© Alevi Haberler

Sarısaltuk Dergâhı postnişini M. Aydın Baba: Dine dayanan devletler yozlaşır

Sarısaltuk Dergâhı postnişini Mahmut Erik Aydın Baba, Alevi-Bektaşi inancına ve bu inanca ilişkin süregelen tartışmalara ilişkin sorularımızı yanıtladı. Bektaşilik nedir, Bektaşi olmak için kan bağı gerekir mi, Bektaşi devleti ve ‘devletin Alevisi’ olur mu? Hepsinin cevabı bu söyleşide

Sarısaltuk Dergâhı postnişini Mahmut Erik Aydın Baba, Alevi-Bektaşi inancına ve bu inanca ilişkin süregelen tartışmalara ilişkin sorularımızı yanıtladı. Bektaşilik nedir, Bektaşi olmak için kan bağı gerekir mi, Bektaşi devleti ve ‘devletin Alevisi’ olur mu? Hepsinin cevabı bu söyleşide

SORU: Günümüzde Bektaşilik ocak Aleviliğinin tersine, görünür değil. Bektaşiler görünür olmamayı bilinçli olarak tercih ediyor, diyebilir miyiz?

MAHMUT ERİK AYDIN: Evet, bilinçli bir tercih diyebiliriz. Zira Bektaşilik İslam’ın mistik tasavvufi ve batıni bir yorumudur ve sadece ehline açıktır, bu nedenle çok fazla ortalıkta olmamayı tercih ederiz. Ne demiş erenlerimiz: “Körler çarşısında, ayna satılmaz.”

‘BEKTAŞİLİKTE KAN BAĞINA GEREK YOKTUR’


SORU: Bektaşilik genel olarak kentli Alevilik olarak tanımlanıyor. Sizce bu tanım doğru mu?

MAHMUT ERİK AYDIN: Genel hatlarıyla doğrudur. İnanç açısından Alevilik ile Bektaşilik arasında bir fark yoktur. İkisinin de özü birdir. “Rahmet gölünde akan, sel gibi Bektaşiyiz. Selman koynundan çıkan gül gibi Bektaşiyiz. Asıl adım Alevi, lakabımız Kızılbaş, sakal bıyık bırakır, tel gibi Bektaşiyiz” diyerek çok güzel açıklıyor Ozan Ali İzzet Özkan.
Aleviler aydınlatma faaliyetlerini On İki İmamların torunları olan Dedeler aracılığıyla, babadan oğula geçen bir sistemle sürdürürler.
Bektaşiler ise Selman-ı Farisi gibi Hz. Muhammed ve Ali ile akrabalık, aşiret ilişkisi olmadan gönül bağı, hizmet ilişkisi ve seçim yoluyla gelen Aydınlatıcılar, Babalar vasıtasıyla faaliyetlerini sürdürürler. Bektaşi olmak için kan bağına gerek yoktur, önemli olan gönül bağıdır, insanlığa aşk ile hizmettir.
Kentlerdeki üretim ilişkileri, sosyal hayat köylerden farklıdır. Köylerde tarlalarda hısım akraba ile birlikte imece usulü ile çalışılırken; şehirlerde fabrikalarda, gökdelenlerde farklı yörelerden, farklı kültürlerden gelen insanlarla birlikte çalışılmakta, farklı sosyal ilişkiler yaşanmaktadır. Doğal olarak inanç ve kültür ilişkileri de farklı olmaktadır. Köydeki ocak/aşiret sisteminin, kentte yaşatılması mümkün değildir. Bu nedenle Bektaşilik kentlerde tekke, dergâh sistemiyle organize olmuştur.

‘DEVLETİN DİNİ ADALET OLMALIDIR’

SORU: ‘21. yüzyılda din devleti olmaz’ diyerek tepki gösterenler olsa da Arnavutluk’ta Bektaşi devleti çalışmaları sürüyor. Sizin de Bektaşi din devleti projesine itiraz ettiğinizi biliyoruz. Neden karşısınız?

MAHMUT ERİK AYDIN: İmam Ali diyor ki: “Devletin dini adalettir.” Din ve mezhep esasına dayanan devletler yozlaşır, dine de zarar verirler.
Bektaşiliğin doğal merkezi Nevşehir Hacıbektaş’ta yani Türkiye’dedir. Nasıl ki Kâbe Mekke’den başka yere taşınamaz ise Bektaşilerin Pîr Evi de Türkiye’den başka yere taşınamaz. Bektaşi Erkannamesi’ne göre Pîr Evi Dergâhı postnişini Dedebaba’dır ve bizlerin de Dedebabasısı Ali Saka Dedebaba’mız görevi başında ve 50 yıldır dergâhında hizmetine devam etmektedir.
Diğer taraftan atalarımız demişler ki: “Bir musibet, bin nasihatten iyidir.” Arnavutluk’ta ortaya çıkan bu proje göstermiştir ki Türkiye’de Bektaşiler daha fazla yok sayılmamalı, ötekileştirilmemeli ve Bektaşilere de kendi tarihi dergâhlarında ibadet hakkı verilmelidir. Ülkemizde onlarca tarihi vakıf mülkü Bektaşi dergâhı bulunmasına rağmen hiçbirinde Bektaşilere ibadet imkânı verilmemektedir. Kültür başkenti İstanbul’umuzda dahi Bektaşi dergâhları güzellik, masaj salonlarına, ticarethanelere kiraya verilmesine rağmen Bektaşilerin ibadet ve kültür hizmetleri için verilmemektedir. Bu durum kabul edilemez ve sürdürülemez. Bektaşiler, “Kendi öz yurdunda garip, öz vatanında parya” durumunda olmamalıdırlar.

‘AYDINLATMA HİZMETİ ÜCRETSİZ VERİLİR’


SORU: Bildiğiniz gibi, son zamanların en hararetli tartışmalarından biri de, dedelere devlet tarafından maaş bağlanması. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
 

MAHMUT ERİK AYDIN: İslam’da ruhban sınıfı yoktur. İrşad, aydınlatma faaliyetleri hiçbir karşılık, ücret, mükâfat beklemeden yapılır. Hz. Peygamber soyundan gelen Ehl-i Beyt mensuplarına sadaka verilmez.
Ancak, cemevleri hizmetlileri devletten veya hizmet verdikleri kurumlardan emeklerinin karşılığı bir ücret alabilirler.

SORU: Yine son dönemin popüler söylemlerinden biri de ‘devletin Alevisi olmayacağız’ söylemi. Ve bu söylem Alevilerin en kritik meselesi gibi sunuluyor. Sizce, Alevilerin ‘devletin Alevisi’ olması gibi bir tehlike var mı?


MAHMUT ERİK AYDIN: Devletin askeri, polisi, memuru olur; Alevisi, Bektaşisi olmaz.

SORU: Alevi-Bektaşilerin Türkçe dışında bazı dilleri de ibadetlerde kullanmaya başladıkları dikkat çekiyor. Siz bunu nasıl karşılıyorsunuz?


MAHMUT ERİK AYDIN: Yüce Tanrı her dili bilir ve duyar. Önemli olan anlayarak ibadet etmektir. Herkes en iyi anladığı dilde ibadet edebilir. Osmanlı döneminde tüm Bektaşiler Türkçe ibadet ederlerdi. Katolik papazların Latince kullandığı gibi Bektaşi baba ve dervişleri de Türkçe gülbanglar söylerler ve Türkçe yazarlardı, fakat günümüzde Arnavut Bektaşiler Arnavutça ibadet ediyorlar. Bu normaldir.

‘BÜTÇE VE PERSONEL ARTIRILMALIDIR’


SORU: Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın çalışmalarını takip ediyorsunuzdur şüphesiz, nasıl buluyorsunuz?


MAHMUT ERİK AYDIN: Devletin temeli adalettir. Her devlet vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli kurumlar kurar ve bu kurumlar vasıtasıyla vatandaşlarına adalet içinde hizmet götürür. Alevi-Bektaşi yurttaşlarımıza da hizmet götürmek için böyle bir başkanlığın kurulması ve vatandaşların taleplerinin karşılanması yerinde olmuştur. Ancak kurumun personel sayısı ve bütçesi çok yetersizdir.
Başkanlığa Alevi-Bektaşi nüfusa oranla bütçe ve personel verilmeli, hepimizin bağışlarıyla kurulan Diyanet Vakfı’nın olanaklarından Başkanlık da faydalanmalıdır.
Yine Başkanlık, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü ve çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında olan Alevi-Bektaşilere ait tekke, dergâh gibi vakıf mülklerinin bir envanterini ivedilikle çıkarmalı ve dini ibadet yerlerimizin Mecidiye Bektaşi Dergâhı örneğinde olduğu gibi güzellik salonlarına, ticarethanelere veya farklı kişi ve kurumlara kiraya verilmesine veya satılmasına bir son verilmelidir.

Karsu Pirhasanoğlu / İstanbul

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER