Dr. Özak yazdı: Almanya’da seçim sonuçları ne getirdi?

AfD'nin yükselişi Almanya'da radikalleşmeyi güçlendirebilir!Haberi görüntüle

Almanya'da federal Parlamento seçimleri yapıldı. 60 Milyon kadar seçmenin, % 83ü yani, yaklaşık 50 Milyona yakın seçmen oy kullandı.

Seçim sonuçları Almanya'nın göçmen politikaları açısından ne getirdiği şöyle sıralanabilir:

1-Oy kullananların % 80 kadarı, en önemli politikası göçmen karşıtlığı üzerine kurulmuş olan Alman aşırı sağına, AfD (Almanya İçin Alternatif) partisine karşı oy kullandı.

2-AFD bu seçimlerde Elon Musk ve Amerikan aşırı sağının da desteğini aldı. AfD, oyların % 20,8 ini (10 Milyon 327 bin oy) alarak oylarını ikiye katladı ve 152 milletvekili ile Federal Parlamentoda ikinci büyük parti oldu.

3-Seçimler öncesi Almanya'nın sadece büyük şehirlerinde değil, kasabalarda dahi AfD partisine karşı100 binlerce insanının katılımıyla gösteriler yapıldı. Bu protestolar, toplumun faşizme karşı mücade isteğini gösterdi. Ancak AfD'ye ve ırkçılığı protesto toplantılarına katılan göçmenlerin sayısı yine çok düşük kaldı.

4-CDU Hristiyan Demokratler Birliği) ve CSU (Hristiyan Sosyal Birliği) ortaklığı, oylarını % 8 oranında artırarak,% 28,6 oranında oyla, seçimi kazanan birinci parti oldu. CDU-CSU ortaklığı % 30 üzerinde oy beklentisi vardı, ama istekleri gerçekleşmedi.

Federal Almanya'nın kurulduğu 1949 yılından beri, Federal Parlamentoda temsil edilen hiçbir parti ırkçı, faşist partilerle işbirliği yapmamıştı. CDU-CSU'nun başbakan adayı Friedrich Merz 23 Şubat 2025 seçimlerinde önceki dört gün içinde iki defa AfD'nin oylarını alarak kendi yasa tasarısını meclisten geçirmeye çalıştı. Bu tutumu eleştirenlere karşı Merz, ''Doğru olanın yanlış tarafından desteklenmesi, o doğruyu yanlış yapmaz.'' diyerek kendini savundu. Yasa önerisi Federal Meclisten geçmedi ama, Merz bu tutumu ile faşist ve ırkçı partilerle işbirliği yapılamaz tabusunu yıktı. Friedrich Merz'in bu tutumunun CDU-CSU içindeki bir grup liberal seçmeni etkilediği ve bu seçmelerden bir kısmının Merz'i seçmediği tezi ileri sürülebilir.

5- SPD (Almanya Sosyaldemokrat Partisi) tarihinde en düşük oyu alarak parlamentoda 1. sıradan, 3 sıraya düştü. SPD % 16,4 oy alarak ancak 120 Milletvekili çıkarabildi.

SPD, Yeşiller ve FDP'den oluşan koalisyon döneminde, bazıları için çok önemli görülen çifte vatandaşlık hakkının tanınması, asgari ücretin arttırlması gibi olumlu gelişmeler olmasına karşın, SPD bu olumlu gelişmeleri seçmenlere yeteri kadar anlatamadı.

SPD'nin çok sayıda oy kaybetmesinin en önemli nedenlerinden biri, çalışanların partisi olma görüntüsünden ve söyleminden uzaklaşmış olmasıdır.

23 Şubat 2025 günü Federal Parlamentoya 630 milletvekili seçildi. Seçilen Milletvekillerinin 512'si akedemisyen. Bu durum, oranlama bakımından SPD'de de farklı değil.

6- Federal Almanya'da 2021 yılında SPD ve FDP (Liberal Parti) ile birlikte kurulan koalisyonun, üçüncü ortağı da Yeşiller Partisiydi. Yeşiller Partisi % 2 civarında oy kabederek %11,6 oy aldı ve 85 milletvekili çıkardı. Koalisyon görüşmelerinde olağanüstü bir gelişme olmaz ise Yeşiller muhalefette kalacak.

7-FDP, Merz'in kendilerini koalisyon ortağı olarak görüp, destek vereceğini düşündü, ama Merz bu isteği geri çevirdi. FDP1949 yılından beri tarihindeki en düşük oyu aldı, Federal Parlamentodaki 91 sandalyesini kaybetti ve % 4,3 ile %5 barajını aşamayarak Parlamento dışında kaldı.

8- Liberaller gibi, seçimin kaybedenlerinden biri de BSW (Sahra Wagenknecht Birliği) oldu. Sol partiden ayrılan bir grup, kurucusunun adıyla BSW'ni kurdu.

İçinden çıktığı Sol parti gerilerken, BSW Doğu Almanya'daki üç eyalette, eyalet parlamentosuna girdi ve Brandenburg ve Thüringen eyaletlerinde hükümet ortağı oldu.

Solda olduğu savında olan grup, Merz'in mülteciler ile ilgili yasa tasarısına CDU, FDP ve AfD ile birlikte oy verdi. 3-4 ay öncesine kadar % 7-8 oranında oy alarak Fedral Parlamentoya gireceğine kesin gözüyle bakılan BSW % 4,97 oy alarak parlamento dışında kaldı.

BSW'nin Almanya'nın tamamında, 12 bin kadar az oy alarak parlamento dışında kalmasında, Merz'in yasa önerisine AfD ile birlikte oy kullanmasının en önemli etken olduğu ileri sürülebilir.

Ayrıca 83 Milyon nüfusa sahip Almanya'da göçmen kökenlilerin sayısı 25 Milyon. Bu 25 Milyonluk nüfusun çalışabilir yaşta olanlarının ezici çoğunluğu çalışan insanlar, emekçiler.

Nasıl oluyor da BSW hem solda olduğu savını ileri sürüyor, hem de 25 milyonluk göçmen nüfusun tamamını Almanya dışına sürebüleceğini 'Re-mi-gras-yon', Remigrasyon diye meydanlarda açıklayabilen aşırı sağcı AfD ile birlikte göçmenlere karşı oy kullanıyor? Seksen defa göçmen de, göçmen diyerek tepinip, arada bir defa da utangaç bir şekilde, yani mülteciler öhm, öhm... biz aslında onları kastemiştik gibi laflar edebiliyor. Bu tutum açıkça ikiyüzlülüktür...

Solculuk genel anlamda çalışandan, emekçiden, emekten yana olmaktır. Ancak BSW yönetimi herhalde bunun farkında bile değil.

9- Friedrich Merz'in seçimden iki gün önce, AFD ile birlikte Federal Almanya'da mültecilikle ilgili yasaları değiştirmek istemesi, Sol Parti için atılım nedenlerinden biri oldu. Federal Parlamentodaki oylama öncesi, Sol Partinin birinci sıradaki adayından biri olan Heidi Reichinnek ırkçılığa ve faşizme karşı çıkarak, AFD ve CDU'ya doğrudan cephe aldı. Toplumda az gelirlilerin, çalışan insanların haklarını ve vergi adealetini savundu.

Seçimeden 4-5 hafta önce bile Sol partinin oyları % 4 kadardı ve Federal Parlamentoya tekrardan giremeyecek diye bakılıyordu.

Sol Parti bu tahminleri boşa çıkardı,oylarını ikiye katladı ve % 8,8 oranında oy alarak 64 milletvekili ile Federal Parlamentoya yeniden girdi.

CDU-CSU / SPD KOALİSYONU KURULURSA

Seçim sonuçları, en yakın koalisyon olarak birinci parti olan CDU-CSU ile üçüncü parti olan SPD'nin ortaklığını gösteriyor.

Beklentilere uygun olarak bu üç parti hükümet kurma görüşmelerine başladı.

Koalisyonun kurulması dururmunda Friedrich Merz seçim öncesinde verdiği sözleri nasıl yerine getirecek:

a- Almanya'nın sınırlarını mütecilere tamamen kapatacak mı?

b- Mültecilerle ilgili AB yasalarına uyacak mı, uymayacak mı?

c- Alman Anayasasının iltica hakkı tanıyan yasalarını kaldıracak mı? Eğer Merz Federal Almanya Anayasasını değiştirecek ise, hem Federal Parlamentoda, hem de Federal Konseyde gerekli olan 2/3 çoğunluğu nasıl sağlayacak?

d-Almanya'da göçmen olgusunu araştıran çok sayıda bilim insanına göre, Federal Almanya'nın her yıl en az 350-400 bin arasında çalışacak göçmene daha gereksinimi var.

e- Eğer belirtilen sayıda çalışan insan girişi sağlanamaz ise, emeklilerin aylıklarının ödenmesinde büyük zorluklar yaşanacaktır. Birçok işkolunda çalışacak yeterli eleman bulunamayacaktır. Örneğin, bugün personel eksikliğinden dolayı metro ve otobüslerde ulaştırma sürekli aksıyor. Bu aksamalar daha da artacaktır.

SPD, Yeşiller, FDP ve BSW ve özellikle CDU-CSU göç ve göçmenlik olgusu konusunda ''Remigration'' (AfD'nin ifadesiyle, Almanya'daki 25 Milyon göçmenin ülkelerine geri gönderilmesi) hariç, AfD'nin birçok söylemlerine katıldılar.

Göçmen karşıtlışının oy getireceğini ve AfD'nin önünü keseceğini düşündüler, ama olmadı.

Bu partilerden Federal Parlamentoya girebilenler, seçim öcesi göçmen karşıtı söylemlerini sürdürecekler mi, yoksa bu söylemlerinden vaz mı geçecekler? Önümüzdeki dönemde sonuçlar ortaya çıkacak.

SDP

Almanya ve Avrupa'nın birçok ülkesinde alışılagelen davranışlara göre, seçim yenilgisinden sonra yönetimler geri plana çekililir. Ancak SPD'de böyle olmadı. Sedece başbakan Scholz geri plana çekildi. SPD'nin eş başkanları görevde kaldı. Hatta eş başkanlardan Lars Klingbeil parti başkanlığında kalması yetmiyormuş gibi, bir de SPD Meclis Grup başkanı oldu.

Büyük bir ihtimalle CDU-CSU ve SPD koalisyonu kurulacaktır.

Çünkü SPD'ye göre muhalefette kalmak saçmalıktır, kötüdür, berbattır, pisliktir (Opposition ist mist). Geçmişte SPD başkanlarından olan Müntefering bu söylemi her seçimden sonra sürekli tekrarlamış, partinin çok büyük bir kesimi de bunu içselleştirmiştir.

CDU-CSU ile yapılan her koalisyon SPD'ni ve parti içindeki sol kanadı daha da küçülttü. Ancak SPD'nin bu olguyu dikkate almamak için binbir çeşit bahanesi vardır. Örneğin, ''biz olmadan devlet olamaz, devlet bizi sorumluluk almaya çağırıyor, Avrupa' nın AB'nin en büyüyk devletini hükümetsiz bırakamayız, biz vatan kurtarıyoruz" gibi gerekçeler göstererek koalisyona katılacaktır. Zannedersiniz ki, Almanya'da vatan kurtaracak tek parti var, o da SPD. Diğer partilerin böyle bir işlevi yok.

Ancak SPD, CDU-CSU koalisyonu gerçekleşirse:

a- SPD, Merz'in mülteciler ve göçmenlik olgusu hakkındaki taleplerini nasıl karşılayacak?

b- Federal Anayasanın değiştirilmesini kabul edecek mi?

c- Friedrich Merz Greenpeace, Omas gegen Rechts, Campact, Attac, Correctiv gibi AfD ve aşırı sağa karşı mücadele eden Sivil Toplum Örgütlerinin devletten aldığı maddi desteği kesmek istiyor. Ancak bu kurumlar "Kamu Yararına Dernek Statüsünde'' olan kurumlar ve yasalar çerçevesinde devletten madi destek alıyorlar. Aynı CDU-CSU, SPD ve diğer partilerinin vakıflarının devletten aldığı maddi destek gibi.

Merz'in bu kurumlara tepki göstermesinin esas nedeni, bu Sivil Toplum Örgütlerinin CDU-CSU, AfD uzlaşmasına karşı çıklamaları, aşırı sağa ve Merz'in antidemokratik politikasına karşı olmalarıdır.

SPD' nin önünde iki yol var; birincisi, yukarda belirtilen ve daha birçok konuda, iktidara ortak olmak için seçim öncesi kendi söylemlerinden de vazgeçerek, Merz' in taleplarine boyun eğemek, ikincisi ise, Federal Anayasanın değiştirilmemesi gibi ilkesel konularda taviz vermeden,CDU'nun antidemokratik taleplerine set çekerek, onu frenleyerek bir koalisyon oluşturmasıdır.

Birinci seçenek SPD'ni daha da küçültecek, ideolojik olarak daha da renksizleştirecektir. Şimdiya kadarki CDU-CSU ve SPD koalisyonları bu sonucu gösterdi.

SPD ancak Friedrich Merz'e karşın ilkelerinde ısrar eder, koalisyonun küçük ortağı üzerindeki baskılara direnebilirse, daha da küçülmekten kurtulabilir.

YEŞİLLER PARTİSİ

Geçmişte göçmenlik olgusu üzerine olumlu söylemleri olan Yeşiller Partisi, 23 Şubat öncesi göçmenleri olumsuz olarak görme ve gösterme, onları sınırdışı etme konularında diğer partilerle yarış içine giren partilerden biri.

Önümüzdeki dönemde göçmenlerle ile olumsuz tutumunda ısrar mı edecek, yoksa AfD'nın estirdiği CDU-CSU'nun da yoğun bir şekilde kapıldığı göçmen karşıtı bu akıma karşı mı gelecek.

Yeşiller Partisinin önümüzdeki dönemde alacağı tutum, onların Almanya'daki 83 Milyon nüfus içinde 25 Milyonluk göçmen gerçeğini ne kadar kavrayabildiklerini gösterecek.

SOL PARTİ

Sol Parti yukarda sözü edilen göçmen karşıtı oylamada, SPD ve Yeşiller ile birlikte Merz'in yasa tasarısına karşı çıktı. Parlamento oturumunda, faşitlerle ırkçılarla işbirliği yapılmaz diyerek Merz'e karşı sert bir tutum sergiledi.

Bu tutum Sol Partiye oy kazandırdı. Hem faşizme, ırkçılığa karşı sert tavır alması, hem de yüksek kiralara karşı çıkması, vergi adeletini savunması vb. talepler partiye yeni çevreleri ve gençleri kazandırdı.

Sol Parti göçmen yanlısı, onların haklarını savunan tutumunu sürdürdüğü sürece, göçmenlerde arasında desteği de artacaktır.

Sonuç olarak; Bu seçimlerde partilerin birçoğu çeşitli seviyelerde göç ve göçmenler konusunda AfD'nin taleplerine sarıldılar. Almanya'nın birçok farklı sorunu varken, göçmenlik olgusunu, 25 Milyon göçmen kökenli insanı sorun haline getirdiler.

2 ay süresince Almanya'daki oturma odalarında, televizyon ekranlarında her akşam en uygun yayın saatlerinde, çeşitli şekillerde göçmenlerin olumsuzluğu anlatıldı.

Almanya'nın enerji, teknolojideki geriliği, ekonomik gelişmede duaraklama, işten çıkarmalar, altyapı, eğitim konut gibi sorunlar göçmenlik olgusundan daha az tartışıldı.

Seçim bitti, ama AfD göçmen karşıtlığı için kurulan bir partidir. AfD göçmenleri hep olumsuz anlamda gündemde tutmaya devam edecektir..

Ancak diğer partiler seçim öncesnide yaptıkları gibi, seçim sonrasında AfD'nin göçmen karşıtı politikalarının peşine takılmaktan, toplumu ayrıştırmaktan vazgeçmelidirler.

Genç, yaşlı demeden, insan ancak kendisini bir toplumun parçası olarak görürse, o toplumun gelişmesine katkı sağlar. Almanya'da siyaset kurumu göçmenleri, özelliklede göçmen kökenli gençleri kazanmak için politikalar uygulamalı, milyonlarca insanın topluma katkı yapabilme şansını boşuna harcamamalıdır.

DR. İBRAHİM HALİL ÖZAK / FRANKFURT