursa bu sırra mazhar

Dünyaya bırakır ölmez bir eser

Gün gelir Veysel’i bağrına basar

Benim sadık yarim kara topraktır.

 

6

 

Dünya dolsa şarkıyılan

Türküz türkü çağırırız

Yola gitmek korkuyulan

Türküz türkü çağırırız

 

Türküz Türkler yoldaşımız

Hesaba gelmez yaşımız

Nerde olsa savaşırız

Türküz türkü çağırırız

 

Türklerdir bizim atamız

Halis Türküz kanı temiz

Şarkı gazeldir hatamız

Türküz türkü çağırırız

 

Bayramlarda düğünlerde

Toplantıda yığınlarda

Sıkılınca dar günlerde

Türküz türkü çağırırız

 

Yaylalarda yataklarda

Odalarda otaklarda

Koyun gibi koytaklarda

Türküz türkü çağırırız

 

Su başında sulaklarda

Türkün sesi kulaklarda

Beşiklerde beleklerde

Türküz türkü çağırırız

 

Hep beraber gelin kızlar

Bile coşar o yıldızlar

Koşulunca çifte sazlar

Türküz türkü çağırırız

 

İnler Veysel arı gibi

Bülbüllerin zarı gibi

Turnalar katarı gibi

Türküz türkü çağırırız

 

7

 

Uzun ince bir yoldayım

Gidiyorum gündüz gece

Bilmiyorum ne haldeyim

Gidiyorum gündüz gece

 

Dünyaya geldiğim anda

Yürüdüm aynı zamanda

İki kapılı bir handa

Gidiyorum gündüz gece

 

Uykuda dahi yürüyom

Kalmaya sebeb arıyom

Gidenleri hep görüyom

Gidiyorum gündüz gece

 

Kırkdokuz yıl bu yollarda

Ovada dağda çöllerde

Düşmüşüm gurbet ellerde

Gidiyorum gündüz gece

 

Şaşar Veysel işbu hale

Gah ağlayan gahi güle

Yetişmek için menzile

Gidiyorum gündüz gece

 

[1] Turan, Metin. “Âşık Veysel”. Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi. 3 Eylül 2013 tarihinde erişildi.

[2] Âşık Veysel, Deyişler (Haz: A. Kutsi Tecer), Ülkü Yayınları, Ankara 1944: s 86.

[3][3] Âşık Veysel ile TRT stüdyolarında yapılan röportaj; “Aşık Veysel Biyografisi”. biyografi.info. 22 Mart 2016. Erişim tarihi: 22 Mart 2016.

[4] “Sahneye taşınıyor”. NTVMSNBC.com. 

 

13 Kasım 2014. Erişim tarihi: 14 Kasım 2014.

13th May, Mehmet Özgür Ersan tarafından yayınlandı

 

POSTED ON 30 KASIM 2016 BY MOZGUR

 

http://blog.milliyet.com.tr/-sik-veysel-satiroglu/Blog/?BlogNo=531488

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum