Koluaçık Hacım Sultan Ocağı
OCAKLARBilindiği gibi, Alevi Bektaşi ocakları Alevi inanç toplumunun merkezinde yer alır. Ocaklar olmadan bir Alevilik düşünülemez. 19 Şubat itibariyla satışa da sunulacak olan Koluaçık Hacım Sultan kitabının yazarı Cumhur Özkolaçık’ın evladı olduğu ocağını sitemize yazmasını rica ettik.
Koluaçık Hacım Sultan, 13. yüzyılda Anadolu’ya gelen Horasan Erenlerindendir.
Asıl adı Recep olan ve İmam Ali Naki neslinden gelen Hacım Sultan, Hoca Ahmet Yesevi Dergâhı’nda yetişmiştir.
Amcazadesi Hacı Bektaş Veli’ye “yoldan çıkarsa ayağına urmayı (vurmayı)” ahdederek yoldaş olmuş; beraber Anadolu’ya gelmiştir.
Hoca Ahmet Yesevi’den Hacı Bektaş Veli’ye intikal eden tahta kılıcı kuşanan Hacım Sultan, Anadolu’daki Türkmenlerin benliklerini yitirmemesi için Hacı Bektaş Veli’yle beraber mücadele etmiştir. Bu nedenle Rum Erenleri içinde “Erenlerin Bâtın Celladı” olarak anılmış ve Bektaşi meydanlarında düşkünlük olgusuna istinaden ihdas edilen meydan taşına “Hacım Sultan makamı” olarak niyaz edilmiştir.
Ayrıca, Hacım Sultan’ın bu ekoldeki önemine binaen Rum’daki Hacım adlı diğer erlerden ayrılması için Hacı Bektaş Veli tarafından “Koluaçık” lakabı verilmiştir.
Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu’da manevi hâkimiyetini sağlamasından sonra Hacım Sultan, peygamber efendimizin mana âlemindeki buyruğuna uyarak Germiyan ilinin Susuz köyünde makam tutmuş; tekkesini kurmuştur.
Ömrü boyunca Batı Anadolu’da irşat faaliyetinde bulunan Koluaçık Hacım Sultan’ın âlem-i bekâya irtihalinden kısa bir süre sonra (1321 yılında) Germiyanoğlu Yakub Bey tarafından bu tekkeye vakıf bağlanmıştır.
Ayrıca, halifesi Derviş Burhan tarafından Koluaçık Hacım Sultan’ın irşat geleneği, tarihi/menkıbevi kişiliği ve kerametleri hakkında müstakil bir velayetnamesi yazılmıştır.
Günümüze değin Bektaşi meclislerinde okunagelen bu velayetname, Anadolu’da bir Horasan Ereni adına kaleme alınan ilk velayetnamelerden olması ve döneme ilişkin eşsiz bilgiler sunması bakımından tarihi bir önem taşımaktadır.
KOLUAÇIK HACIM SULTAN OCAĞI
16. yüzyıl, Anadolu’da meydana gelen toplumsal olaylara paralel olarak Bektaşiliğin Dulkadiroğulları sahasında yaygınlaştığı bir dönem olmuştur.
Halep Türkmeni olarak da bilinen ve Dulkadiroğulları beyliğini kuran Türkmen obaları arasında yer alan Karacalı obası da bu dönemde Hacım Sultan evlatlarına biat ederek Bektaşilik çatısına katılmıştır.
Bu dini ilişkinin bir sonucu olarak Hacım Sultan evlatlarından Şeyh Cüneyd Dede (Seyyid Durak) 16. yüzyılın sonlarında Karacalı obasına katılmış; Hacım Sultan evlatları bu obanın birer ferdi haline gelmiştir.
Osmanlı’nın Türkmenlere sağlanan idari ve askeri elitliği sonlandıran ve buna bağlı olarak 1691 yılında aldığı iskân kararlarıyla devam eden “tebaalaştırma” politikaları neticesinde Karacalı obası, günümüz köy merkezinin civarında yer alan mezralara dağınık bir şekilde yerleşmiştir.
18. yüzyılın ortalarında ise çeşitli nedenlerle Karaca köyünün mevcut yerinde toplanmalarıyla birlikte bu dönemde postta oturan Seyyid Ahmet Dede (1740-1785) de talipleriyle hareket etmiş ve Karaca köyüne yerleşmiştir.
Böylece Karaca köyü, Koluaçık Hacım Sultan Ocağı’nın merkezi olmuş, Hacım Sultan evlatlarının Uşak’tan başlayıp Sulucakaraöyük’e uzanan yolculuğu Malatya’da noktalanmıştır.
Seyyid Ahmet Dede’nin vefatı sonrası tek erkek evladı Seyyid Hüseyin (Levi/Leğen) Dede’nin çocuk yaşta olmasından dolayı dedelik vazifesinde aksama olmaması için Karacalı obasından Molla Haydarlı ailesine mensup Molla Veli isminde tarikat geleneğine aşina bir kişi bu görevi vekâleten üstlenmiştir.
Bilindiği gibi, Alevilikte mollalık (günümüz tabiriyle Alevi hocalığı) cenaze hizmetlerini gören ve topluluk içinde okuma yapan taliplere, bağlı bulundukları ocak dedesi tarafından verilen bir görevdir ve mollaların posta oturmaları erkândan değildir.
Ancak Molla Veli, 1790 yılında Basak köyüne göçmüş ve yeni bir kol kurmuştur.
Molla Veli evlatları ise Basak köyünden civar köylere (Başkınık, Güvenç, Fethiye vs...) yayılarak bu kolu genişletmiştir.
Ancak, icazetname vermek için soy bağını gözeten Hamdullah Çelebi tarafından Molla Veli evlatlarına çeşitli nedenlerle icazetname verilmediği için, Molla Veli evlatlarının tamamına yakını mürşit değiştirerek Hacı Bektaş Veli Dergâhı’ndan kopmuş; Seyit Temiz Ocağı’na bağlanarak farklı bir yol tutmuştur.
Bu nedenle, “mollalar kolu” olarak adlandırabileceğimiz bu kol ile ilgili ilave bilgi sunulmamıştır.
Hacım Sultan Ocağı’nın kadim irşat geleneği, Seyyid Ahmet Dede oğlu Seyyid Hüseyin (Levi/Leğen) Dede’nin yetişip posta oturmasıyla bu ocağın tarihi merkezi olan Karaca köyünde devam edebilmiştir.
Seyyid Hüseyin (Levi/Leğen) Dede’nin 1815 yılında Şehit Feyzullah Çelebi’den, 1843 yılında Hamdullah Çelebi’den aldığı icazetnameler günümüze ulaşmıştır.
1850 yılında hakka yürüyen Seyyid Hüseyin (Levi/Leğen) Dede’den sonra Leğenuşağı/Leviuşağı olarak bilinen ailesinden gelen dedeler (Akkaya, Çelik, Demir, Hürrem, İnan, Kuşdoğan, Özcan, Özmen, Özkolaçık, Pektaş ve Ülger aileleri) günümüze kadar kesintisiz olarak irşat görevini sürdürmüştür.
Hacım Sultan Ocağı dedeleri (Leğenuşağı/Leviuşağı), Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nın Dedegan kolunda yer almaktadır.
Hacım Sultan Ocağı, bilhassa Erdebil süreği uygulayan diğer ocakların örgütlenme modellerini tanımlayan mürşit-pir-rehber sınıflandırması içinde kendini konumlandırmamaktadır.
Ancak, zaman içinde bazı ocaklardan gelen dedeler Hacım Sultan Ocağı’nı mürşit ocağı olarak bilip, hizmet görmüştür.
Hacım Sultan Ocağı’nın talipleri, büyük kısmı Dulkadiroğulları beyliği bakiyesi Halep Türkmenleri tarafından Maraş/Elbistan (Aşağı Yapalak, Çıtlık ve Demirci), Sivas/Gürün (Külaf ve Yuva), Malatya/Hekimhan (Başören, Culfalı, Erdahan ve Tersehan), Malatya/Yazıhan (Eğribük, Fethiye ve Hilan) ve Gaziantep/Şehitkamil (Aşağı Kazıklı) ilçelerinde kurulan köylerde yaşamaktadır.
Ayrıca, bu ocağın taliplerinden olmasa da zaman zaman Urfa/Kısas ve Maraş/Nurhak’taki canların hizmetleri vekâleten görülmüştür.
Hacım Sultan Ocağı dedeleri her yıl talip köyleri dolaşarak talibi pençe ile görgüden geçirmekte ve yola girecek isteklilerin biatını almaktaydı.
Her köyde bir hafta kadar kalan dede, en son Hacı Bektaş Veli Dergâhı’na uğrayıp niyaz etmekte ve köyüne dönerek yaz aylarında ziraat ile uğraşmaktaydı.
Ayrıca, Muharrem ayında sancak açılmakta, matem erkânı yürütülmekte ve sair günlerde okumalar yapılıp meydan açılmaktaydı.
Vefat eden canların hizmetleri mollalar (hocalar) tarafından yerine getirilmekle beraber dardan indirilmeleri için mürşit huzurunda meydan açılmaktaydı.
Yöresinde Bektaşiliğin merkezi ve dergâhın gözü konumunda olan bu ocakta yetişen birçok dede ve âşık ilim-irfan saçmış, yöredeki Türkmenlerin kimliklerini muhafaza etmeleri bakımından önemli bir rol oynamıştır.
Günümüzde ise şehirlere göçün bir sonucu olarak bu erkânlar ancak dar bir çevrede uygulanabilmektedir.
Kaynak: Cumhur ÖZKOLAÇIK, “Koluaçık Hacım Sultan Ocağı” (Dört Kapı Yayınevi), İstanbul, 2024
İlginizi Çekebilir