© Alevi Haberler

Hüseyin Aldoğan Dede yazdı: Sinemilli aşireti hakkında yazılan yanlışlar -2

Sinemilli aşireti ve ocağı hakkında geniş çaplı araştırmaları ile tanınan Hüseyin Aldoğan Dede, Alevi inanç toplumunun belki de sayısal olarak en fazla nüfusuna sahip bu grup hakkında yazılan yanlışlara değindiği makalesini ikinci bölümünü okurlarımıza sunuyoruz.

Yapılan en büyük yanlışlık Sinemilli evlatlarından Kalender’e makalede uzun uzadıya yer verilmesine rağmen Haydar, Nadar ve Aziz’den gelen kollara 286, 287 ve 288. sayfalarda kısa kısa yer verilmiş olmasıdır. Ayrıca Kalender dedenin 286. sayfada belirttiği Sinemilli ocağının Ağuiçen ocağına bağlı ifadesi de doğru değildir. Derviş Çimli yaşadığı bu coğrafyada dönemin yönetimleri tarafından tarikatın bağlantısının baskı sonucu kesilmesi nedeniyle Ağuiçen dedeleri ibadet hizmetini yürütmüşler.

Ben yaşamımda cemlerinde bulunduğum Zeynel Abidin Ocağına mensup dedelerin bizim Başpınar köyünde bizzat tarikat yürüttüklerini yaşadım. Sinemilli ocağı rehberlik makamını kendi içindeki hiyerarşik yapı ile yürütmektedir. Haydar’dan gelen pir makamının rehberli makamı aynı soydan gelen Elbistan bölgesinde Dedeoğulları ve Atıcılardır. Pazarcık yöresinde yine Sultan Sinemilli’nin Haydar’dan gelen evlatlarından Fesliler ailesidir.

Sinemilli Ocağının sayfa 288 belirtilen rehberlik makamı olan “Memikan/Memikuşağı kolundadırlar” ifadesi de doğru değildir. Kurtuluş savaşı döneminde Elazığ’dan Pazarcık ilçesinin Söğütlü köyüne göç eden Memişbabalar (Kökenleri Elazığ olup, o coğrafyada bu makamı temsil eden aile bireyleri olmuştur) Murtaza erkan ve tarikat erbabı ehli olarak Haydar kolundan Ahmet dedem tarafından rehber olarak kabul edilmiş ve günümüze kadar dar ve didarlarda hizmet yürütmüşlerdir. Bu rehber koluna olan saygınlığımız halen devam etmektedir. Murtaza’nın oğlu Ali Murtaza yaşamının son dönemlerini Paris’te geçirip Hakk’a yolcu olmuştur.

Bir başka çelişki ve yanlışlık ise sayfa 286 -287’de benim üvey halamın oğlu ve amcamın eniştesi bugün de ailenin en büyüğü olan Mehmet Başpınar (Mamko Dede); “Biz Sinemilli oğlu Haydar’dan gelmeyiz. Bizim Pirlerimiz, Zeynel Abidin dede ocağının dedeleridir. Zeynel Abidin Ocağı’ndan dedeler, taliplerimizin de mürşitleridirler. Malatya Arguvan Mineyik köyünde oturan Zeynel Abidin Ocağı’ndan Kara Dedeler diye adlandırılan dedelerden Mamo Temiz ( Muharrem Temizin babası) mürşidimizdir. Mineyikli Kara Dedeler Doğanşehir’e bağlı Alimolallı dedelerinin de piridir” ifadelerine yer veriliyor.

Paragraftaki alıntının ifadelerinin birbiriyle zıt ve çelişkili ifadeler olması üzücü. Söyleşide alınan bilgilerin editörlerin incelemesinden geçmediği aşikar. Bir ocak kendisine bağlı ocakların hem pirlik hem de mürşitlik makamı olamaz. Ya pirdir ya da mürşittir. Bu ifadelerin nedeni yazarın Alevilikteki kurumsal hiyerarşiyi bilmemesinden kaynaklanmaktadır. Editörlerin ise ya Alevilik kurumsal hiyerarşisini bilmediklerini veya bilseler de makalenin editörlüğüne gerekli hassasiyeti göstermemelerinden kaynaklanmaktadır.

Makalede söz konusu edilen İbrahim Bozkurt’un “Aşiretler Tarihi” adli eserini ise ben yayına hazırlayıp baskısını da yaptırıp araştırmacı yazara yardımcı oldum. Sinemilli ile ilgili ifadelerin daha da geniş bir bölümünü şahsi olarak medrese eğitim alan tercüman ve yazar İbrahim Bozkurt ile halen paylaşmaya devam etmekteyiz.

Benim Sinemilli konusunda yazdığım makalelerim; BİRİVAN “Mekan Zaman Doğa ve İnsan” Midran Yokuş Ankara 2004 Sayfa 278 – 281. Yayınlandı. Ayrıca https://www.kizildelisultan.com/soylesi/, sitesinde halen yayında olan Kalender’in evladı Kantarma’lı Mehmet Yüksel dede ile ilk söyleyişi ben yaptım. Yaptığım söyleşi Akel Vakfına danışmanlık yaptığım döneminde koordinatör olarak sorumluluğunu yürüttüğüm Akel Vakfının yayın organı olan vakıf dergisinin 4. Sayısında 1. bölümü sayfa 20 -23, HAZİRAN 2007, 5. sayısında ise 2. Bölümü sayfa 27-30 Kasım 2007’de yayınlandı. Yıllarca Almanya’da yönetilen ve Tahtacılar grubu olarak oluşturulan sivil tartışma platformunda bu konuda yazılar yazdım ve Sinemilli konusunda da sorulan sorulara yanıtlar verdim. Bu cevaplarım çeşitli sitelerde de yayınlandı. tahtacilar@yahoogroups.de (Murat Şahin ve İsmail Engin koordinatörlüğünde). Şunu da ifade edeyim sayın Aksüt kitap yayınlanmadan önse hazırlanan metni email olarak bana iletti. (27.5.2014 tarihinde 3 Word dosyası olarak, Kapak, Elbistan 1, Elbistan 2,) Kendisine facebook sayfamda yazdığım cevabi metin;

Hüseyin Aldoğan: Realitesi olmayan iddiaları topluma sunmaya hakkınız yoktur. Hiç bir Alevilik fikrine ve yaşamına vakıf olmadan kiralama usülü ile yapılan çalışmaların isminin de değiştirilerek topluma sunulması çok ama çok abes oluyor. Elbistan vakıf yöneticilerinin böyle sorumsuzca davranışları Sinemilli’nin gerçek felsefi ve Alevilik anlayışına zarar verdiği kadar başkalarına da çok kötü örnekler teşkil ediyor. Kulaktan dolma bilgilerle doldurulan bu Sinemilli çalışmasını ömrünü Sinemilli araştırmasına veren bir Sinemilli dede evladı olarak tüm Sinemilliler adına üzücü buluyorum. Sultan Sinemilli Derneği Genel Başkanı olarak bu coğrafyadaki Sinemillilere sesleniyorum; Bu tür yayınlarda yer alan bilgilerin sağlıklı bilgiler olduğu gerçek değildir. 3.10.2015

Makalenin 284. Sayfasında “Sinemilli Aşiretiyle ilgili çalışma yapan topluma sunanların başında İbrahim Sinemillioğlu gelmektedir’’. Sayın Sinemillioğlu’nun Sinemilli aşiretinin Anadolu coğrafyasındaki dağılımı ile ilgili söylediklerinin bir kısmı eksik, ama yazılanlar kısmen de doğrudur. Lakin adının kaynağı ve Anadolu dışındaki ifadeleri doğru değildir. Bu konuda yaptığımız araştırmalarda Sinemilli aşiretinin atası sayılan Sinemilli atamızın adını tarihi kayıtlarda Sinemilli olarak yazıldığı belgelerine ulaşmış bulunmaktayız. Şecere çalışması ile de bunun şematik kronolojisini yayınlayacağız. Kantarma’daki şecere Sinemillioğlu’nun manipülesi doğrultusunda tercüme edilip yayınladı. Bu şecerenin aslı elimizde mevcuttur. Ayfer Karakaya Kırkbudak Dergisi sayı 6 -Sayın Karakya daha önce Hacı Bektaşi Veli Dergisinin 30. Sayısında yayınlan –“Şeyh Hasan Ocağı ve Sinemilli Oymağı Üzerine Yeni Bilgiler” makalesinde bazı tercüme hataları yapıldığını belirtiyor. s. 235-267 Kırkbudak Dergisin 6. Sayısında yayınlanan Alevi Ocağı ve Aşireti makalesinde dip notlarında bu yanlışların doğru açıklamalarını ifade ediyor. Geçmişte yapılan bu çelişkili açıklamalar bizim elimizdeki şecereleri yeniden tercüme etmemizi zorunlu kılıyor. Bu tercüme tarafımızdan yeniden yapılmakta olup gerekli açıklamalara kitabımda da ayrıca yer vereceğim. Sinemillioğlu ideolojik bakış açısıyla Sinemilli aşiretinin Kürt olduğunu iddia etmektedir. Lakin belgeler ve bilimsel araştırmalara dayalı olmayan söylence olarak ifade edilen görüşleridir. Bu konudaki görüşlerini uzun yıllardır iddia etmesine rağmen, bazı yayınlarda yazılarda yazmasına rağmen somut veriler ortay koyamamaktadır. Makalenin kaynaklarında belirtilen Akel dergisini 1.sayısındaki görüşlerini ifade ederken derginin genel koordinatörü ben idim. Bu yanlışları ifade etim. Lakin vakfın kurucularından olması münasebetiyle yönetim yayınlanmasını istedi.

Makalenin 287 sayfada “Dedelik Elbistan çevresine yerleşen Kalenderler kolunda kalmıştır.” ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeleri Ayfer Karakaya-Stump’un Kırkbudak dergisinin 2006 yılında yayınlanan 6. Sayısındaki “Sinemilliler Bir Alevi Ocağı ve Aşireti” başlıklı makalesine dayandırmaktadır. Ayfer hoca bu makaleyi yazarken bu makalenin kaynağı yalnızca Kantarma şecere değildir. Şecerede böyle bir ifade yer almamaktadır. Karakaya İbrahim Sinemillioğlu’nun ideolojik görüş ve onaylarındaki sözlü ifadeleri de ekleyerek bu makaleyi yayınladı. Sinemilliler arasında hala tartışma konusudur. Yalnızca Kalender koluna ait bir şecereden hareketle Sinemilli hakkında yazılan bu makalenin yazılmasının yeterli olmadığı gerçeği aşikar. Bu şu anlama geliyor; Sinemilli hakkında yapılan araştırmaların yeterli olmadığı gerçeğinin ispatlanmış olduğudur. Diğer Sinemillilere ait belgeler Karakaya’nın eline geçmedi. Karakaya makalesinde bunu da belirtiyor. Ne üzücüdür ki Karakaya’nın makalesinde belirtilen bazı açıklamalar olarak da tarihe Sinemilli hakkında yanlış ve eksik bir bilgi olarak not düşülmüş durumdadır.

Karakaya’nın Kırkbudak dergisinde yayınladığı makalenin 38. Sayfasından alınan alıntının 79 nolu dipnotunun 39 sayfasındaki bölümü incelediğinde konunun Aksüt’ün makalesine ne kadar doğru alındığı bir kez daha ispatlanmış olacaktır. Sinemilli’nin adı ve kaynağı hakkında yaptığımız araştırmada “SİN” sözcüğünden türeme olduğu değil doğrudan doğruya atamızın isminin Sinemilli olarak yazıldığı tüm kaynaklarda mevcuttur. Sin sözcüğü yine söylence ve ideolojik bazı internet siteleri ile kişilerden alınan (ki İbrahim Sinemillioğlu ilk sırada yer almaktadır) alıntılar olarak yazılan makalelerde yer almaktadır bunların hiç birisi doğru değildir.

Sayfa 289 “Sinemilli Erzincan kolu Nadaroğulları” başlığının 1. Paragrafında Sinemilli ismi ifade edilmiş bu konudaki esere baktığımızda başka bir çarpıklık daha yaşamaktayız. “Ayrıca Ebu’l Vefa Seyyid Garim silsilesinde de Seyyid Hasan Sultan, Sultan Sinemilli, Seyit Nadar’a kadar uzanmaktadır.” ifadesi yer almaktadır. Kureşanlı Seyyid Kekil, “Peygamberler ile Seyyidlerin Şecereleri ve Aşiretlerin Tarihi” eserin 240 ve 241 ci sayfalarında Türkçe’ye çevrisi yapılan Ebu’l Vefaya ait şecerede bu konuya daha da geniş yer verilmektedir. Bu ifadeyle de Sinemillilerin atasının “SİN” denilen bir türeme kelimesiyle ilgisinin olmadığını bir kez daha teyit etmiş oluyoruz. Kaynağın kendisi kütüphanemde mevcuttur.

Makalenin 286. Sayfasının 3. paragrafında belirtilen İmam Cafer Ocağı olduğunu söyleyen dede “Seyyid Bakır” Sinemilli bir bacı evlatla evlenmiş olabilir. Dedelik makamı babadan oğula geçen bir hiyerarşik kurumdur. Kız evladından devam etmez. Bu nedenle İmam Cafer Ocağı bir dede ve de bir mürşit ocağı olamaz. Bugüne kadar da duyulmuş bir mürşit ocağı değildir. Ben Anadolu Alevi Ocakları Derneğinin genel sekreteri ve Sinemilli Haydar’dan gelen Pir Ocağı evladı ile Sultan Sinemilli Derneğinin genel başkanı olarak böyle bir mürşit ocağını ilk kez bu kaynaklarda görüyorum. Gezgin Ayhan Aydın’ın her gördüğü pos bıyıklı şapkalı saz çalan Alevi’ye mikrofon uzatıp Cem Vakfı’nın onayı ile dede yaptığı bu talihsiz alıntının buraya alınması büyük bir talihsizlik ve yanlıştır. Ben de aynı coğrafyada yaşamama rağmen Sinemilli aşiretinin bu isimle bir mürşit ocağının olduğuna hiçbir sözlü anlatım ve yazılı kaynakta rastlamadım.

Toplulukların yaşadıkları veya yaşamaya zorlandıkları coğrafyalardaki topluluklarla kaynaşması sonucu öğrendikleri diller nedeniyle aynı topluluk olarak adlandırılamazlar. Yani bizim Kürtçeyi Mezopotamya coğrafyasının o çağlardaki yerleşik topluluğu olan Kürtlerden zorunlu iskan politikaları nedeniyle öğrenmiş olmamız bizim Kürt olduğumuz anlamına gelmez. Böyle bir bakış açısı hiçbir literatürde ve bilimsel araştırmada yer almamıştır. Bu konuda Sinemilli Aşiretinin Sinemilli Aşiret Dilinin Tarihi Süreci konulu makalem şahsi sitemde yıllarca yayınlanmış olarak kaldı, halen arşivimde mevcuttur. Bu konuya yayına hazırladığım eserde yer vereceğim.

Diller aynı coğrafyada yaşayan toplulukların, ortak yaşamlarını sürdürmeleri için kaynaşan toplulukların iletişim araçlarıdır. Toplulukların bir birlerinin dillerini öğrenmeleri aynı kökene sahip oldukları anlamına gelmez. Sosyal yaşamın var olduğu coğrafyalarda sosyal ve ekonomik yaşam koşulları nedeniyle her yeni kuşak farklı farklı dilleri sosyal yaşam içinde küçük yaşlarda elbette ki öğreneceklerdir. Bugünümüzü örneklemek gerekirse anası Fransız Grek, babası Türk ve Alevi, çocuk Fransa’da doğmuş ne Türkçeyi ne de Kürtçeyi bilmiyor. Bu çocuğu hangi ırka, etnik kökene veya ulusa dahil edersiniz? İslam törelerine göre babaya ait. Medeni yasalara göre anne ve babaya ait. Fransa yasalarına göre ise Fransa vatandaşı. Oysa ki 18 yaşından sonra çocuk neyi tercih ederse oraya aittir. Medeniyetlerin, ulusların ve toplulukların yaşadıkları çağların evrimleri ile onların kimliklerini belirtirken önemli olan aslının varlığını korumaktır. Dil onların asıl varlığı değildir. Dil ulusların varlığına aittir. Aynı coğrafyada ki farklı toplulukların o dili öğrenmeleri aynı ırkların ve kökenlerin varlığını kendisine mal edemez. Bugün dünyanın egemen dili İngilizcedir. Dünyanın her köşesinde İngilizceyi öğrenen İngiliz mi oluyor?

Sinemilli Ocağı ile ilgili tek taraflı bir bakışla ifade edilen bu yazılanların büyük bir kısmı kaynaklara dayanmayan söylencelerden ibarettir. Sinemilli Ocağı ile ilgili kurgunun Kantarma üzerinden kurulmaya çalışılması Sinemillilere yapılan bir ayıp ve yanlıştır. Bu benlik anlayışından vazgeçilmesi gerekir. Bu yaklaşımlar Sinemilli Ocağının tarihi varlığına ve kültürel değerlerine zarar vermektedir. Kişilerin kariyerlerini korumak için Sinemilli Ocağını kendilerine kalkan olarak kullanmaları doğru bir yaklaşım değildir. Sinemilli Ocağına mensup dede ve talipler yaşadıkları coğrafyalarda bu tür yaklaşım ve anlayışları dikkatle takip etmektedirler. Bu konuda zamanı geldiğinde de gerekli hassasiyetlerini ortaya koyacaklardır. Sinemilli Aleviliğinin merkezi Kantarma Köyü değildir. Sinemilli aşiretinin merkezi Sultan Sinemillinin mezarının bulunduğu Elazığ’ın Keban İlçesinin PİRAN (Akgömlek köyü) köyünün bulunduğu coğrafyadır. Üzülerek belirteyim ki, bu köy asimilasyon politikaları sonucu bugün Hanefilik mezhebine göre inançlarını yürütmektedirler. Köydeki Sulten Sinemilli Türbesine olan saygınlıkları ise, halen devam etmektedir. Sinemilli olduklarını inkar da etmemektedirler. Biz gelecek yıllarda burada etkinlikler yaparak Sultan Sinemillinin felsefi ve tarihsel değerini yad edeceğiz.

Kahramanmaraş coğrafyasındaki bazı vakıf yöneticilerinin sorumsuzca davranışları Sinemilli’nin gerçek Alevilik felsefi inanç anlayışına ve Anadolu Alevilik inanç yaşamına zarar verdiği kadar Alevilik adına çok kötü bir örnek teşkil ediyor. Realitesi olmayan, kulaktan dolma bilgilerle doldurulan Sinemilli ile ilgili bilgileri eser olarak topluma sunmaları üzücü olduğu kadar, “Alevi yazar ve çizerlerin” de bu tür girişimlere imzalarını atmaları büyük bir sorumsuzluktur. Bu tür girişim ve icraatlar Sinemilli aşireti ve Anadolu Alevileri olarak sorgulanması gereken önemli konuların başında yer almaktadır.

Anadolu Aleviliğinin iki ana tabakadan oluşan OCAKZADELER ve TALİPLER bütünlüğünün oluşturduğu kurumların bu asimilasyon elçilerinden temizlenmesi her alevinin tarihi sorumluluğu olmalıdır. İkinci ise Hakk-Muhammed-Ali felsefi inanç ve yaşam anlayışının varlığından oluşan ve Anadolu Aleviliğinin tarihi özünü oluşturan kültürel değerlerin hiç bir ideolojik ve şeri etkileşimlere peşkeş çektirilmeden yaşatılıp geleceğin genç kuşaklarına intikal ettirilmesidir. Anadolu Aleviliğini bu tür içi boş düşünce yazıları ile özünden uzaklaştırmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Sinemilli aşireti ve onun kurumsal oluşumları ve sivil toplum örgütleri bu konuda üstüne düşeni yerine getirmeye devam edecektir.

Hüseyin ALDOĞAN

Sultan Sinemilli Derneği

Kurucu Genel Başkanı

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER