Horasan Erenlerinden Abdal Musa Sultan kimdir?
İNANÇAbdal Musa Sultan, Hacı Bektaş-i Veli’nin amcası Haydar Ata’nın oğlu olan Hasan Gazi’nin oğludur. Abdal Musa Sultan Horasan Erenlerinden ve Hz. Peygamber soyundandır.
Abdal Musa Sultan'ın Antalya’nın Elmalı ilçesi Tekke köyünde 1280-1300 yılları arasında doğduğu, 90-110 yıl arasında uzun yaşadığı ve 1398-1410 yıllarında Elmalı/Tekke köyünde dünyasını değiştiği tahmin edilmektedir.
15. yüzyıldan sonra yazılan tarih ve tercüme-i hal kitaplarında Abdal Musa Sultan’nın Orhan Gazi zamanında yaşadığı ve onunla birlikte 1326 yılında, Bursa’nın fethine katıldığı, Geyikli Baba ile arkadaş olduğu ve onunla aralarında geçen münasebetleri anlatan kayıtlara rastlanmaktadır.
Yeniçeri Ocağı’nın kurulması aşamasında da önemli katkıları olduğu söylenmektedir.
Abdal Musa ile ilgili bilgiler oldukça sınırlı olup bu bilgiler daha ziyade Abdal Musa Velayet-name’si ile Beliğ, Âşıkpaşa-zâde, Taşköpri-zâde, Ali ve Hoca Saadettin gibi tarihçilerin verdikleri bilgilere dayanmaktadır.
Abdal Musa'nın yaşadığı dönemi kısmen de olsa aydınlatabilecek iki belge vardır.
Bunlardan birincisi, Denizli'de bir çeşmenin sağ duvarında bulunan ve muhtemelen bir tekkeye ait kayıttır. H.811 (M.1408) tarihli kitabede eş-Şeyh Mustafa Abdal Mûsâ adı kayıtlıdır.
İkinci olarak Fâtih devrinde Teke iline ait resmî bir belgede ise, Finike yakınlarındaki Abdal Mûsâ Tekkesi'nden bahsedilmektedir.
Evliya Çelebi’nin Abdal Musa’ya isnat ettiği bu tekke Kafi Baba Dergâhıdır.
Bu kayıtlar Tekke’nin 14. yüzyıl ortalarındaki varlığına ve Abdal Musa’nın yaşadığı döneme ışık tutmaktadır.
Antalya Elmalı’daki Tekke ile ilgili çalışmalar da Abdal Musa’nın Elmalı/Teke‘de yerleştiğini göstermektedir.
ABDAL MUSA SULTAN'IN YAŞAMI HAKKINDA BİLGİLER
Kim ne bilir bizi nice soydayız
Ne zerrede oddan ne de sudanız
Bize meftün olan marifet söyler
Biz Horasan ellerinde boydanız
Anadolu'nun gözcüsü, Türk düşünürlerinden Abdal Musa Sultan günümüzden yaklaşık altı yüzyıl önce yaşamıştır.
Ölümünün üzerinden altı yüzyıllık bir süre geçmesine karşın Anadolu insanının bu soylu Anadolu Erenine saygısı canlı ve dipdiri ayaktadır.
Abdal Musa Sultan, Hacı Bektaş Veli'nin önde gelen halifelerindendir.
Payesi sultanlık, mertebesi "Abdallık". Pir evindeki hizmet postu ise, "Ayakçı Postu"dur.
Bu post Bektaşi tarikatındaki on iki posttan on birincisi olup, diğer adı "Abdal Musa Sultan Postu"dur.
Ayakçılık, Abdallık mertebesidir.
Elmalı, Tekke köyündeki dergahı, ilk Bektaşilerin dört büyük "Asitanei Bektaşiyan" dan biridir.
Bazılarına göre, Abdal Musa Sultan; Bursa'nın fethine katıldıktan sonra Manisa, Aydın ve Denizli yöresinde bulunmuş, daha sonra da Türkmen ve yörüklerin yoğun bulunduğu Elmalı yöresinde tekkesini kurmuştur.
Ayrıca Denizli'de yatan "Büyük Yatağan Baba"dan esinlendiğini de belirtmişlerdir.
Abdal Musa Sultan, Elmalı yôresinde kurduğu tekkesinde sayısız kişiler irşad etmiş ve bunlar arasında büyük ozanlar yetişmiştir.
Bunların en ünlüsü de, Alevi-Bektaşi edebiyatın abidelerinden sayılan Kaygusuz Abdal'dır.
Abdal Musa’nın ailesine ait bilgilerimiz de sınırlıdır.
Velayet-name’ye göre soy itibariyle âl-i âbâdan gelmektedir ve Seyyid Hasan Gazi’nin oğludur.
Annesi Ana Sultan’ı küçük yaşta kaybetmiştir. Kız kardeşinin adı ise Hüsniye Bacı’dır.
Yine Velayet-name’de Kara Donlu Hacim Sultan ile Hacı Bektaş Veli’nin onun piri olduğu, ayrıca Abdal Musa’nın Hacı Bektaş Veli’nin amcasının oğlu olduğu bildirilmektedir.
Abdal Musa’nın çocukluğu, gençliği ve yetişmesi ile ilgili bilgilere şimdilik ulaşmak mümkün olmamıştır.
Abdal Musa’nın evlenip evlenmediği, çocuklarının olup olmadığı ise tamamen meçhuldür.
Kızıl Deli Sultan ile ilgili olarak “…..Birkaç abdal aldı, vardı. Bir taştan iki testi çıkardı. Meydana getirdi. Birisin oğluna verdi ve birisin Kızıl Deli Sultan’a verdi ve kırk nefer abdal verdi” şeklindeki kayıttan bir oğlu olduğu anlaşılmaktadır.
En meşhur halifesi esas adı Alaaddin Gaybî ve Alaiyye Sancağı beyinin oğlu olan Kaygusuz Abdaldır.
Hem kendi Velayetnamesi hem de Kaygusuz Abdal menakıbnamesinde Kaygusuz ile karşılaşması ile başlayan mahlas ve icazet alması, Mısır’a oradan hacca gidişiyle devam edip tekrar şeyhine kavuşmasıyla biten, kerametlerle süslü, uzun bir sergüzeşt anlatılmaktadır.
1968'de de ayakta kalmış tek binası olan türbe, Vakıflar Genel Müdürlüğünce tamir edilerek ziyarete açılmış tamir sırasında, bazı şahısların elinde bulunan ve Abdal Musa'ya ait olduğu söylenen hırka ile tahta kılıç da bir câmekân içinde türbeye yerleştirilmiştir.
Tekkenin kuruluşundan 1826'daki kapatılışına kadar uzanan ilk dönemden bugüne türbe, su kuyusu ve hazire intikal edebilmiş, diğer bölümler yok olmuş veya kuvvetli bir ihtimalle kapatılışı sırasında yıkılmışlardır.
İlk inşasından beri tekkenin çekirdeğini teşkil eden türbe, Selçuklu kümbet geleneğine uygun olarak Abdal Musa'nın ölümünü müteakip yapılmış olmalıdır.
Türbenin içinde Abdal Musa ile annesi, babası, kız kardeşi ve meşhur müridi ve halifesi olan Kaygusuz Abdal'a ait beş sanduka yer almaktadır.
Eserlerinden ancak dört şiiri ile Pend-name adlı kısa bir öğüt metni günümüze ulaşabilmiştir.
1. Pend-nâme: “Abdal Musa Hazretlerinin Pend ü Nasihat-nâmesidir” başlıklı Dünyaya meyletmemek, doğru olmak, haktan ayrılmamak, Allah yolunda olmak, kötülüklerden uzaklaşmak, iyi olmak, devlet adamlarıyla oturup kalkmamak, sözünde durmak, vaktini boşa harcamamak, peygamber ve Ali evladını sevmek ve hatırlamak, dışını değil gönlünü güzelleştirmek, Allah yolunda olmak ve Allah’a teslim olmak gibi hasletlerin bildirildiği kısa bir pend-nâmesi vardır. Ankara Genel Kitaplık, 563/1 varak 10’da kayıtlıdır.
2. Velayetname: Velayetname/menakıbname, söz konusu velilerin veliliklerini ispat için müritleri ya da konuya ilgi duyan kişilerce kaleme alınan eserlerdir. Genel olarak velinin soyu, ailesi, doğumu, velilik alametleri, çocukluğu, gençliği, yetişmesi, eğitimi, ölümü ve halifeleri çeşitli kerametlerle birlikte konu edilir. Tarikat geleneklerinin dervişlere öğretilmesi de temel gayelerdendir.
Bu eserler başkaları tarafından kaleme alındıkları için veliyle ilgili yargı ve hükümler için uygun değildir.
Ancak icra-yı faaliyet gösterdiği toplumda nasıl algılandığı ve tanındığı konusunda başvurulacak yegâne eserlerdendir.
ABDAL MUSA SULTAN'IN ALEVİLER AÇISINDAN ÖNEMİ
Hacıbektaş dergahında Hünkar Hacı Bektaşı Veli’den sonra “pir-i sani” olarak posta oturmuştur.
12 Posttan “ayakcı postu” veya “Abdal Musa Postu” onun ile anılır.
Adına lokmalar dağıtılır, aşkı için kurban kesilir ve Abdal Musa cemleri düzenlenir.
Gayp erenlerinin başı yani Sultanı olarak anılır ve Abdal’ların piri ünvanı ile makamı bilinir.
Hacı Bektaş-ı Veli’den sonra bektaşiliği ve yeniçeriliği temsil eden ve etkisini artıran ulu erenlerden biri olarak kabu edilir.
Gülbenk, deyiş ve doğuşlarda erenler ve aşıklar tarafından adından ve ululuğundan çokca bahsedilir.
Türkiye’nin birçok ilinde Abdal Musa makamları ve türbeleri mevcuttur.
Antalya, Bursa, Kütahya, Ankara, Tokat bu iller arasındadır.
En bilinen türbesi ve tekkesi Antalya ili, Elmalı ilçesi,Tekke köyündedir.
Abdal Musa Bursa’nın fethinde Sultan Orhan Gazi ile birlikte olduğuna ve Geyikli Baba ile aralarında yakın bir münasebetin bulunduğuna tarihi kayıtlarda yer almıştır.
Yeniçeri bayrağı üzerindeki kılıç motifi Abdal Musa türbesinin üstündeki kubbede bulunmaktadır.
Abdal Musa’nın askerleri, Abdal Musa’nın toplu, Abdal Musa’nın kılıcı darda olan mazlumlara yetişsin, zalime fırsat vermesin diye dular edilir.
ABDAL MUSA SULTAN'IN PENDNAME'DE YER ALAN BAZI SÖZLERİ VE ÖĞÜTLERİ
Mümin ol, Halim selim ol, Ahde vefa et, Yalan söyleme.
Dünya için gönlünü mahzun etme.
Mevki sahibi kimseye yüzsuyu dökme.
İmdi ol Sultanın sırrını sakla.
Az söz söyle. İnançlı ve bağlı ol.
Kavgalı yerden kaç, uzaklaş.
Bilmediğin kişiye yakın olma.
Düşmanlığı sabit ve ilerlemiş kişi ile dost olma.
Hiç kimsenin düştüğü kötü duruma, uğradığı bir musibete gülme.
Kendinden ulu kimselerle mücadeleye girişme.
Doğru (müstakim) ol,
sıkıntıları ve felaketleri sabırla karşıla.
Sözünü önce düşün (fikir idüb), sonra söyle.
Sırrını çocuğa ve kadına (oğlana ve avrete) söyleme.
İbadete ve mala güvenme.
Yumuşak huylu ve güvenilir, temiz (halim ve selim) insan ol.
İnkârcıya (münkire) gönül verme;
Tanrı dostlarının (Evliyaullahın) sözlerini onlara söyleme. Kimseye hoşhuy deme.
Ne dünyaya fazla meyil göster, ne de dünya için gönlünü mahzun et.
Kimseye bir çıkar için dervişlik satma.
Zahir padişahına yakın olma.
Mevki sahibi olanlara, vezir veya sair devlet adamlarının yanına varıp yüzsuyu dökme, yalvarma.
‘Bana eyi desinler’ diye sofuluk satma.
Düşmanına yüz verme.
Bulunduğun duruma şükreyle.
Zinadan uzak dur.
Elinden gelirse yalnız yemek yeme.
Tarikat pir-daşını gerçek kardaşun bil, ondan ayrı görme.
Gönlünü tanrı dostlarından ve mürşidden asla ayırma ve Hakk divanından ayrılma ve verdiğin sözde, ikrarında dur.
Vaktini boşa harcama.
Evrenin en ulusu (Server-i Kâinat) Efendimiz Muhammed’i, Ali’yi, Ali’nin yakın dostlarıyla İmam Hasan ve Hüseyin’i (Eshab-ı Ali ve İmameyn) daima salâvatla, yakarıyla anımsa ki Evrenin Efendisi (Seyyid-i Kâinat) Peygamberimizin şefaatine mazhar olasın.
Hakk ehliyle (Ehlullah) ile muhabbette iken; ‘Eyvallah, kerem ettiniz’ deyip niyazda bulun.
Muhammed’e ve Ali’ye düşmanlık arzusunda bulunan inançsızlar ile sohbet etme. Çünkü onların dostluğu
sana yarar getirmez.
Sakın İmamlara ihanet edenlere ‘iyidür’ demeyesin.
Dış görünüşünü süsleme, gönlünü güzelleştir.
Kallaş ve pirsiz kişiler ile yoldaş olma, zira yol ve erkân bozulur.
Kötü (yavuz) olma, zira yirmi dört saat içinde bin devire girersin ve o devirlerin hangisinde bulunur isen o sıfata bürünüp mahşer meydanına çıkarsın (haşrolursun).
Sürekli, sonsuza değin (Baki) gerçekler demine
Hû! Dost Allah, eyvallah!
İlginizi Çekebilir