© Alevi Haberler

Ali Ekber Ataş yazdı: 31. Yıldönümünde Sivas katliamı

Yazar ve şair Ali Ekber Ataş, Sivas katliamının tertipçileri ve sonuçları üzerine bir hatırlatma yazısı kaleme aldı.

Ali Ekber Ataş

31. Yıldönümünde Sivas Katliamı

Jeostratejik ve jeopolitik olarak ülke geleceği açısından

Sivas'ın önemi ve örgütler bağlamında sorunu irdelemek -I

"1978 Sivas - Kahramanmaraş - Çorum olayları ile 1993 Sivas olaylarının ortak özelliği, egemen gericiliğin, emekçi halkın ilerici kesimi ile gerici kesimini birbiriyle çatıştırmış olmasıdır.

1978 olayları ile 1993 olayları arasında farklar da var:

Birincisinde, 1978'de, devrimci demokratikleşmeye yönelik faşist saldırı, geleneksel alevi-sünni ayrımından yararlanmıştı, öldürülenler çoğunlukla aleviydi. İkincisinde, 1993'te, demokratlar ve devrimci aydınlara saldırı, İslam'ın onurunu savunma biçimine bürünmüş olmakla birlikte, burada da, kıyına (katliama) sünni topluluğun destek vermiş olmasının nedeni, alevi-sünni ayrımında aramak gerekir.

İkisi de "dinsel" görünümlü olmakla birlikte, ikisinin de ardındaki amaç din değildi.” 1

2 Temmuz Sivas kıyınından bir yıl sonra yayınlanan bir dergide, "Sivas katliamı ardından Sivas halkının yükselttiği bir slogan var: "Gerilla Sivas'a!" diye yazılıyor ve ekleniyordu: "Bu slogan bir çağrıdır ve aynı zamanda Sivas halkının önüne gerillalaşma görevini koyduğunun açık bir ifadesidir.”  2

Aynı yazıdan şu pasajları da aktarmak gerekecek:

"Sivas şimdi Kürdistan devriminden Anadolu'ya açılan bir kapı. (...) Eğer halklar burada, bu temelde buluşmayı gerçekleştirebilirlerse, TC'nin işi kesinlikle bitik demektir. (...) Alevilik, Türkmenlik, Ermenilik, Kürtlük bu gerçeğin ifadesidir. TC (Türkiye Cumhuriyeti) ise şimdi burada bitişini görüyor. Dün Ermeniliğin, Türkmenliğin, Kürtlüğün bitirilmiş noktası olan Sivas'ın, bugün TC'nin mezarı olacağını görmenin korkusunu yaşıyor.”  3

İlginçtir; son tümcede dile getirilen ayrılıkçı düşünce ile, 2 Temmuz 1993 Sivas kıyınını gerçekleştirenler, aynı elden çıkan planın belirlediği sokakta buluşuyorlardı:

"Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak…"

Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkma amaçlarını gerçekleştirmek isteyen iki düşman kardeş, bu amaçta sırtlarını Batı'ya ve ABD'ye dayamışlardı. Aynı amaç birliktelikleri, emperyalizmin "düşmanımın düşmanı benim dostumdur" çıkarcı anlayışının ulusal sınırlar içinde, ihanetlerine dönüştürdüklerinin belgesi olarak tarihteki yerini aldı.

Aynı yazıda amaç, daha net ve açık seçik anlatılıyor:

"(...)

Çağımızın Bizansı TC'yi (Türkiye Cumhuriyetini) Anadolu'dan sökmek", "Kemalizmi parçalamak ve bu coğrafyadan süpürmek", "Türk ordusunun merkezi yapısını", dolayısıyla "Türk devletinin merkezini dağıtmak.” 4

"Sivas'ın, "Türkiye Cumhuriyetinin Anadolu'dan sökülmesi"nin, "Kemalizmin bu coğrafyadan süpürülmesi"nin bu kavşakta "TC (Türkiye Cumhuriyeti) tarafından teslim alındığı, öldürülmeye, mezara konulmaya çalışıldığı" da ileri sürülür. Aynı dergiye göre, "Anadolu halkları"nın" TC'den bu kavşakta kopacağı, bu kavşakta kendilerini askeri ve siyasi temelde yaratarak, Anadolu'ya yayarak TC'yi bitireceği" yazılıdır." (Sosyalist Alternatif, Aralık 1994-Ocak 1995, sayı: 4-5, s. 33-43)

Son olarak şu tümceleri aktarmak yararlı olacak: "Bu coğrafya (yani Sivas) düğümdür. Çözüldükçe Kürdistan halkı bağımsızlaşacak, Anadolu halkları demokrasi ve özgürlüğe kavuşacaktır." (Sosyalist Alternatif, Aralık 1994-Ocak 1995, sayı: 4-5, s. 39)

Erdost, dergiden devamla sürdürüyor yazısını:

Sivas'ın stratejik seçimi açısından şunları da aktarmak gerekecek: "Kürdistan'a karadan geçiş Sivas-Amanos hattındandır. Özel savaş ordusunun can damarları da Kürdistan'a bu hattan geçmektedir. Gerilla bu damarları kestikçe, özel savaş ordusunun Kürdistan'da yaşama şansı kalmayacaktır.” (Sosyalist Alternatif, Aralık 1994-Ocak 1995, sayı: 4-5, s. 39)

Bu görüşler şöyle de özetlenebilir:

Sivas, coğrafya olarak "düğümdür", halkların buluştuğu "kavşak"tır. Aynı zamanda, batıdan doğuya geçiş yollarının kavşağı ve düğüm noktasıdır. Coğrafya olarak Sivas düğümün çözülmesiyle, "halklar", Sivas kavşağında Türkiye Cumhuriyetinden koparak, "Kürdistan halkı bağımsızlığa" ve "Anadolu halkları" "demokrasi ve özgürlüğe" kavuşacaktır.

İki sonuç: Biri, Sivas'ın, Türkiye'nin doğusu ile batısı arasında bir düğüm noktası olarak jeostratejik önemi; ikincisi "halkların" buluştuğu bir kavşak olarak jeopolitik önemi.

Üçüncüsü: "Bu politika, süreğenleşmiş, acılı ve ıstıraplı bir sürece yargılanmış Kürt sorununun çözümünü, Türkiye'nin demokratikleşmesinde ve devrimcileşmesinde arayan bir politika değildir. Türkiye'den ayrılmak ve ayrı devlet kurmak amacıyla da sınırlı değildir. "Anadolu halklarını demokrasiye ve özgürlüğe kavuşturma" politikası, Türkiye Cumhuriyetini bitirme, bu coğrafyadan söküp atma politikasıyla özdeşleştirilmiştir. "Egemen Türklük" dışında, "Ermeni, Arap, Türkmen, Laz, Gürcü, Çerkez", "Egemen Türklük"ün egemenliğinden kurtularak demokrasiye ve özgürlüğe kavuşacak Anadolu halklarıdır!

Dördüncüsü: Sivas Anadolu'nun parçalanma, dağılma odağı olduğu kadar, Anadolu'nun da Özal'ın söylemindeki Adriyatik'ten Çin denizine uzanan derinlikte coğrafi alanın olmasa da, Ege denizinden Orta Asya'ya, Kafkaslardan Basra körfezine değin coğrafi alanın yeniden paylaşmanın odağıdır da. Dolayısıyla, Sivas da, Basra'dan Kafkaslara ve Ege'den Orta Asya'ya yeniden-paylaşım alanının düğümlenen odağını oluşturur. Sorun da buradadır. Konumuz da, sorunu, bu genişliği/bütünlüğü içinde ele almaktır. Sivas olaylarını yinelemek değildir…” (M. i. Erdost, Türkiye’nin Yeni-Sevr’e Zorlanması Odağında ÜÇ SİVAS, Onu Yayınları, Birinci Baskı, Eylül 1996)5

Şunları diyebiliriz, bu saptamalara ek olarak:

Jeostratejik ve jeopolitik olarak, hem ülke geleceği açısından, hem de sömürgeciler açısından Sivas'ın önemi de buradadır. Ki, Cumhuriyet'in temellerinin Sivas'ta atılmış olmasının başka bir açıklaması da yoktur. Ömrünün hemen hepsi savaşta ve cephelerde geçmiş Atatürk'ün bunu, Osmanlı'nın yıkılmasını hızlandıran ve bugün ülkemizde yaşatılan teslimiyetçi ve savaş çığırtkanlığı politikaların yaşanacağını ta o günlerden görmüş olması ancak, bir dehanın dışlaşması olarak görmeli.

1 Muzaffer İlhan Erdost, Türkiye’nin Yeni-Sevr’e Zorlanması Odağında ÜÇ SİVAS; “Sivas 1978, 1993, 1996 Olaylarına Karşılaştırmalı Bir Bakış” adlı yazı. Onur Yayınları Birinci Baskı 1996, S. 15

2 Sosyalist Alternatif, Aralık 1994-Ocak 1995, sayı: 4-5

3 Sosyalist Alternatif, Aralık 1994-Ocak 1995, sayı: 4-5, s. 16-22

4 Sosyalist Alternatif, Aralık 1994-Ocak 1995, sayı: 4-5, s. 33-43

5 Aynı kitapta: Sivas Odağında "Türkiye Cumhuriyetini Anadolu'dan Sökmek" yazısından, s. 28-29

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER